Böylesine büyük bir değişimin psikolojik tahribatlar getirmesi kaçınılmaz. Eski yönetici sınıflar ve onların çocukları değişim karşısında zorlanıyor.Düşüncemi açıklarken, en karşı olduğum, bana en sert ve ağır hakaretleri yapanlara bile saygılı davranır, haddimi aşmamaya gayret ederim.Çok yakın dostlarım, sosyal medyadaki havaya ve oradaki tepkilere bakarak, üzülüyorlar. Hakaret edenler için “Şaşırmış bunlar” diyorlar. Bazı insanların şirazesinden çıkmış şekilde kullandıkları üslubu, elimden geldiğince, anlamaya çalışıyorum. Beni üzen; meslektaşlarımın, arkadaşlarımın köşe yazılarındaki üslup sertliği ve acımasızlığı. Siyasetçilerin diline hepimiz kızıyoruz ama gazeteciler onların da rekorlarını zorluyor.Eleştiriyi ancak sıfatlar takarak, hakaretler yağdırarak yapabilen bir insan tipi, bu ülkede epeydir var. Düne kadar yakın yollardan yürüdükleri arkadaşlarına, “yalaka”, “hain”, “satılık” gibi sıfatlar yağdırmak; onların deşarj yöntemi belki de.Aynı geminin içindeyizBugün Türkiye bir “yeni parçalanma ve arayış” içinde. Düne kadar aynı siyasi düzlemde olanların bir kısmı, karşı saflarda tavır alıyor. Bu ayrışmalarda prensip olarak bir sorun yok. Alışıldık kalıpların dışına çıkan hareketler, iyi de olabilir. Sürpriz buluşma ve ayrışmaları, olgunlukla karşılamak gerekir. Yarın, eksenler, yeniden de değişebilir. Ancak, bir yandan da aynı geminin içindeyiz. Hele de bizim laik cemaat, şunun şurasında kaç kişiyiz ki? Bu kadar haşin bir yerden konuşmanın gereği yok.Bu beklentimi gerçeklikten uzak bulabilirsiniz. Sonuç olarak, Türkiye altüst oluyor. 90 yıllık bir rejim büyük bir değişim geçiriyor. Düne kadarTürkiye’yi yönetmiş sınıflar, eski güçlerinden uzaklaşıyor. Toplumun yarısından çoğunu oluşturan dindar kitle de kendi içinde büyük bir çalkantı yaşıyor.Böylesine büyük bir değişimin, bazı psikolojik tahribatlar getirmesi kaçınılmaz. Eski yönetici sınıflar ve onların çocukları, değişim karşısında zorlanıyorlar. Bunu özellikle kendi çevremde görüyorum.Türkiye’yi, büyük bir sürpriz olmazsa; bir süre daha, belli ki Tayyip Erdoğan ve AK Parti yönetecek. Bu güç, halkın önemli bir kesiminin örgütlü desteğinden kaynaklanıyor.Öncelikle bu gücün halktan kaynaklandığı gerçeğini teslim edeceğiz. İkinci aşamada, demokrasinin sınırları içinde ve meşru yollardan, iktidarın hatalarını eleştireceğiz. Demokrasi, uzlaşma kültürünü de protesto ve itirazı da içerir. Bu kültür, seçimlerin ve değişik legal imkânların yanı sıra, sokaktaki gündelik yaşamı ve insani ilişkileri de kapsar.CHP’li dostlarıma önerim; “Ahlaksız halk” ve “Seçimde hile yaptılar” gibi kaçışlar yerine, demokrasinin tüm boyutlarda derinlik kazanabilmesi adına, çabalamayı sürdürmeleri. Bazen; anlaşılmadığımız, görmezlikten gelindiğimiz, hafife alındığımız gibi hislere kapılabiliriz.İktidardaki “parti” veya “yapı”, kendini alternatifsiz görmeye de başlayabilir. Önemli olan, sabırlı bir şekilde yola devam ederek, “alternatif üretebilme” iddiasını korumaktır.Kürtlere de kızıyorlar“Çözüm süreci başarılı gidiyor” dememe kızanlara da bir çift sözüm var. “Bazıları Kürtlerin bu süreci bozmasını istiyorlar ve dört gözle bunu bekliyorlar” dedim. Bunu özel olarak kimsenin adını vererek yapmadım bir eğilimi ortaya koydum.Erdoğan ve Öcalan arasındaki bir mutabakatla başlayan ve 16 aydır devam eden barış dönemi, son dönemin en önemli siyasi değişim ivmesi. Oluşan bu barış ikliminde; Batıdaki Türklerin; Kürtlerin hak ve hukukunu benimsemeleri, kabullenmeleri geçmişe göre daha kolay hale gelebiliyor. Bu ortam, AK Parti’yi de BDP’yi de iki büyük siyasi aktör haline getiriyor. Düne kadar Kürtlerle birlikte hareket eden, “dost” bilinen bazılarının bu durumdan ne kadar mutsuz olduklarını anlamak için, yazı ve açıklamalarına bakmak yeter.1960’ların başından bu yana, Kürtlerin mücadelesinin yakın tanıklarından birisiyim. O “dostlar” daha henüz ortalıkta yokken, bir sosyalist olarak onların yanındaydım. Bu tutumum asıl olarak hiç değişmedi. 40 yıl önce yazdıklarıma bakıyorum ve uzun bir yolculuğun en olgun aşamasında olduğumuzu görüyorum. Kızmayın. Kürtleri de anlamaya çalışalım. Neden barışa bu kadar sıkı sarıldıklarını anlayabilmek için, tarihi biraz doğru okumaya çalışmak yeterli.18-04-2014 / Radikal
- Advertisment -
Önceki İçerik
Sonraki İçerik