Hukuk çifte standarda cevaz veren bir alan… En bariz gözüken hukuk maddeleri bile gerçekte yoruma açık. Çünkü ister istemez ‘yeterli’, ‘gerekli’ veya ‘açık’ gibi kıstası kendinden menkul kelimeler kullanmak ve çoğu zaman toplumsal algıyı değerlendirmek, hatta ölçebildiğinizi varsaymak durumundasınız. Bu durum hukukun fetişleşmesini önlemesi açısından olumlu sayılabilir. Çünkü hukukun nasıl bir işlev göreceği hangi zihniyet içinde şekillendiğine ve işlevselleştiğine bağlı… Zihniyetten bağımsız bir mutlak ve doğru hukuk yok. Aynı hukuksal maddeleri hak ve özgürlükleri kısmak için de kullanabilirsiniz, genişletmek için de. Mesele maddenin ölçüt içeren kelimelerini nasıl anladığınızla ilgili… Bu nedenle de esas mesele hukuk ‘yorumcusunun’ hangi zihniyette olduğu.
***
Eğer bu alana fırsatçı bir mantık içinden bakıyorsanız, hukuk yorumlarını ürettiği sonuçlar üzerinden okur ve işinize gelenleri onaylayıp, diğerlerini mahkum edebilirsiniz. Aksi halde yorumların mantığına bakıp aynı mantığın kullanılıp kullanılmadığını irdelemeniz gerekir. Ayrıca söz konusu mantığın doğruluğu veya yanlışlığını da tartışabilirsiniz, ama önce söz konusu yoruma hakkaniyetli bir biçimde yaklaşmanız lazım.
Anayasa Mahkemesi’nin Erdem Gül ve Can Dündar’ın müracaatlarını kabul ederek tutukluluk tedbirinin kaldırılmasına hükmetmesi ve bu durumun ifade ve basın özgürlüğünün ihlali olduğunu söylemesi bu kadim sorunsalı bir kez daha gündeme taşıdı. Hükümet kanadı bunun bir anayasa ihlali olduğunu, Anayasa Mahkemesi’nin kendisini birinci derece mahkemenin yerine koyarak esasa girdiğini iddia etti.
***