Ana SayfaYazarlarPardon, o darbeyi biz yapmıştık -4-

Pardon, o darbeyi biz yapmıştık -4-

 

15 Temmuz 1953 günü yayınlanan New York Times gazetesi “Musaddık ateşle oynuyor” başlıklı bir başyazıyla çıktı. Başyazı çok sert kaleme alınmıştı;

 

“Artık biliyoruz ki Musaddık, güç arsızı, kişisel ihtirasları olan, iflah olmaz bir demagog kendi halkının özgürlüklerini tehlikeye atıyor. Bir zamanlar özgürlükler şampiyonuyken, basın özgürlüğünü yıkan, hukuksuz tutuklamalar ve işkenceye yol açan Senato’yu yok sayan, Şah’ın gücünü yıkıp, orduyu kontrolü altına alan Musaddık şimdi de Meclis’i yok ediyor. İran, petrol rezervlerine ve stratejik pozisyonuna rağmen zayıf, parçalanmış bir ülkeyken, komşusu Türkiye, güçlü, birlik ve beraberlik içinde kararlı ve ileri bir toplum olarak Rusya’yla baş edecek güce sahip, çünkü korkacak bir şeyi yok, Batı için de ortada korkacak bir durum yok. Dr. Musaddık’a İran hakkındaki bunca korku için teşekkür etmeliyiz!”

 

Bu Batı basınında aylardır çıkan Musaddık yazılarının bir özetiydi. Britanya’nın petrol ambargosuyla sıkışan ülkede sokaklar gösteriler, grevlerle dolup taşıyordu. TUDEH’in ABD ve Britanya karşıtı gösterileri Şah ailesinden isimlerin bıçaklanmasına, gazete bürolarına saldırılara kadar varmıştı. TUDEH’li komünistler sokağa çıktıkça Musaddık karşıtı koalisyon genişliyordu. Onlara Musaddık’ın yetkilerini artırmasına karşı muhalefet cephesine geçen Kaşani’nin taraftarları da eklenmişti. Bütün bunların planlı bir darbe hazırlığı için olduğundan çok az kişinin haberi vardı. Şüphelenenlerden biri de Musaddık’tı. Meclis’te Millî Cephe’den istifalar oluyor, eski müttefikleri onu terk ediyordu. Ülkenin ekonomik sıkışıklığını aşmak isteyen Musaddık, yardım için Eisenhower’a bir mektup yazdı. Mektuba kibar bir ret gelince o da neyin gelmekte olduğunu anladı. Yeniden seçimlere gitmek için Meclis’i feshetmeyi referanduma götürmeye karar verdi. Ağustosun başında sokaklara konan sandıklara oy atılarak yapılan referandumda yüzde 99 Meclis’in feshi kararı çıktı. Musaddık taraftarları “Ya Musaddık Ya ölüm” sloganlarıyla sokaklarda gösteriler yapıyordu.

 

15 Ağustos’ta olacaklara Başbakan’ın da hazırlıklı olduğu belliydi.

 

15 Ağustos gecesi karşı ilk harekete geçen, 700 kişilik İmparatorluk Muhafızları’nın başındaki Albay Nasiri oldu. Şah’tan fermanları alıp Kermit Roosevelt’e getiren Albay Amerikalıların en güvendiği adamdı. Beraberindeki kuvvetlerle önce direnişi engellemek için 11’de Genelkurmay Başkanı Riyahi’nin evini kuşattılar. Bir tuhaflık vardı. Ev terk edilmişti. Ne olup bittiğinin farkına varamayan Albay ve darbeci askerler bu kez Musaddık’ın ailesiyle yaşadığı mütevazı apartmana doğru ilerledi. Bu arada başka bir askerî güç telefon idaresini, bir diğeri de Şah’ın baş düşmanı Dışişleri Bakanı Fatımi’nin evine ulaşmıştı. Fatımi yataktan kaldırılıp çıplak ayaklarla İran caddelerinde sürükleniyordu.

 

Askerler gece yarısından sonra saat 1’de Musaddık’ın evine geldiler. Kapı kapalıydı. Albay Nasiri arabadan dışarı çıktı. Birkaç adım atmıştı ki karanlıklar içinden Musaddık’a bağlı askerler ortaya çıktı. Genelkurmay Başkanı Riyahi’nin adamlarıydı bunlar. Albay Nasiri bir araca kondu ve üniforması çıkarılarak hapsedildi.

 

İsmi açıklanmayan bir asker darbeyi önceden ihbar etmişti. Darbenin ihbar edildiğini duyan darbeci askerî birlikler de sokağa çıkmamıştı. Musaddık, taraftarları ve ordu hazırlıklıydı. Sabaha kadar çatışmalar sürdü.

 

Sabah saat 7’de Tahran Radyosu’nun sesi duyuldu: “Şah ve yabancı işbirlikçilerin tezgâhladığı darbe bastırıldı…”

 

Radyoyu dinleyen Şah, eşini ve birkaç bavulunu alıp kendi kullandığı uçakla Bağdat’a doğru havalandı. Tahran’da aylardır darbe için üs kurmuş Amerikan ajanları güvenli evlere doğru kaçıyordu.

 

Bütün İran’da halk sokaklara çıkmıştı. “Milletin Zaferi”, “Musaddık’ın Zaferi” sloganları atılıyor, Britanya ve ABD aleyhine bağırıyordu. Şah’a yakın gazeteler yağmalanıyor, birkaç saat önce sokaklarda sürüklenen Dışişleri Bakanı Fatımi, meydanlarda Şah’a meydan okuyordu.

 

Halk Musaddık’ın evi ve Meclis’in önünde nöbet tutmaya başlamıştı. Darbe bastırılmıştı.

 

Roosevelt, Washington’a bir telgrafla durumu bildirdi. Cevap; “Hemen ülkeyi terk edin” oldu. Roosevelt cevap verdi: “İşi bitirmeden dönmüyoruz!..”

- Advertisment -