Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı adayı olmadan önce, AK Parti’nin liderini belirledi. Bu çıkışının, Abdullah Gül seçeneğini ortadan kaldırdığı da bir gerçek. Erdoğan’ın 10 Ağustos 2014 tarihli seçim başarısı ise, yalnızca Cumhurbaşkanlığını kazanmakla sınırlı değildi. Bu sonuç, aynı zamanda, bulunduğu koltuktan hükümete ve partisine kumanda imkânını da sağlıyordu.Abdullah Gül’ün bu denklem içinde etkin bir yeri olamazdı. Erdoğan için, Gül’ün “yeniden yapılanma” aşamasında bulunması uygun değildi. Gül, bu gerçeği fark etti ve kendisini geri çekti. Taşların yerine oturmasını bekledi.Başkanlık sistemi ve krizTayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı seçilmesinin hemen ardından “başkanlık sistemi” çalışmasına başladı. Partisini, taraftarlarını, kamuoyunu bu konuya odaklandırmaya ve onları bu değişime ikna etmeye çalışıyor.AK Parti’nin örgütsel olarak, başkanlık sistemini benimsediği söylenebilir. Ancak parti içinde bunu istemeyenlerin olduğu da bir gerçek. Bülent Arınç, tarafatar olmadığını ifade edenlerin başında geliyor. Bu eğilimin Arınç’la sınırlı olmadığı da biliniyor.Ayrıca kamuoyu yoklamaları da gösteriyor ki, “başkanlık sistemi” için gerekli olan 400 milletvekiline AK Parti’nin ulaşması gerçekçi değil. Daha da ötesi, seçimlere parti olarak katılacak HDP’nin barajı geçmesiyle, AK Parti’nin milletvekili sayısının daha da sınırlı hale geleceği ve “başkanlık sistemi” beklentilerinin ikinci plana düşeceği söylenebilir.Abdullah Gül seçeneğiGül, milletvekili adayı olup aktif siyasete dönecek miydi? Adayların belirlenme aşamasında ismi yeniden gündeme geldi. Kendisine sorulduğunda Erdoğan, Gül’ün adaylığı için “isabetli olur” değerlendirmesinde bulundu. Mesaj şu şekilde anlaşıldı: Cumhurbaşkanı Erdoğan, Abdullah Gül’ü bu seçimlerde sahaya sürmek istiyor!Gül’ün aktif siyasete dönmesi beklentisinin arkasında neler olabilirdi? İki ihtimaleden söz edildi. Bir ihtimal; Erdoğan elindeki bütün güçleri sahaya sürmek, Gül gibi etkili bir ismi seçim kampanyasına katmak, böylece AK Parti’nin şansını artırmak istiyordu. Başkanlık sistemi için, imkânlarını büyütmeye hazırlanıyordu.İkinci ihtimal de şuydu: Faizlerin düşürülmesi konusunda Erdoğan hükümetle bir gerilim yaşadı. Erdoğan’ın “aktif Cumhurbaşkanı” imajı hükümeti zor durumda bıraktı. Bu farklılaşma, ileride bir çatışmaya yol açabilirdi. İşte böyle bir ortamda Gül, Davutoğlu’na karşı bir seçenek olarak gündeme gelebilirdi.”Gül olacak mı? Olmayacak mı?” sorularına Abdullah Gül’den net bir cevap geldi: “Aday değilim…”O açıklamanın belki de en ilgi çekici cümlesi şuydu: “Arkadaşlarla oturup konuşmuşluğumuz veya herhangi bir görüşmüşlüğümüz bu konularla ilgili söz konusu değil.” Yani, AK Parti yönetiminden ya da Erdoğan’dan doğrudan bir davet almadığını ifade ediyordu.Aynı açıklamada kendisinin devre dışı bırakıldığı AK Parti’deki “devir teslim kongresi” sırasında söylediği şu sözlerin de bir anlamı vardı: “Bugünkü şartlar çerçevesinde benim gelecekle ilgili bir siyaset planımın olmadığını burada paylaşmak isterim.”Görünen o ki, Gül açısından “bugünkü şartlar çerçevesi” değişmemiş görünüyor.Sonuç olarak, Abdullah Gül, bugünkü siyaset denkleminde kendi yerinin olmadığını düşünüyor. Beklemeyi ve gelişmeleri izlemeyi tercih ediyor.Bu nedenle Erdoğan’ın “isabetli olur” dediği siyasete dönmeyi, Gül’ün şimdilik “bugünkü şartlar” içinde doğru görmediği anlaşılıyor.Abdullah Gül, siyasi hayatımızda “bir ihtimal” olarak yer almaya devam edecek gibi görünüyor. 14-03-2015 / radikal.com.tr
Tayyip Erdoğan’ın Abdullah Gül satrancı
- Advertisment -
Önceki İçerik
Sonraki İçerik