Noel Yortusu ya da Batıdaki adıyla Christmas, Hz. İsa’nın doğumu anısına 25 Aralık’ta kutlanan bir bayramdır. Noel ve yılbaşı, 25 Aralık’tan itibaren yaklaşık bir hafta süreyle, başta Avrupa ve Amerika kıtası ülkeleri olmak üzere dünyanın birçok yöresindeki Hıristiyan topluluklarınca kutlanmaktadır.
Batı Hıristiyanları tarafından 25 Aralık olarak hesaplanan Hz. İsa’nın doğum günü, Doğu Hıristiyanlarınca 6 Ocak olarak hesaplanmakta; dolayısıyla Doğu kiliseleri 6 Ocak tarihini Christmas bayramı olarak kutlamaktadır.
İsa Mesih’in doğumunun en eski kutlanma tarihine ilişkin yazılı ilk kayıt, İS 3. yüzyıl tanrıbilimcilerinden İskenderiyeli Aziz Klement’e aittir; 2. yüzyılda Mısır’da yaşayan Hıristiyanların, Mesih’in doğumu ve vaftizini 6-10 Ocak tarihleri arasında kutladıklarını bildirmektedir.
Fransız rahibe Egeria Silvia de Bordeaux’nun 386 yılına ait gezi notlarında, İsrail’e yaptığı Hac yolculuğu esnasında karşılaştığı Hıristiyan törenlerine ilişkin anlatımları da bu bilgiyi destekleyici mahiyettedir. Egeria 6 Ocak’ta Hristiyanların sabah güneş doğmadan Beyt Lahm’da (Beytüllahim, Bethlehem) İsa’nın doğumunu kutladıktan sonra, büyük bir aceleyle 20 km ötedeki Ürdün (Şeria) Nehri’ne giderek akşamüstü Mesih’in vaftizini kutladıklarını kaydediyor. Aynı tarihlerde Papa Siricius da (ö.399) Roma için 6 Ocak’ın Natalitia Christi, Mesih’in doğumu olduğunu söylüyordu.
Bugün dünyada Noel Bayramı’nı 7 Ocak’ta kutlayan pek çok Kilise var; örneğin, Rus, Gürcü, Ukrayna, Makedonya, Karadağ, Sırp, Kıpti ve Etiyopya Ortodoks Kiliseleri gibi. Aslında bu Kiliseler Noel’i eski Jülyen takvimine göre 25 Aralık’ta kutluyorlar.
Gelelim, çocukluğumdan kalan anılarıma. Evimiz Lübnan’ın başkenti Beyrut’un Mar Mikhael mahallesindeydi. Rahmetli babaannem ve annem her yıl Noel hazırlıklarına günler öncesinden başlarlardı. Zaten evimizin salonunda Noel ağacı kurulurdu her Aralık başında. 31 Aralık gecesi önce yılbaşını kutlardık ailecek. Evimiz eski bir Osmanlı karakoluydu. Önünde koca bir bahçesi ve bahçede muşmula meyvesi veren ağaçlar vardı. Daha sonra merdivenlerden çıkıp evden içeri girdiğimizde tam girişteki duvarda Osmanlı sancağı bizi karşılardı. Rahmetli babam her yıl eve bir hoca getirir, sancağın önünde dua okuturdu. Hatırlamıyorum şu an duayı ve neden o duayı okuttuğunu. Evimizin yedi odası ve her birinden sokağa gizli çıkış kapıları vardı. Evimizin tavanlarında çiçek bahçesi çizimleri vardı. Kalabalık bir ailede doğup birlikte uzun yıllar yaşadığım için kendimi çok şanslı addediyorum. Bu evde ben, erkek kardeşim, annem, babam, babaannem, büyükbabam ve babamın bekâr amcası ile birlikte hep beraber yaşamaktaydık.
Çok şişman bir çocuk olduğumdan, Noel ağacının etrafını ciğerin etrafında dönen bir kedi misali her an dönerdim. Ağacın üzerinde çikolatalar, kuruyemişler, hediye paketleri, meyveler olurdu. Babaannem ve annem ağaçtan bir şeyler aşırmama izin vermezler ve beni ağacın yanından uzaklaştırırlardı. Hatırladığım en güzel anı Ermenice “Anuşabur/Tatlı Çorba” denen tatlı ile ilgilidir. Anuşabur aynı Aşureye benzer, fakat babaannem içine kuru fasulye ve nohut katmazdı. Bu bahsettiğim kutlama 6 Ocak akşamı yapılırdı. Anuşaburdan bir kaç tabak yerdim.
Geriye dönüp baktığımda her yıl, Yılbaşı ve Noeli kutlayan sevdiklerimiz arasından eksilmeler hızla devam etmekte. Umarım 2016 yılında sevdiklerimiz arasından kaybettiklerimiz olmaz ve hep birlikte mutlu, huzurlu, sağlıklı ve bereket içerisinde bir yılımız olur.
Sevgili Serbestiyet okuyucularının Yeni Yılını ve kutlayanların Noellerini canı gönülden kutlarım…