Ana SayfaYazarlarSevgili Marconi,

Sevgili Marconi,

 

İtalyan bilgin, telsizi, radyoyu, uzayın seslerini bulan, aşkta yaya kalan…

 

25 Nisan 1874 Bologna doğumlusunuz, sizden için Birinci Marconi Markizi diyorlar, Guglielmo Giovanni Maria Marconi. Fizikçi, mucit, elektrik mühendisi, uzun mesafeli radyo iletişimi, Marconi yasası, telsiz telgraf sistemi ünlüsü…

 

Ölümünüz 20 Temmuz 1937, tam da bu yazıyı yazdığımda, inanın bilmiyordum, ben size sesleneyim istedim yalnızca.

 

Babanız İtalyan, anneniz İrlanda’lı, zengin çocuğusunuz, ama, hayalleriniz ve aklınız da zenginmiş.Daha 15’inizde fizik teorilerini insanlığın haberleşmesinde kullanır hale getirmeyi kafanıza koymuşsunuz. İlkel araçlardan olağanüstü sonuçlar almaya kararlısınız.1898’de telsiz aracınız sayesinde fenerden fenere yol bulmuşsunuz.Atlantik üstünden telsiz telgraf iletişimi sağlayan , dünyanın ilk yayın istasyonunu kuran…Gencecik  yaşında radyo dalgalarını kullanıp telsiz telgraf sistemi icadetmeyi düşünmek, akla ziyan…Ve o çapta birinin gidip faşist partiye katılması, evlilik gemisini yürütememesi,  demek fizik kuramlarından daha zor, evlilik denen…Belki fizikten geçip, aşktan çakansınız…

 

Üstün çocukların çoğu gibi erkenden dünyaya ve aletlere merak salmışsınız.

 

Annenizin bir evi de İngiltere’de, siz gidip orada yaşarmışsınız.Eğitiminizi de İngiliz okullarında yapmışsınız. Daha 24’ünüzde endüksiyon bobininin ucunun birini anten teline ötekini toprak teline bağlayıp, ilk telsizi yapmış, bunun için İtalyan hükümetine gitseniz de çocuk belleyip sizi, ciddiye almamışlar.Siz de İngiltere de sunmuşsunuz, koca İtalyan hükümeti sizden özür bile dilemiş

İngilterede Morconi Telsiz Telgraf Şirketini kurmuş, 1898’de Manşın öte yakasına telsizle haber geçmeye, 1900’de yüksek anten direkleri kurup okyanuslar arası haberleşmeye başlamışsınız.1901’de Kanadayla İngiltere arasındaki gör üşme aradan dağlar denizleri kaldırıp, kıtaları kapı komşusu yapmış, elbet 1909’da Nobel gelmiş.

 

Bir gün masaya mıknatıslı dedektör koyup, masa çevresindekilere kulaklık verip, telin parçasının ucunu aletin anten ucuna öteki ucunu da başüstünden geçirip masa etrafında dönmeye başlamışsınız.Tel, verici istasyonun olduğu yöne gelince yüksek sesle işaretler duyulmuş.Modülasyonu bulmuşsunuz. Fleming’in radyo lambasını bulduğu sıra, bu buluş alıcı telsizlerde değişiklik oluşturmuş.

 

Ve, zirve, 1919’da radyoyu buluyorsunuz…Radyo dalgaları tek başına  bir icat sayılamasa da bu dalgaları anlaşılır biçimde iletip alabilecek düzeneği geliştirmeniz Nobel'i getirecek önemde bir buluş…

 

Günümüzdeki kadar çok şey bilinmeyen o yıllar, başka dünyalarda da hayat olabileceği düşünülmüyorken, bir 23 Ağustos gecesi, zamanın en hızlı giden yatı Elektra ile Adriyatik denizini turlarken, yatın laboratuar ve kütüphane de olan salonunda kulağınızda dinleyici, bir eliniz ayar kondansatörünün manetinde, yüzünüz kasılmış, heyecandan içiniz içinize sığmazken, uyumadan dinliyormuşsunuz. Üç gün önce yatın direğine yerleştirdiğiniz garip anteni üstün duyarlıkta bir amplikatöre, onu da dinleyici cihaza bağlamışken, sabaha karşı iki otuz sularında bağırmaya, yardımcılarınızı uyandırmaya başlıyorsunuz: Dinleyin, dinleyin, onlar, onlar! İşaretler dünyamız dışı, uzay sakinleri konuşuyor,  delirdiğimi sanmayın, seslere kulak verin…’

 

İlk çağrıyı 1901’de yolladığınızı, o gün bugün uzaydan gelen her şeyi dinlediğinizi , imdat çağrısından şifreli telgraflara, insan sesi olan olmayan herşeye kadar din lediğinizi ne bilsinler? Sizin parazitleri, Mors alfabesini, her türlü Hertz dalgasını tanıdığınızı bilirler belki, ama, bu tür işaretleri hiç duymadığınız onları da şaşırtır…

 

Sesler sürer, siz basına haber geçmek isterken, sekreteriniz temkinli olmanızı ister. Çünkü kimse inanmayacak, adınıza gölge düşecektir.Siz bu uyarıya kulak asmayıp, haberi dünyayla paylaşırsınız, herkes delirdiğinize inanır. Radyo dalgalarının yıldızlararası uzaklığı 21 cm. dalga uzunluğu ve 1420 megasikl üstünden aşabildiğini kanıtlamışsınız…

 

Sonrasında yıllarca Samanyolundan gelen işaretleri, sesleri dinleyip, bu işaretlerin çözümüne yıllarınızı vermişsiniz. Dünya buna henüz hazır değildir.O yüzden bir şey söylemezsiniz. ‘Kısa dalgaları 20 cm.den aşağı indirebilirsek, önümüzde yepyeni ufuklar açılacaktır.Bu dalgaları elde ettiğimizde, onlar sayesinde bazı zararlıları da yokedebileceğiz.’

 

1905’de bir baronun kızıyla evleniyor, 4 çocuğa rağmen boşanıyorsunuz, ardından gene bir kontun tek kızıyla evlenip, ondan  bir çocuk sahibi oluyor, bütün mirasınızı bu ikinci evlilikten olan tek çocuğunuza bırakıyorsunuz.

 

1923’de İtalyan faşist partisine yazılıyorsunuz.930’da diktatör Mussolini sizi İtalyan Kraliyet Akademi başkanlığına atıyor, bu da sizin faşist büyük konsey üyesi olmanız anlamına geliyor. Dendi ki ardınızdan, faşizme kalpten bağlı olsa da insanlığa hizmeti daha  büyüktü…Bağışlatır mı? Bilemem?

 

1934’te araştırma geminizle perdeli bir odadan geminizi yöneterek, ustalıkla ve rahatlıkla limana kör girmeyi, gemiyi salimen limana sokmayı başarmışsınız.

 

Sonrasında buluşlarınızla insanlığı da kainat denen koca ummanda güvenli limanlara götürecek, bilimi yedeğinize alıp bilinmezlere ve uzaya kör ama gören kör olarak gireceğinizden habersizdir, insanlık…

 

Bir buluşunuz var ki, onu yoketmekten kendinizi alamıyorsunuz, ölüm ışını…

 

1937’de Mussolininin hırs ve üstelemesine karşı duramayıp, birileri onu, sizin uzay sırlarını bildiğinizi, dünyaya meydan okuyacak çapta buluşların kişisi olduğunuzu fısıldayıp, üsteleyip, manyetik alan dondurucu bir cihaz yapmanıza itelemiş sizi…Ölüm ışını dediğiniz ve kesin deney tekrarları yapılmamış, Afrika’da Libya, Habeşistanda işgal turundaki faşist önder biran önce bununla dünyayı korkutmak, dize getirmek isterken, alelacele bir askeri tatbikatla aracın denenmesini ister.Hareket halindeki tanklar ve askerlere karşı cihaz alıştırılınca, alet vızıltı sesleri ile manyetik dalga dağılımı sonucu tank ve askerlerin önüne görünmez bir duvar diker. Tankların motoruna adeta kramp girer, askerler yürüyemez. Mussolini ve yandaşlarının alkışlarını duymadığınız söylenir. Manyetik donma gerçekleşmiş ve askerler arasında teker teker ölüm yaşanmaya başlanmıştır.

 

Yıkıldığınızı yazıyor, tarih, papaya koşuyorsunuz, 90’ındaki papayla konuştuklarınız hiçbir zaman açıklanmaz. Döner dönmez cihazı bozup, evrakları yakarsınız, ölüm makinesinden geriye bir şey bırakmazsınız. Ertesi gün de evinizde kendinizi öldürürsünüz. Papa, arkanızdan, sizin Tanrının sırlarına erdiğinizi, insanlar yücelsin diye yaşayıp, insanlar ölmesin diye öldüğünüzü söyler.

 

Herkes bişey söyler, kimi der kalp krizinden gitti, ilk enfraktüsünde, kimi der papayla konuştuktan sonra intihar etti.

 

Bilemeyiz…Kimbilir saklınızda neler  götürdünüz, ne bilinmeyenleri…

Munis, mahcup, ince çizgili yüzü olan, zarif birine benziyorsunuz, fotografilerde, eşiniz de bilim yardımcınız, acaba soyunuzda çocuk ve torunlarınız nasıl sürdü?
Dedeleri gibi meraklı, farklı, mucit biri çıktı mı aralarından?

 

Bunca yaratıcı ve üstün zekada bir erkek gündelik hayatta nasıldır, mutlak çekilmezdir, hoş onların vasat zekada olanları da çekilmez , o da ayrı…

 

Keşke erkekleri daha zeki, çekilir, kadını mutlu eden bir makine olarak tasarlayıp, o yönde kimi küçük, bizler için büyük buluşlarınız da olaymış…

 

Ve elbet siyasi eğiliminizi bilmezden gelerek, insanlık sizden barış yolunda daha çok şey umaymış…Ne çare, insanlığın zeka ortalaması siz öncülerinki gibi olamıyor, umma bahsinde bile yaya kalıyoruz.

 

Şimdi oralarda, o öte âlemde Yaratıcının asistanısınızdır, garanti…

 

Sicilinizdeki faşist parti üyeliği ve babalık bahsi bozgununu görmezden gelebilmişse elbet…

 

 

- Advertisment -