Abdullah Öcalan’ın, 17 Aralık operasyonuna dair söyleyecekleri, merak ediliyordu. İmralı’ya giden BDP heyeti mesajı getirdi. Normalde Öcalan’ın açıklamalarına ilgi gösteren, onları sayfalarında, haber bültenlerinde yukarılara taşıyan medyanın bilinen bir kesimi; bu kez, “açıklamayı görmezden gelen bir tutum” içine girdi.Bilgisayarın başında, Öcalan’ın sözlerini aktaran gazete ve TV’leri görmeye çalışıyorum. Neredeyse yok sayılıyor… Peki neden Öcalan görmezlikten gelinmek isteniyor?Saflar yeniden oluşuyor17 Aralık operasyonu, siyasi parçalanmayı derinleştirirken, “safların yeniden şekillenmesi”ne de vesile oldu. Hükümeti ve Başbakan’ı “doğrudan hedef alan” ve “darbe” diye nitelenen operasyon girişimlerini, farklı şekillerde algılayan, değerlendiren ve aktaran siyasetlere bağlı olarak, yeni bir medya saflaşması oluştu.Öcalan’ın görmezden gelinen sözleri şöyle: “Ülkeyi bir darbe ateşiyle yeniden yangın yerine çevirmek isteyenler bizim bu ateşe benzin taşımayacağımızı bilmelidir. Her darbe teşebbüsü bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da karşısında bizi bulacaktır.”Öcalan, 17 Aralık girişimini “darbe” diye tanımlayanlarla aynı safta durduğunu, şüpheye yer vermeyecek netlikte açıklıyor. Çözüm sürecindeki ısrarını vurguluyor: “Barış süreci amacına uygun formatlarla geliştirilmeye çalışılıyor. Bizim barış irademiz tüm engellemelere rağmen başlattığımız günkü kararlılığındadır.”Operasyonlar sonrası ortaya çıkan siyasi krize çözüm olarak, demokratikleşmeyi öneriyor: “Süreç biran önce tahkim edilip, tam demokratik bir ülke inşası gerçekleşmezse içeride ve dışarıda savaş isteyen demokrasi düşmanı güçler komplolarına hız vereceklerdir. Bu topraklar son iki yüz yıldan beri hep bir darbe ateşiyle kavrulmaktadır. Bizim geliştirdiğimiz süreç anti darbecidir.”Çatışma bekleyenlerÖcalan’ın net çıkışı, bir yıldır süren “çözüm süreci”nin; operasyoncular tarafından hazırlanan “siyasi kriz”i tetikleyen temel dinamiklerden birisi olduğunu; daha net şekilde görmemizi sağlıyor.İmralı ile BDP heyetlerinin görüşmelere başlamasından bu yana, yani bir yıldan beri, silahlar susmuş durumda. Yeni bir “düzlem”deyiz.Bu “düzlem”, yıllar boyunca aynı saflarda yer almış birçok siyasi grup ve kişiyi derinden etkiledi. Düne kadar Kürt siyasi hareketine yakın durmuş, çatışmacı dönemde Kürtlerle aynı safları paylaşmış ciddi bir kesim, “durumdan hoşnut kalmadığını” belli etti. Sürekli tuhaf teoriler üretildi. Kürt meselesinde “kraldan çok kralcı” bir dil geliştirenler oldu.Tabii, “muhalefet” de, BDP/PKK ekseninin, çözüm sürecindeki barışçı tavrını sevmedi. Çatışma üzerinden hesap yapanlar, “nasıl olsa bu iş bozulur, Kandil Apo’yu dinlemez, yarın bir gün çatışma yeniden başlar” diye beklediler. Ancak beklentiler gerçekleşmedi.Operasyoncular, “KCK Operasyonu”nun da tezgâhtarıydılar. Kürtlerin bunu anlamamış olma ihtimali var mı sizce? Binlerce Kürt siyasetçisi sudan bahanelerle tutuklandı, yıllardır içerde yatıyor. Bunlar olurken, “operasyoncu” gazete ve TV’lerin yaptığı destekleyici, hatta kışkırtıcı yayınları kim unutabilir? Kürtler de unutmadılar.Kürt sorunu, Türkiye’nin demokratikleşmesi ve istikrarını geliştirmesi konusunda hâlâ “kilit nokta”… İç dengeleri yerinden oynatmaktan hoşlananların, hâlâ PKK’ya bir anlamda “umutla” bakmaları normal.Cemaatten bir isim, dün bir TV programında Hükümete “söylenenleri yerine getir, operasyoncuların üzerine gitme” uyarısında bulunurken, şöyle bir cümle de ekledi: “Allah göstermesin PKK terörü yeniden ortaya çıkabilir…”“Operasyoncular”, Kürtlerin hak ve hukukunun tanınmasını, Türkiye üstündeki bu “kilit”in açılmasını, Türkiye’de sivil ve demokratik sistemin zemin kazanmasını istiyorlar mı, bunu isteme ihtimalleri var mı? Öcalan’ın “barışta ısrarlıyız” çağrılarından mutlu olmaları mümkün mü?Şu giderek netleşiyor: Yeni saflaşmada Kürtler, “darbeciler”in yanında değiller. Bu bağlamda, bazı kesimleri hayal kırıklığına uğratıyor olma ihtimalleri yüksek.Kargaşalıktan medet umanların psikolojisini anlamak zor değil. Peki, Kürtlerin hakkını, hukukunu savunduğunu söyleyenler, barışı desteklediğini ifade edenler için; Öcalan’ın bu değerlendirmelerinin bir anlamı yok mu?13-01-2014 / Radikal
- Advertisment -
Önceki İçerik
Sonraki İçerik