Cenevre 2 toplantısından bir hafta önce, Suriye'de uluslararası çözümden kimsenin pek umudu yok. İran ve Rusya, kanlı Esad rejiminin kaya gibi arkasında. ABD, sözde muhalefeti destekliyor, özde o dönem ABD'nin Suriye politikasının mimarlarından olan Frederic Hof'un sonradan diyeceği gibi rejimle muhalifler arasında “yesinler birbirlerini” politikası izliyor.
Türkiye'de iç siyasetin gündemi ise yine yoğun bu dönemde. "Cemaat", AK Parti'nin İran ajanları tarafından ele geçirildiği, MİT Başkanı Hakan Fidan'ın İran için çalıştığı propagandasını yapıyor.
Ve 2 MİT tırı, devlet hiyerarşisini yerle bir edilecek şekilde durduruluyor. Cenevre 2 toplantısında, Esad heyeti, Türk gazetelerin manşetlerini Türkiye heyetine karşı kullanıyor. Muhalefeti sürece dahil etmek için bastıran Türkiye'yi el-Kaide'ye destek vermekle suçluyor. Kendilerinin oluşturdukları canavarın günahını Türkiye'ye atmaya çalışıyor.
Peki kim İran istihbaratının, dış politikasının ajandasına hizmet ediyor? İşte bunlar hep, tırlarda saklanan sırlar…
2014 yerel seçimlerinden bir hafta öncesi, tüm seçim kampanyası sürecinde konuşulan şey belediye projeleri değil, malum “tapeler” olmuş. Muhalefet bu tapelerin kaynağı ile ilgilenmemiş, yasal olup olmadığı sorusunu da sormamış, tüm seçim kampanyasını tapelerden edindiği bilgiler üzerine inşa etmiş. Ancak şehir şehir gezen, günde üç miting sonucu artık sesi kısılan, dönemin Başbakanı Erdoğan'ın seçimlere büyük bir oy avantajı ile girdiği de, seçime son kalan günlerde ayyuka çıkmış.
Fakat CHP'den ilginç açıklamalar, nereden bu özgüven sorusunun sorulmasına da sebebiyet veriyordu bugünlerde. 19 Mart'ta Samanyolu Haber TV'ye konuk olan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu enteresan açıklamalar yapmış ve Türkiye'nin Suriye'ye askerî harekât düzenleme ihtimalinden söz ederek 'Bazı duyumlarım var' demişti. Dönemin, CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, 22 Mart'ta siyasetin bu hafta yeni gelişmelere gebe olduğunu belirterek, “Erdoğan, 30 Mart’ta o koltuğunda oturamayacak. Onun artık diktatörlüğü yıkılmış olacak. Bu hafta yeni gelişmeler olacak. Erdoğan’ın korktuğu başına gelecek. Belki de 30 Mart’ı bile göremeden siyasetten çekilebilir” diyecekti.
Kamuoyunda Suriye tapesi olarak bilinen, 13 Mart tarihli üst düzey bir güvenlik toplantısına ilişkin kayıtlar ise 27 Mart'ta servis edilecekti. Bu tape sızmadan önce, ana muhalefet bu tapeye dair bilgileri nereden ve nasıl edindi? Bu tapede konuşulanlar bu kadar açıkken nasıl Türkiye seçimden önce Suriye'ye savaş açacak ve IŞİD'i destekliyor kampanyası yapılabildi? İşte bunlar hep, tırlarda saklanan sırlar…
Türkiye, IŞİD'le savaşması için Kobani'ye silahlı peşmergenin geçişine izin verdi, yaralı YPG militanları Türkiye'de tedavi edildi, Mesud Barzani “Türkiye'nin yardımı olmasaydı Kobani'nin geri alınması mümkün olmazdı” dedi defalarca. HDP Eş Başkanı Demirtaş, “Artık aleni oldu, iddia odur ki 2 bin TIR’dan fazla silah gönderildi. Toplanan silahlar 2 bin TIR’dan fazla gönderildi. Bunların bir kısmının El Nusra, El Kaide bağlantılı çetelerin eline geçtiği, IŞİD’in kullandığı silahların Türkiye’den giden silahlar olduğu çok tartışıldı" dedi. İşte bunlar hep, tırlarda saklanan sırlar…
Ve gelelim bugüne… Yine bir seçim öncesi. Cumhuriyet gazetesi “büyük turbu” haberleştirmiş. Tüm dünyaya manşet olacak denilen haberde MİT tırlarında silah olduğu iddia ediliyor. Cumhuriyet gazetesinin yayın çizgisindeki dramatik değişiklik malum, gazeteye yönelik Cemaat'in yayın organı olduğu yönündeki eleştirileri, genel yayın yönetmeni olan Can Dündar köşesine taşımış ve bunları reddetmişti. Dündar belki 1 Aralık 2013 tarihinde attığı şu tweette ne demek istediğini de açıklar: "Ankara kulisleri, 'en önemli büyükelçi'nin eski bir politikacıya söylediği cümleyle kaynıyor: Çok yakında Türkiye'de tarih değişecek…"
Kimdir bu en önemli büyükelçi, hangi ülkenin büyükelçisidir? Gezi'den hemen sonra, 17 Aralık'tan hemen önce ne demek istemiştir bu büyükelçi, çok yakında Türkiye'de ne olacak ve tarih nasıl değişecekti? İşte bunlar hep, tırlarda saklanan sırlar…
Gelelim tır meselesine…
Suriye'de Özgür Suriye Ordusuna ağır silah temin edilse, daha henüz o zaman olmayan IŞİD olmayacaktı. Belki o uçaksavarlar, Halep'e düşen ve on binlerce insanın katili varil bombalarına çare olacaktı. Suriye'de IŞİD'in de, Esad'ın da zulmünün sebebi müdahale değil, müdahalesizlik durumu oldu.
Varsayalım, Türkiye sınır güvenliğini sağlamak için, IŞİD'e ve rejime karşı savaşan unsurlara silah gönderdi? Ne olur?
Suriyeli muhaliflere silah gönderen ABD, Fransa, Ürdün, Suudi Arabistan, Katar'a ne olacaksa, o olur.
İşte bunlar hep, tırlarda saklanan sırlar…