Suriye’de savaşan ABD birlikleri, PYD'nin askeri kolu YPG’nin armalarını omuzlarına taktı.
Yeni bir durum. ABD, PYD ile işbirliğini sürdürmekte kararlı. Bu, uzun süredir gelişen bir stratejinin kritik aşaması…
Kobani kuşatmasında şekillenen eğilim, şimdi daha açık bir işbirliğine dönüşüyor. “İslamcı Cihatçılar”a karşı, seküler/laik (olarak düşünülen) Kürt savaşçıları, Batı’nın sempatisi eşliğinde ilerliyorlar.
ABD, PKK’yi hâlâ terör örgütü olarak gördüğünü söylüyor. Aynı zamanda, onun Suriye muadilini, müttefik kabul ediyor. Türkiye, buna, doğal olarak tepkili.
Batı’nın İslam’dan anladığı
ABD öncülüğündeki Batı’nın bölgedeki mantığı, “yükselen İslamcı terör”ü, kendince bölge güçleriyle ittifak yaparak yenmek üstüne kurulu. IŞİD, “acil ve temel tehlike” olarak görüldüğünden, ona karşı olan bütün kuvvetler, meşru zeminin parçası sayılıyor.
Böyle olunca, Batı’yla Türkiye arasındaki mesafe, açılmaya devam ediyor. Türkiye’nin okuması ise şöyle: “IŞİD'i tek düşman ilan edip, Esad rejimi dahil her gücün önünü açan stratejinin, işleri daha da içinden çıkılmaz hale getireceği ortada.”
IŞİD, Irak’ta ve Suriye’de, dışlanan, itilen kakılan Sünni/Arap öfkesinin çaresizliğinden güç alıyor. Bölgedeki Sünni Araplara hiçbir çıkış yolu öngörmeyen stratejinin, daha büyük tahribatlara yol açması mümkün.
Irak ve Suriye’deki toplam nüfusun en azından yarısını oluşturan Sünnileri hesaba katmayan (ve İslamofobi'den güç alan) bir yaklaşımla nereye varılabilir?