Kasım seçiminin bir dönemi bitirip yenisini açtığını söylemek mümkün. İki yıl içinde dört seçim yaşadıktan sonra siyasi alanın yeniden şekillendiği bir noktadayız. Haziran’da AKP 9 puan kaybetmişti ve bunun 4,5’i HDP’ye, 2’si MHP’ye gitmişti. 2011 seçimine kıyasla sandığa gitmeyen 4 puanlık AKP seçmeninin net sonucu ise 2,5 puan ilave kayıptı. Bu seçimde AKP 8,5 puanı geri aldı ama gelen oyun iç yapısı farklı bir seçmen koalisyonu ima etti.
Analizi diğer partiler üzerinden yapmak AKP’ye kayan oyu daha net görmeyi sağlıyor. HDP’nin haziranda kazandığı 4,5 puan oyun 2,5’inin bu partide kaldığı anlaşılıyor. Bir puan sandığa gitmemiş, yarım puan CHP’ye, yarım da AKP’ye gitmiş gözüküyor. Ülkenin batısından alınan ve ‘Türkiyelilik’ sloganının cazibesine kapılan oyların hepsinin kaybedildiğini varsayabiliriz. Buna karşılık AKP çözüme yönelik niteliksel bir ‘sıçrama’ üretmedikçe, oradan gelen oyun kalıcı olduğunu ve HDP’nin 10-11,5 aralığına oturduğunu öngörebiliriz.
MHP’nin haziranda AKP’den aldığı oyu biraz fazlasıyla geri vermiş olduğu anlaşılıyor. Bu partinin kaybı 4,5 puan. Bunun 1 puanı sandığa gitmeyenler, 1 puanı CHP’ye kayanlar, 2,5 puanı ise AKP’ye dönenler. Bugüne dek AKP ile MHP arasında, yerel seçimlerde MHP’ye genel seçimlerde AKP’ye kayma eğilimi gösteren ‘seyyal’ bir 4 puandan söz edildi. Haziran’da genel seçim olmasına rağmen bunun 3 puanı MHP’deydi. Şimdi 3,5 puanı AKP’de…
CHP toplamda yarım puan kazandı. Detaya girersek HDP’den yarım, MHP’den de 1 puan kazanmış gözüküyor. Dolayısıyla AKP’ye 1 puan kaybettiğini anlıyoruz ve nitekim bunu örneğin İstanbul’un bazı ilçelerinde somut olarak gözlemlemek mümkün.
Saadet Partisi ve Büyük Birlik Partisi bu seçimde büyük bir darbe yiyerek toplamda 2 puanlık bir kayıp yaşadılar. Bunun da esas olarak AKP’ye gittiğini öne sürmek gayet mantıklı.
AKP’nin diğer partilerden aldığı oyları topladığımızda 6 puan ediyor. Geriye kalan 2,5 puan ise Haziran’da sandığa gitmemiş olan AKP’lilerin bu kez oylarını esirgememiş olmalarından kaynaklanıyor. 4 puanlık bu oyun net karşılığı 2,5 puan, çünkü sandığa gitmeyenlerin oyları partiler arasında pay edildiği için Haziran’da AKP 1,5 puanı her halükarda almıştı.
* * *
Dolayısıyla AKP’nin esas kaybının Kürt oyları olduğu anlaşılıyor. Bu parti artık ‘çevreyi’ biraz daha az temsil ediyor. Buna karşılık SP, BBP ve MHP’den gelen oylarla kültürel muhafazakârlığı tümüyle kuşatma istidadı gösteren bir trendin ortaya çıktığını görüyoruz. MHP’deki çözülme devam ederse, AKP’nin 50-55 aralığına oturması bir sürpriz olmaz. Ancak belki de en ilginç sonuç bu seçimde ilk kez CHP’den de ölçülebilir bir kaymanın yaşanması. Bunun istikrar arayışı nedeniyle geçici bir tutum değişikliğini ima etmesi mümkün. Ancak AKP’nin önümüzdeki dönem performansıyla CHP kapılarını açması ve bu partiye oy vermekte olanlar için de cazip hale gelmesi de aynı derecede mümkün.
Muhalefet partileri arasında geçişin ikincil kalabileceği, seçmenlerin ezici çoğunluğunun ‘AKP mi başkası mı’ ikilemi içinde oy vereceği bir siyasi iklime doğru gidiyor olabiliriz. Herkese oy kaybedebilen, herkesten oy kazanabilen bir merkez partisi ortaya çıkıyor. AKP siyasetin ana referansı haline gelirken, ideolojik ve kimliksel pozisyonların siyaseten zayıfladığı bir ortamın gelişine de hazır olmakta yarar var. Türkiye’nin önümüzdeki on yıl için ana siyasi denklemi belki de bu…