Yusuf Yerkel, şimdiye kadar ya istifa etmeliydi ya da görevinden alınmalıydı. En büyük acının yaşandığı günlerde, Başbakan’ın yanında protestocuyu tekmeleyen Yusuf Yerkel’in görüntüleri, sözün bittiği yere işaret ediyor.“Protestocu TGB’liydi, kasıtlı olarak olay çıkarmak istiyordu ve provokatördü” türünden açıklamalar, atılan tekmeyi de tekmecinin hâlâ Başbakan’ın danışmanlığına devam etmesini de anlaşılır kılmıyor.Soma madeninin sahibini ve yetkililerini dinledik. Tevil kelimesini anlamsızlaştıran bir ihmal ve facianın içindeyiz. Korunma odaları kurulmamış, bir yangın haline karşı planlama yapılmamış.Tabii, devletin ve hükümetin sorumluluğu da aynı oranda önem taşıyor. Madenlerin riskli olduğu biliniyor. Soma linyit madeninin ise hepsinden daha riskli olduğu, yanma olasılığı en yüksek kömürleri barındırdığı biliniyormuş.“Denetim yaptık her şey yolundaydı” demek, durumu açıklamaya yetmez ve bu büyük faciaya bahane olamaz.Evet, kömür madenleri riskli. Önceden anlaşılamayan sürprizlerle yüz yüze gelinebilir. Dünyada çok büyük facialar yaşanmış, bu da bir gerçek. Ancak, yayımlanan istatistiklere baktığımızda, artık bu risklerin dünyada “daha önlenebilir” riskler haline geldiği de görülüyor. Türkiye, ne yazık ki bu standartlara çok uzak.Listelere baktığımızda, en son büyük maden kazasının, 2005 yılında Çin’de meydana geldiğini görebiliyoruz. 10 senedir, benzer boyutta bir ölümlü kazadan söz edilmiyor. Türkiye’deki tablo, mantıkla açıklanabilir bir tablo değil. Türkiye’nin imkânları, gücü; bu tür faciaları önleyecek tedbirleri almaya yeterli olmak zorunda.Bu işten para kazanan maden sahibinin ve yöneticilerin sorumluluğu var. Bu ocaklarda denetim yapan müfettişlerin, o müfettişleri atayan ve denetleyen idari yetkililerin de sorumluluğu çok büyük.Bir kademe daha yukarı çıkarsak, siyasi iktidarın da bu facia nedeniyle topluma karşı, Meclis’e karşı, çok net şekilde, sorumluluğu var.Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, facianın başından itibaren, bir sorumluluk bilinci gösteriyor. Ancak bu davranışı, onun da bu faciadaki sorumluluğunu ortadan kaldırmıyor. Eğer bu madenler, hâlâ insan yaşamına duyarlılık açısından uluslararası koruma ölçülerine yaklaşamamışsa, bunun sorumlularından birisi de doğal olarak, bu işle görevli bakandır.Kademe kademe bir sorumluluktan söz edebiliriz. Maden sahibi, maden yöneticileri, denetleyen müfettişler, onların üstündeki idareciler, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı ve de hükümet…Sonuç olarak büyük bir faciayla yüz yüzeyiz ve bu facianın asıl nedeni bir kaza olmakla birlikte; daha mantıklı ve ciddi bir sistem içinde, bu kaza önlenebilir ya da çok daha az kayıpla atlatılabilirdi.İki TürkiyeTabii, her olayda olduğu gibi bu olayda da iki Türkiye, ikiye bölünmüş Türkiye tablosu; koyulaşarak ortaya çıktı. Bir taraf, bu büyük faciayı bir siyasi tepkiye dönüştürme ve “siyaseten bu durumdan pozisyon üretme” niyetini belli ediyor.Hükümetin yaklaşımı ise “Bu faciayı siyaseten aleyhimize kullanamazsınız” noktasında yoğunlaşıyor. Bu, bir savunma refleksi ve tepkisel bir öfkeyi içinde barındırıyor.İnsanlar çok acılı. Toplum büyük bir travma yaşıyor; beklenmedik tepkiler gösterebiliyor. Tepkiselliği tırmandırmak veya ordan strateji geliştirmek isteyenler, elbette olabilir.Ancak, hiçbir gerekçe, Başbakan’ın kontrolden çıkan öfkesini haklı gösteremez. Protestocu kim olursa olsun, göstericiye uygulanan şiddet, görmezden gelinemez. Yusuf Yerkel, yaptığı nedeniyle özür dilemiş olsa bile, gergin atmosferi kızıştırmaktan başka işe yaramayan ve standartların düşüşünü simgeleyen saldırgan eylemi affedilemez.Gereğinin şimdiye kadar yapılmamış olması, kabul edilemez.Soma faciasını birilerinin istismar etmek istemesi mümkündür. Böyle planlar yapanlar, her zaman olabilir.İktidar, bunları gerekçe göstererek; tepkisel, niteliksiz ve öfke güdümlü davranamaz. Yas günü, yasın ve acının ağırlığıyla hareket etmek, en başta devletin görevidir.17-05-2014 / Radikal
- Advertisment -
Önceki İçerik
Sonraki İçerik