Beyoğlu patlamasının olduğu gün, saat 17:44'te, mailime bir açıklama geldi.
KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı imzalı bildirinin başlığı şöyleydi:
"Sivillere yönelik saldırıları kim yaparsa yapsın karşı çıkılmalıdır."
Hatırlayalım: Bir hafta önce, Ankara Kızılay meydanındaki, ondan önce Ankara Merasim Sokak’taki, savunmasız sivillere yönelik saldırıların ardından; KCK'dan herhangi bir açıklama gelmemişti. Katliamları yapanların kimlikleri, saldırıyı düzenleyenlerin PKK ile ilgisi olduğunu gösteriyordu. Her iki saldırıyı da PKK ile bağlantılı TAK örgütü üstlendi. Kandil, sesini çıkarmadı.
Önceki saldırılarda sessiz kalan KCK, Beyoğlu saldırısının ardından, hızlı sayılabilecek bir açıklama yapma gereğini duydu:
" (…)Kürt Özgürlük Hareketi olarak, sivillerin hedef alınmasına karşıyız ve sivillere yönelik eylemleri kınıyoruz. Ölen sivillerin ailelerine başsağlığı, yaralılara acil şifalar diliyoruz."
Açıklamada, 1984'den bu yana, "zorunlu olarak" gerilla mücadelesi yürütüldüğü ifade edilerek, şöyle devam ediliyordu:
"Bizim tercihimiz her zaman Kürt sorununun Türkiye'nin demokratikleşmesi temelinde demokratik siyasal çözümden yana olmuştur. Hala bu konudaki ısrarımız sürmektedir. Ancak AKP iktidarı Kürt sorununun demokratik çözümü çabalarına tekme vurmuş; Kürt Özgürlük Hareketini şiddetle ezme kararı almıştır."
Türkiye'ye çağrı
KCK bildirisi, Türkiye'ye yönelik bir çağrıyla son buluyordu:
"Türkiye'de sorumlu çevreler ve siyasi güçler, bu Newroz vesilesiyle Kürt sorununun çözümü ve Türkiye'nin demokratikleşmesi için bir adım atsınlar; karşılıklı ateşkesle birlikte Önder Apo üzerindeki tecridin kaldırılarak özgür koşullarda müzakerelerle Kürt sorununun demokratik siyasal yöntemlerle çözüleceğini ilan etsinler."
Bir geri adım mı?