Sosyalist literatürde çokça tartışılan bir konu vardır: Reformlar için mücadele etmek doğru mudur, değil midir? Radikal düşünceye göre; reformlar için mücadele, devrimci mücadeleyi zaafa uğratır ve bu nedenle, böyle bir oyuna gelmek yerine, bu tür ilerlemelerin cazibesine kapılmamak gerekir.
Diğer görüşe göre ise, reformlar için mücadele gereklidir, temel değişime ulaşabilmenin yolu küçük birikimlerden oluşur.
Ülkemizde 1946’da başlayan çok partili rejim denemesi, bir anlamda reformcu bir değişim sürecidir. Kırılmalara uğramıştır, meşru seçimlerle gelmiş yönetimlerin ülkeyi yönetmesine izin vermeyen müdahale ve kurumlar oluş(turul)muştur. Kesilme ve darbelere rağmen değişim süreci devam etmiştir. Askeri/bürokratik vesayet büyük ölçüde etkisini kaybetmiştir.
Vesayet ve devamı…
Bu, demokrasinin ilerlediği/ geliştiği/olgunlaştığı anlamına gelir mi?
Geçmiş statükoyla mücadele içinde değişim isteyen, bir anlamda kurumları, zihniyeti değiştiren AK Parti, tersten bir değişime uğradı: Süreç içinde, değiştirici kimliğini büyük ölçüde yitirdi. Bazı yorumlara göre, devleti fethederken, kendisi de devlet tarafından fethedildi.
Demokrasinin tek bir tanımı, tek bir ölçütü yok. "Çoğunluk tarafından seçilenler ülkeyi yönetir" ilkesi, demokrasiyi tanımlamakta artık çok yetersiz kalıyor. Azınlıkların korunması, muhalefetin özgürlüğü, kadınların yönetime katılması, bireylerin kendilerini geliştirme imkanları gibi bir dizi kriter var…
Bütün bu tartışmanın anlamına gelirsek…
Türkiye'nin 1946, hatta belki de 1923'te başladığı demokrasi arayışı, hala devam ediyor. AK Parti çevreden gelen bir parti olarak, mevcut statükoyu etkisiz hale getirdi. Bir dönem bu anlamda sona erdi.
Umudu kaybetmemek
Ancak son anayasa değişikliği ile temel bazı kurumların yönetim ve seçiminin tek elde toplanması, otoriterleşmeyi teşvik ediyor. İktidarı denetlemek, birey haklarını korumak, denge mekanizmalarını çalıştırmak iyice zorlaştı. Demokratik kazanımlardan geriye gidildi.
Yine de kazanılmış mesafeyi görüp, kayıplarımızı anlamayı, demokrasi karşıtı heveslere karşı daha donanımlı olmayı başarabilecek miyiz?
Bunun bir tarihsel yolculuk olduğu gerçeğini daha net görebilir, bireysel/toplumsal hakların uzun çabalar, büyük fedakarlıklarla kazanıldığını daha iyi kavrayabilirsek; içinde yaşadığımız durumu daha iyi tanımlayabilir, geleceğe ilişkin daha gerçek projeler geliştirebiliriz.
….
Katman: Batman Kültür Müdürlüğü bünyesinde yürütülen; Dr.Gül Pulhan ve Dr.Stuart Blaylock'un önderlik ettiği Gre Amer Höyüğü kazıları bir belgesele dönüştü. Yapımcılığını Çiğdem Mater'in, yönetmenliğini Melek Ulagay'ın üstlendiği belgeselin ilk gösterimi Pera Müzesinde yapıldı.