Zaman ne de çabuk geçiyor dedikçe sanki daha da hızlanıyor resmi geçit.
İlk sayısı Ocak 2015’te çıkan Nihayet dergisinin bir yılı dolmuş bile. 'Bilgiye doymuş bir dünyada yaşama sanatı' mottosuyla çıkan gündelik hayat dergisi Nihayet, gelenekten süzülen bütün birikimi zamanın ruhundan geçirerek çağın hissiyatını yakalamayı başarıyor.
Bunu yapabilmek geçmişte yaşamadan kadim tecrübeye aşina olmak, modernliğin esiri olmadan şimdiki zamanı kavramakla ilgili ve bunu Nazife Şişman ve Fatma Barbarosoğlu gerçekleştiriyor. Bu yüzden edebiyat sosyoloji tarih ve felsefe iç içe.
Osmanlı döneminin hiç değilse son yıllarının gündelik yaşamına dair izler bulmak ümidiyle Kadınlar Dünyası Dergisi, Hanımlara Mahsus Gazete nüshalarına, ya da Samiha Ayverdi, Safiye Erol, Halide Edip, Fatma Aliye gibi ayrıntılara vakıf yazarların kitaplarına yöneldiler. Daha yakın zamanların hayatı için ise Ahmet Muhtar Büyükçınar’ın Anadolu insanını anlattığı Hayatım İbret Aynası kitabı, Ali Ulvi Kurucu’nun biraz daha havas yaşamdan söz ettiği Hatıratı ilk aklıma gelenler.
Yaşadığımız zamanın baş döndürücü değişim dinamiklerini kavramak, başımızdan geçenleri çözümlemek, gündelik yaşantımızın şifrelerini bulup çıkarmak hiçbir inisiyatif alamadan sürüklenme hissinden biraz da olsa uzaklaşmak için gerekli.
Bu manada çeşitli disiplinlerde ve temalarda dergiler çıkar ama Nihayet’in yaptığı öncelikle gündelik hayata dair hikayelerimizi okumak gibi bir ihtiyacın varlığını bize duyurmak oldu. İlk sayının özel dosyası olarak Hayatımızın Hikayesinin ele alınması boşuna değil. Çünkü kıymetli kayda değer hikayeler yaşanıyor bu ülkede. Bu meyanda sonraki sayılarda da gözler önüne serilen sır, bizi birbirimize bağlayan, toplumsal katmanlar, sosyal sınıflar arasında köprüler kurup ilmekler atan iyilik timsallerinin varlığı. Ülkesine Yaratıcısına borçlu olmanın hüznüyle harekete geçen insanların farklılıklardan çatışma üretilmesinin önüne geçen basiretleri, aksine bunu zenginliğe dönüştüren inançları.
Bütün aksi yöndeki çabalara rağmen hala ayakta kalmanın birbirimize gündelik yaşamda sahip çıkabilmenin ortak kader bilincini kaybetmemenin kimyası bu hikayelerde ve incitmekten çekinen koruyup kollayan diğergam dilde. Nihayet gürültü yapmadan hayırlı işlere adanmış hayatlara, anne ve babaların üzerimizdeki etkilerine, değişim içinde kaybolup gitmemenin inceliklerine, değerlerin korunması ve aktarılmasına fakat bunu yaparken dönüşmenin yollarına eğiliyor.
Nihayet önce kadın dergisi sanıldı ama bir yılda sayısız erkek okur kazandı. Dücane Cündioğlu’ndan kinaye ‘reçel yapamayan kadınlar’ bahsine esprili bir gönderme yapan ‘sirke yapamayan erkekler’ yazısıyla Abdullah Kibritçi erkeklerle ilgili dosyaların da habercisiydi sanki. ‘Kader ve keder arasında babalar’ dosyası, İbrahim Teneke’cinin babasını anlattığı ‘baba yaslandığın dağdır’ yazısı da olmak üzere erkek olmak ve babalık hakkında önemli yazı ve söyleşiler içeriyordu. ‘Eğlenmek değil evlenmek’ ve ‘dostmodern müminler’ gibi mütedeyyin insanlardaki değişimi gündelik hayat üzerinden analiz eden dosyalar da gerçekten çok ilgi çekiciydi. Kamusal Alanda Müslüman Erkekler bahsinde ise mutat olduğu üzere kadınların analiz edilmesi yerine, bu kez beylerin gidişatı önemli analizlerle ele alınmıştı.
Dergi bir kadın erkek çatışması öngörmek şöyle dursun tersine ancak işbirliği ve elbirliğiyle yaraların sarılacağına vurgu yapıyor. Şiddete savaşa ayrımcılığa ahlaki zafiyetlere ittifakla, yol arkadaşlığıyla karşı konulabileceği çok açık. Başta kadın meselesi olmak üzere bütün toplumsal sorunlarda kötü koşullara teslim olan, geri çekilen, özgürlüklerin daraltılmasını kabullenen anlayış yerine cesur adımlarla şartların değişmesi için çalışmak ancak dayanışma ile mümkün olabilir.
Nihayet okuru eşyaların gizli tarihiyle, yazarların anne babalarını anlattıkları etkileyici bölümüyle, görünmez kahramanların yaşam hikayeleriyle, cezaevindeki kadınlarla buluşturdu. Toplumu iyiye güzele doğru dönüştüren değerleri aktaran insanlara dair hikaye anlatıcılığında vaadini yerine getirdi.
Derginin en ümit verici yanı geçmişe ‘nerede o günler’ sızlanmasıyla bakmaması, tarihe acılarından kusurlarından arındırılmış bir geçmişin bağrına varır gibi yaklaşmaması. Bu günü idrak etmek, yarın üzerine basılacak bir yol izi oluşturmak hedefi koymaları kıymetli.
Kutlamadan çıktığımdan kayıt dışı bir tarihe el verildiğini, başka bir tarihin kayıt altına alındığını fark ettim. Bu dünyada herkesin bir dakikalığına da meşhur olacağının söylendiği dünyada, gürültü yapmadan insanlığımıza su taşıyan sonra adını bile söylemek istemeyen insanların tarihi.
Derginin birinci yıl kutlaması hepimizin ablası olan Mukaddes Çıtlak’ın okuduğu mevlid ile gerçekleşti. Bize sağlam bir hikayemizin olduğunu söyleyen, bunun kaydını tutan, bir yılda zengin bir arşiv oluşturan Nihayet’le nice yıllara.