ABD’de yaşayan kimi Müslümanlar bütün dünyada olup bitenleri gözlüyor ve ortak bir ruhun geliştirilmesi için çaba harcıyorlar. Modern zamanların İslami düşüncesini zenginleştiren bazı kanaat önderleri, Türkiye dahil İslam dünyasının özellikle de genç yaş grubunun ilgisini çekmeyi başardı. Sen! diliyle sürekli korkutulmak, kınanmak, eleştirilmek ve rol verilmenin genç kuşaklara iyi gelmediği aşikar. Küçülen dünyanın bütün deneyimi dijital makinelerine akarken, dakikada yüzlerce uyarana maruz kalırken, sorularını densizlik olarak görecek yaklaşımlardan uzaklaşmaları şaşırtıcı değil. Gerginlikten uzak hatta kendimizle bile dalga geçebileceğimiz rahat bir dile, mizahtan korkmayan popüler üsluba yakın durmalarının kınanacak yanı yok.
Gündelik hayatla aynı anda işleyen bir düşünce hayatına; biat etmeden sevecekleri, konuşup tartışacakları, la yüs’el olmayan alimlere ihtiyaçları var. Bunun yerini yurdunu bilmeme, saygısızlık ya da kadir kıymet bilmezlikle ilgisi yok elbette. Biraz popülerlikten ve hayatın kılcal damarlarıyla kurulacak bağlardan söz etmeye çalışıyorum. İslam dünyası ağır travmalardan geçerken, her şeyden önce ötekinden haberdar olma, sonra dayanışma, konuşma, birbirimize sahip çıkma ağlarının oluşması lazım. Genç nüfus övünülecek bir nüfusa sahip ama birikimini, yabancı dil becerisini akıtacak ortak mecralar bulmakta zorlanıyor.