Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Brüksel'de Belçika Kralı Philippe ve Kraliçe Mathilde tarafından karşılanırken, doğu cephesinde hareket eksik olmuyordu.
Türkiye, bir Rus uçağının Türk hava sahasını ihlal etmesi nedeniyle Moskova'ya sert tepki gösterdi. Suriye'ye yönelik angajman kurallarını Rusya'ya karşı uygulanmadı ancak Dışişleri Moskova'yı söz konusu ihlalin tekrarlanmaması konusunda uyardı.
Rusya ihlalin navigasyon hatasından kaynaklandığını iddia etti ve bir daha gerçekleşmeyeceği yönünde teminat verdi. Türkiye'nin sert diplomatik tepkisi karşısında, Moskova'dan “Türkiye ile ilişkimiz çok yönlü. Bu yüzden zedelenmez” açıklaması geldi…
Tüm bunlar olurken Batı'dan çıkan ses de epey gür oldu. Türkiye'nin NATO müttefiklerinden ardı ardına açıklamalar geldi. ABD Savunma Bakanı, Rusya'nın Türk hava sahasını ihlali konusunda Türkiye ile temas halinde olduğunu açıkladı. Ancak ABD'nin tepkisi bununla da kalmadı, medyaya konuşan ABD'li bir yetkili "bunun bir kaza olduğuna inanmıyorum" diyerek, Rusya'ya imalı bir mesaj gönderdi. İngiltere'nin Ankara Büyükelçisi Richard Moore ise bu olaya yönelik yorumlarını Twitter’dan paylaştı. “Rusya’nın Türk hava sahasını ihlali umarsız ve endişe vericidir. Birleşik Krallık ve diğer NATO müttefikleri, Türkiye ile omuz omuzadır” şeklinde bir mesaj attı.
Aslında tüm bu hareketliliğin sinyalini geçtiğimiz günlerde Obama vermişti.
Rusya'nın, Suriye'de IŞİD'i vurma bahanesi ile içlerinde ABD destekli muhalifleri ve sivilleri hedef alması, uzun zamandır bir araya gelmeyen ülkeleri aynı masada buluşmaya itiyor.
Rusya'nın oyun planı komplike değil. Bir sonraki başkanın seçileceği tarihe kadar, Obama'nın Suriye'de hamle yapmayacağını gören Rusya, ABD'nin Suriye meselesine daha ciddi ve iradeli şekilde ele alacağı tarihe kadar, elini güçlendirmek istiyor. Sahada kazanabileceği kadar mevzi alıp, ABD'nin masaya yumruğu vuracağı gün avantajın kendisinde olmasını istiyor.
ABD'nin Almanya dışındaki müttefikleri bu durumdan memnun değil. Fransa'nın Suriye politikası Türkiye'ye çok yakın. İngiltere Başbakanı Cameron benzer şekilde Esad'ı sert ifadelerle kınamaya devam ediyor. Bunun da ötesinde, Rusya'nın devreye girmesi ile Suriye bir anda Orta Doğu meselesi olmaktan çıkıp, bir NATO krizi haline dönüşüyor.
Obama, Rusya'nın saldırıları sonrası yaptığı ilk açıklamada, Türkiye'nin kaygılarını öncelediklerine dair bir vurgu yapmış ve sınır güvenliği konusunda Türkiye ile opsiyonları değerlendiriyoruz demişti. Buradaki opsiyonun, Türkiye'nin uzun zamandır istediği ve bu konuda tam saha pres yaptığı güvenli bölge girişimi olduğu açık. ABD'nin buna yeşil ışık yakıp yakmadığı şaibeli, lakin uzun zamandır telaffuz etmekten kaçındığı bu opsiyonu değerlendirdiğini açıklaması manidar.
Batı cephesinde değişen şeyler var. Türkiye, Rusya'nın agresyonu karşısından Batı kamuoyunda bir denge unsuru olarak öne çıkıyor ve etkisini arttırıyor.
Peki ya güney cephesi?
Suriye'de Rusya muhalifleri vururken, muhaliflerin destekçisi olan Katar ve Suudi Arabistan'ın tepkisi ne yönde olur?
Bu soruya birçok gözlemcinin cevabı ortak: Muhaliflere desteğini arttırarak olur.
Batı kamuoyunun mülteci sorunu ile tanışması ile birden kıymeti artan Türkiye, şimdi de Rusya'nın Suriye saldırısı ile vazgeçilmez NATO müttefiki konumuna geçiş yapıyor.
Türkiye'nin tüm bu gelişmeler sonrasında takınacağı tavır nasıl gelişir?
Bu sorunun cevabı aslında açık. Uzun süredir bağlantısızlar hareketi misali, ne ABD'nin, ne de Rusya'nın yörüngesinde siyaset izlemektense, kendi önceliklerini, güvenlik ihtiyaçlarını ve ulusal çıkar perspektifini dayatan Türkiye, bu politikasına devam eder.
Fakat bu konjonktürde, Rusya'nın manevrası sonrası, daha güçlü bir destekle yoluna devam edecek gibi görünüyor.
Rusya, zoraki de olsa, müttefiklik kavramını Batı'ya yeniden hatırlatıyor.