Erdoğan'ın kavgacı üslubu AK Parti'nin yüzde 60'a ulaşmasını engelledi mi? 7 Haziran seçimlerinden önce sıkça dile getirilen bu görüş AK Parti'ye 9 puan kaybettirmesine karşın hâlâ popüler. Erdoğan'ın cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından AK Parti etrafında toplanan "ikinci yeni" liberal yazar kuşağı, bütün problemin Erdoğan'ın üslubundan, kavgacı tarzından kaynaklandığını savunuyor. AK Parti Genel Başkanı Başbakan Ahmet Davutoğlu'na da önerdikleri yegâne şey Erdoğan'ın oluşturduğu siyasi tecrübe ve geleneğe aykırı yönde davranması. Bunun Davutoğlu'na "çok şey" kazandıracağını öne sürüyorlar. Erdoğan'ın üslubu mesela çok sert diyelim, o halde Davutoğlu daha "ılımlı" olmalı; Erdoğan'ın "kavgacı dili" var mesela, o zaman Davutoğlu da "uzlaşmacı" olmalı. Tüm argümanları sadece bir seçimde yerle bir olmasına karşın, tüm sorumluluğu Erdoğan'a çıkaracak kadar da pişkinler.
Öncelikle şu soruya yanıt vermeleri gerekiyor; AK Parti, neden 9 puan birden düştü? Sadece "üslup", bir seçimde 9 puan getirip götürebilir mi? Üstelik seçimlere AK Parti'yi seçime genel başkan ve Başbakan sıfatıyla Ahmet Davutoğlu götürdü. Bence Davutoğlu'nun "tatlı-sert" bir üslubu vardı ve 9 puan kaybetmenin bu üslupla pek de bir ilgisi yoktu.
* * *
"Kavgacı üsluptan vazgeçilsin" denilirken, aslında AK Parti'nin neden vazgeçmesi öneriliyor? Kavgadan mı vazgeçmesi tavsiye ediliyor, yoksa davadan mı?
Sürekli bir kavga dilini kuşkusuz tasvip etmiyorum; ancak kavgacı dilin ve tartışmaların kaynağının sadece Erdoğan olduğunu öne sürmek, gerçeklere gözümüzü tümden kapatmamız anlamına geliyor. Bu da topluma sürekli nefret ve saldırganlık empoze eden muhalefeti ve siyasete yön veren güç odaklarını inkar etmek, demek.
Kavgası olmayanın davası olmaz. Bu tersinden de geçerlidir; davası olanın kavgası olur. Erdoğan, milletin davasını güdüyor ve bunun mücadelesini veriyor. AK Parti üzerinde yoğunlaşan baskının sebebi kavgacı üslubu değil, savunduğu davadır. AK Parti'ye önerilen bu davadan vazgeçilmesi ise, bu da açıkça söylenebilir. "Yok şöyle kavgacı bir dil, böyle itici bir üslup" diyerek, asıl amacı perdelemeye hiç gerek yok. "Erdoğan, AK Parti'yi çok yordu" söylemi bunun ifadesi. Erdoğan'ı ve AK Parti seçmenini yoranların bir kabahati yok; onlar doğru ve haklı, öyle mi? "CHP şöyle değişti, HDP böyle değişti, AK Parti de değişmeli" diyenler ucuz bir siyaset mühendisliği yapıyor; aslında AK Parti'ye "Erdoğan dönemini kapatın" demek istiyorlar. Yoksa kimsenin değişmediğini en iyi onlar görüyor ve biliyorlar.
Tabii sorun burada kişi olarak Erdoğan değil, onun liderlik tarzıdır. Erdoğan'ı övmek veya liderlik tarzını yere göğe sığdıramamak değil amacım. Benim gördüğüm son üç yılda Erdoğan'ı değil, Türkiye'yi yordular. Erdoğan'ın hedef alınmasının sebebi ise Türkiye'yi "millet merkezli" yönetmeye soyunmasından ileri geliyor. Bu liderlik tarzına soyunan her parti başkanının başına da aynı şeyler gelir. Bu ülkeyi kim "millet merkezli" yönetmeye kalksa aynı şekilde hedef alınır.
* * *
Başbakan Davutoğlu ile AK Parti'ye kulak mesafesinde durup, etrafa sürekli "Erdoğan'dan vazgeçin, işler yoluna girer, AK Parti yüzde 60 alır" diye fısıldamanın akıllıca bir öneri olmadığı 7 Haziran seçimlerinde ortaya çıktı. Hem AK Parti yüzde 60'ı ne yapacak? Hem uzlaşmadan bahsedip hem de AK Parti yüzde 60 alsın demek tutarlı mı? İçinde bir aldatmaca olduğu açık. Kısacası mantıklı argümanlarla AK Parti'yi tavlamaya çalışıyorlar; oysa bütün önerileri AK Parti'de daha fazla kafa karışıklığına ve bölünmeye yol açıyor. Erdoğan'ın hakkı Erdoğan'a, AK Parti'nin hakkı AK Parti'ye teslim edilmeli.