Ana SayfaYazarlarTürk milli kimliğinin inşası-8

Türk milli kimliğinin inşası-8

 

Türk Yurdu’nda zuhur eden erken dönem Türk milliyetçiliği ile Cumhuriyet’le birlikte ortaya çıkan Kemalist Türk ulus-devlet milliyetçiliği arasında süreklilik arz eden bir diğer nokta Cumhuriyet döneminde Büyük Selçuklular devrine dair tarihsel araştırmaların hız kazanması olgusudur.

 

Tabii burada özellikle dikkat edilmesi gereken şey İslam’ın her iki milliyetçilikte de işgal ettiği konumun benzerlik gösteren yönleridir. Şöyle ki, Türk Yurdu aydınları Selçuklulara kadar Türk toplumuna hâkim olan Türklük milli idealinin/ülküsünün yerini İslam mefkûresine bıraktığını; devlet politikasının artık milli değil, İslami hale geldiğini; dilin artık münhasıran Türkçe değil, Farsça ve Arapçaya kaydığını belirterek İslam’a karşı eleştirel bir tutum takınırlar.

 

Bu tavrın sahih anlamda seküler bir eğilim olduğunun altını çizmek gerekir. Aslında bu tarz argümanlar Türk milliyetçiliğinin laik bir zemine oturtulması çabasının ürünüdür. Cumhuriyet devrindeki milliyetçi politikaların da bu seküler damardan etkilendiğini pekâlâ iddia edebiliriz.

 

Ancak burada yine bir rezerv koymak durumundayız. Her ne kadar dünyevi bir damardan beslense de Cumhuriyet dönemi Türk milliyetçiliğinin bilhassa İslam’ı devlet eliyle kontrol altına alma çabası ile birlikte düşündüğümüzde Türk Yurdu’nda geliştirilmeye çalışılan erken dönem Türk milliyetçiliği fikriyatından görece daha az “seküler” olduğunu belirtmek gerekiyor.

 

Türk Yurdu’nda en azından 1911-16 arası dönem itibariyle İslam’ın bu tür bir kontrol mekanizmasıyla zapturapt altına alınması gerektiğine dair bir düşüncenin izlerinin olmadığını söyleyebiliriz. Türk Yurdu’ndaki Türkçü münevverlerin Türkçenin Arapça ve Farsçanın etkisinden kurtulması ve saflaştırılması adına büyük efor harcamışlardır.

 

Zira söz konusu entelektüeller için bir insana milliyetini veren kökeni veya menşei değil; onun dilidir. Son tahlilde milliyeti tayin ve ifade eden olgunun dil olduğu kanaatine varmışlardır. Bu noktada seküler/dünyevi bir unsur olarak Türkçeye bu derece hayati önem vermelerinin Türk milliyetçiliğinin modern ve seküler damarına işaret etmesi bakımından altı çizilmelidir.

 

Türkçeye atfedilen kutsallık esasında bir Türk’ün benliğini, düşüncesini, duygusunu, beşeri ve ruhi simasını teşkil eden hususlardaki etkisinin büyüklüğü noktasında belirir. Zira Türk Yurdu dergisinde mesai harcayan aydınlara göre Türkçenin bizatihi kendisi hakikatte insandır ve dil insanları aralarında birleştirebilecek rabıtların en kuvvetlisidir.

- Advertisment -