Bu yazıyı yazmaya başladığımda, Nazlı, Ahmet ve Mehmet'in tutukluluklarının devamına kararı verildi. Gerekçe kaçma şüphesi.
Biz gazeteciler kimin Cemaate mensup olduğunu bilirdik. Tıpkı başka kurumlardaki Cemaatçileri o kurumlardakilerin bildiği gibi. Her üç gazeteci ve yazarı çok uzun yıllardan beri tanırım.
Onları FETÖcülükle suçlamak haksızlıktır. Onların siyasi duruşlarını tercihlerini ve üsluplarını beğenmeyebilirsiniz. FETÖ'ye karşı gerekli uyanıklığı göstermediklerini, Erdoğan'a olan öfkeleri yüzünden, bu tehlikeyi ve tehdidi anlamak istemediklerini de söyleyebilirsiniz.
Darbecilikle suçlamak
Ancak, onları darbecilikle suçlayamazsınız. Her üçünün savunmalarını da dikkatle okudum. Nazlı Ilıcak savunmasını neden darbeci olamayacağı üzerine kurmuş. 27 Mayıs 1960 darbesinin mağduru bir siyasetçinin kızı. Bütün ömrünün askeri vesayetle mücadeleyle geçtiğini biliyorum. AK Parti'nin kuruluşunda en çok destek verenlerdendir. Başörtülülerin hakları için yürüttüğü mücadele nedeniyle, miletvekilliği düştü.
Mehmet Altan, Türkiye'de demokrasi fikrinin kökleşmesi için yürütülen mücadelenin, askeri vesayete karşı duruşun etkili isimlerindendir. Çetin Altan'ın oğluydu. Sözünü sakınmadığına, geri çekilmediğine hepimiz tanığız.
Ahmet Altan, etkili ve kıvrak kalemiyle önemli bir yazar. Taraf gazetesinin kuruluşunda görev aldı. Askeri vesayete karşı mücadelede etkin bir rol oynadı. Taraf gazetesinden ayrıldığında henüz 17-25 Aralık (2013) darbe girişimi gerçekleşmemişti. Bu nedenle Taraf gazetesinin darbe girişimini destekleyen döneminde yoktu. Sonrasında ise pek fazla siyasi yazı yazmadı.
Siyaset başka hukuk başka
İddianame, bir hukuki metin olmaktan çok siyasi yanı ağır basan karakteriyle öne çıkıyor.
15 Temmuz sonrası tutuklamalar konusundaki hata bu davada da sürüyor. Evet şurası bir gerçek ki, bazı meslektaşlarımız FETÖ tehlikesini görmediler. 17-25 Aralık darbe girişimini bir "yolsuzluk operasyonu" şeklinde anlamayı ve anlatmayı tercih ettiler.
Ancak, bunların hepsi siyaseten tartışacağımız konular. Hukukun ve yargının alanına girmiyor.
Uydu uymadı diyerek, çok sayıda gazeteci ve yazarı tutuklamak, ağır cezalara mahkum edilmelerini istemek, Türkiye'yi bir otoriterleşme sarmalına mahkum ediyor.
Nazlı, Ahmet ve Mehmet ile diğer tutuklu gazetecilerin, yazarların serbest kalması, ülkenin normalleşmesi için önemli bir adım olacaktır.