“Kuşatma” giderek sertleşiyor. ABD, anlaşılan Zarrab davasında ipleri daha da gerecek ve siyasi bir cezalandırmanın koşullarını yaratacak.
Bu kuşatmayı yarabilmenin iki temel yolu olabilir: Birincisi; Türkiye’de Zarrab hakkında ortaya çıkan iddiaları, 17-25 Aralık “darbe girişimi” gerçeğine rağmen ciddi bir soruşturma konusu yapmak (bunun için belki geç kalındı). İkincisi, toplumsal iç barış konusunda yeni ve cesur adımlar atmak.
İçeridekilerle ve de dışarıdakilerle toptan bir “savaş stratejisi”ne girme yönelimi, işleri zora sokuyor. Kafayı uzlaşmaya yormalıyız. İktidara sükunet gerek.
17-25 darbe girişimiydi
17-25 Aralık (2013), bir darbe girişimiydi. Tezgah, Fetullah Cemaati mensubu savcılar, yargıçlar ve polisler marifetiyle gerçekleşti. Seçimle gelmiş bir iktidar, devlet içinde yuvalanmış bir yapı tarafından alaşağı edilmek istendi.
Darbe başarıya ulaşsa, iç savaş mı çıkardı, asker mi yönetime el koyardı? Fetullah, dini lider olarak tahta oturmayı mı planlıyordu?
Aydınlarımızın ve muhalefetin belli bir kısmı, meselenin darbe yanıyla ilgilenmeyip yolsuzluğa odaklandılar.
Bu bir dönüm noktasıydı, geçildi. Erdoğan yara aldı. İktidarını sağlama almak amacıyla polis ve yargıda tasfiyelere girişti. Buna Cemaat, 15 Temmuz 2016 darbe girişimiyle karşılık verdi.
ABD’yle çuvala girmek
17-25 Aralık’ın yumuşak karnı Rıza Zarrab ve Halk Bankası’ydı. O dönemde cemaatin yönettiği tutuklamalar, operasyonun ABD merkezli olabileceğinin en önemli işaretiydi.
Arka planını henüz tam olarak bilmediğimiz bir şekilde Rıza Zarrab ABD’ye gitti ve tutuklandı. Bir iddiaya göre; Türkiye'de kendini güvende hissetmiyordu. Aynı şekilde Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı da ABD’ye gitti ve tutuklandı…
17-25 Aralık operasyonuyla başlayan sürecin asıl mimarı, anlıyoruz ki ABD’ydi. Nedeni de, ambargonun delinmesiydi.
Anlaşılabilir ama…
Ambargoyu delerken anlaşılabilir bir gerekçe ile hareket eden Türkiye, Washington'un hışmını da üzerine çekti. İktidar, ortaya çıkan yolsuzluk iddialarını bastırarak yargılamaların önünü kapattı; yanlış yaptı ve uluslararası kamuoyu önünde haksız duruma düştü.
Yargıda oluşturulan otoriter sistem, iç muhalefeti baskı altına aldı. İç muhalefet ve dış kamuoyu AK Parti iktidarı ve Erdoğan aleyhine çalışmaya başladı. Zor bir durum.
İktidar zorlandıkça sertleşiyor ve bu bir kısır döngüye dönüşüyor.
Zorluğu aşmanın yolu, iktidarıyla muhalefetiyle bir çözüm yolu aramaktan geçiyor. Önce birbirimizi dinlemeli anlamalı, sonra neler yapabileceğimizi konuşmalıyız.