Bir okurum (ismi bende saklı) Lice olaylarıyla ilgili yazıma tepki göstererek şunları yazmış: “Sayın Çalışlar, gösteriler sürerken Lice’de miydin? Göstericilerin silahsız olduğunu mu hissettin? Lice’de görev yapan Mehmetçik, lunaparklarda art arda dizilmis vurulmayı bekleyen ördekler değildir. Ateş açana misliyle ateş açarlar. Mehmetçiğin anası babası yok mu? Onlara bir şey olduğunda ciğerin mi soğuyor?” Resmin bir tarafı meseleye böyle bakıyor.Diğer tarafa yöneldiğimizde ise manzara şöyle: Lice’de güvenlik güçlerinin silahından çıkan kurşunla yaşamını yitirenlerden bir gencin cenaze törenini ekranlardan izliyorum. Öfkeyle yürüyen topluluğun elinde kocaman bir pankart var, üzerinde “İNTİKAM” yazıyor. Başka da bir pankart yok. Atılan sloganlardan birisini gazeteciler şöyle aktarıyor: “Savaş! Savaş! Savaş! Barışa Hayır!”İşte iki Türkiye fotoğrafı. Mail gönderen okurumun sorusuna cevap: Direnişçilerin de silah kullandığına ilişkin haberler var. Tabii ki bunun onaylanması mümkün değil. Güvenlik güçleri de kendisini koruyacak, düzeni sağlamak üzere müdahalede bulunacak. Ancak! Her gösteriden sonra bazı göstericilerin güvenlik güçlerinin silahlarından çıkan kurşunla yaşamlarını yitirmesi, olağan kabul edilemez.Polis ve asker, adam öldürmeyi sıradan bir iş olarak gerçekleştiremez. Son zamanlarda devlet şiddeti süreklilik kazanmaya başladı. Bunun savunulacak bir tarafı olduğu söylenemez.Nitekim, İçişleri Bakanlığı, olay yerindeki askerlerin silahlarının toplandığını ve balistik inceleme yapılacağını açıkladı.Savaş isteyenler Lice’de cenazelerin kaldırılması sırasında ortaya çıkan tablo gösteriyor ki, savaş-barış ibresi savaştan yana kaymış. Belli ki bazı kesimler, yürütülen müzakereler konusunda ciddi bir güvensizlik içindeler. Daha da ötesi, bu ruh hali içinde olanlar öfkeyle “intikam” çağrıları yapmayı doğal buluyorlar.”Savaş! Savaş! Barışa Hayır!” sloganları bu çatışmacı ruh halini ortaya seriyor. Karakolların yapımının ısrarla sürdürülmesi, hasta tutuklular konusuna bir çözüm üretilememesi gibi kolayca çözülebilecek konuların sürüncemede bırakılması, devlete karşı güvensizlik duyanlarda tahrik edici bir etki yapıyor.Devlete yönelik öfkeyi anlasak bile, barış yerine savaşın tercih edilmesini olumlu göremeyiz. Cenazelerde “intikam” pankartları taşımayı herhalde Kürt siyasi hareketi de onaylamaz. Lice’deki acı olaylar Kürtlerin barış isteğini sönümlendiremez.Süreç başarılıBir buçuk yıldır çatışmasızlıkla devam eden “Çözüm Süreci” başladığında, hepimiz biliyorduk ki barış yolculuğu kolay değil. 40 bin insanımızı kaybettiğimiz, yüzlerce köyün boşaltıldığı 30 yıllık büyük altüst oluştan söz ediyoruz. İnişler çıkışlar olması kaçınılmaz.Ancak başka ülkelerdeki çözüm süreçleriyle karşılaştırıldığında, Türkiye’yi başarılı sayabiliriz. Lice’ye kadar ciddi bir çatışma olmadı. Çocuklarımızı yitirmedik. Görüşmeler; aksamalara rağmen, kesilmeden yürüyor.Düne kadar konuşamadığımız birçok konuyu konuşur hale geldik. Türkiye’nin batısı, geçmişe göre çözüm konusuna daha yatkın bir ruh haline büründü.Bu yazıyı BDP heyetinin İmralı gezisinin sonuçları açıklanmadan yazıyorum. İnanıyorum ki, çatışmacı havanın barışçı bir havaya dönüşmesi konusunda Öcalan mutlaka olumlu katkılarda bulunacaktır. Sürecin şu ana kadar başarıyla götürülmesinde onun katkıları inkâr edilemez.Bu arada BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, hükümetten karakolların yapımının durdurulmasıyla ilgili olumlu mesajlar aldığını açıkladı. Çok iyi bir işaret.Biraz çaba, biraz sabır. Barış, bu ülkenin hakkı. Süreç yürüyecek.10-06-2014 / Radikal
- Advertisment -
Önceki İçerik