Darbeler ve demokrasi meselesinin Türkiye’nin son on yılının en önemli tartışmalarından biri olduğunu iddia edersek sanırım yanılmayız. 15 Temmuz darbe girişimden sonra bu meseleye tarihsel olarak bakmanın son derece anlamlı olduğu kanaatindeyim.
Hem sosyo-politik ve sosyo-ekonomik hem de sosyo-kültürel ve tarihsel mecralarda mesai harcayan tarihçiler, sosyologlar, siyaset bilimciler, ekonomi-politik uzmanları ve sair insanların kafa yorduğu bir problematik darbeler ve demokrasi.
Esas itibariyle burada akıllara takılması ve sorulması gereken soru şu: Türkiye’de darbeler neden oluyor? Niçin geçmişte darbeler oldu ve şimdi Türkiye’de darbeler azaldı? Bütün bu sorular etrafında cereyan eden Türkiye siyasi tarihindeki darbeler sorunu muhtelif defalarda kamusal tartışmalarda yer buldu.
Gelecek birkaç yazıda meramım daha ziyade bu darbeler ve demokrasi sorunu/tarihi ile haşır neşir olan bilim insanlarının, bilhassa tarihçilerin ve tarihçiliğimizin perspektif değişikliğinin kaynaklarından-eğer varsa böyle bir değişiklik-bahsetmek.
Buradaki temel mesele bir entelektüel tarih sorunu olarak insanların darbe olayına yaklaşımını şekillendiren, bu yaklaşımın ana parametrelerini oluşturan düşünsel varsayımların ve köklerin nasıl değiştiğini ortaya koymak.
Az önce de belirttiğim gibi “Türkiye’de neden darbeler oldu?” sorusu bir entelektüel tarih sorunu aslında. Ben, burada başka bir yazının konusu olan doğrudan doğruya darbelerin kendi ideolojik, sosyal-ekonomik ve sınıfsal nedenlerini açıklamak yerine; insanların darbelere bakışındaki düşüncelerinin nasıl değiştiğini, bir genel entelektüel ortam ve atmosferdeki değişimden insanların darbeler bağlamında nasıl etkilendiğini izah etmek istiyorum.
Tam da bu noktada 27 Mayıs 1960 askeri darbesinin (bundan sonra 27 Mayıs olarak geçecektir) anahtar bir rol oynadığını düşünüyorum. Pekala, şöyle bir meşru soru ile karşı karşıya kalabiliriz: “Neden 12 Mart, 12 Eylül bu kadar problematik değil de 27 Mayıs problematik? Neden insanların darbelere bakışındaki bu paradigmatik kaymayı örneklemek 27 Mayıs üzerinde düğümlenmek zorunda?” Gelecek yazıda buradan devam edeceğim.
Not: Darbelere ilişkin bundan sonraki yazılarımda öğrencisi olduğum sevgili Hocam Halil Berktay’dan aldığım önemli derslerden ve tartışmalardan ciddi derecede faydalandığımı ve feyz aldığımı memnuniyetle belirtmek isterim.