Batı'da pişirilip ülkemizde de taraftar bulan İslamofobik görüşe göre; terör, dini ideolojiden kaynaklanıyor. İslamcılığın kaçınılmaz olarak şiddet ürettiği yönünde bir tez var.
Bu nedenle de İslam dünyasının terörden kurtulamayacağı düşünülüyor. Çok uzun bir tarihsel arka plana sahip bu görüşün, Protestanlığın kurucusu Martin Lüther'e kadar uzandığı söylenebilir. Bu yüzden, Avrupa, Müslüman ülkelerin ıslah edilmesini, "ılımlı İslam"a yönelmesini, kendisi için bir anlamda görev sayar.
Mesele okuma mı?
Batılıların kültürel arka planlarının "sorun İslamdan kaynaklanıyor" yaklaşımını üretmesi anlaşılabilir. Bizdeki katı laiklik yanlıları da büyük oranda benzer bir yerden bakıyorlar. Reina saldırısının ardından, din ve terör ilişkisi yeniden tartışılıyor.
Benim üzerinde durmak istediğim asıl mesele, İslam dünyasının içinden gelen sesler: "Dinimizi doğru öğrenseler bu noktalara gelmezler. Eksiklik dinin yanlış öğrenilmesinde ve yorumlanmasında.
O nedenle dini doğru anlatmalıyız." Kutsal metinlerin barışçı, hümanist, eşitlikçi bir bakışla okunması elbette mümkün. Aynı metni savaş ve intikam için okuyan da bulabilirsiniz, sulh için, iyilik için okuyan da…