Cemil Meriç’in doğumunun 100. yılı münasebetiyle Zeytinburnu Belediyesi kapsamlı bir sempozyum düzenledi. Açılış oturumunda Ümit Meriç, Cevat Özkaya, Beşir Ayvazoğlu, Hüsamettin Arslan mütefekkirle ilişkilerini, fikri ve kalbi rabıtalarını anlattılar. Benim tebliğimin konusu yazarın günlük niyetine yazdığı Jurnal’inde fikri hür bir öznenin belirişi üzerineydi. Üç günlük kapsamlı çalışmada sunulan tebliğler sanırım kısa zamanda yayınlanır.
Bu yazıda Cemil Meriç’in külliyatından ve yaşamından süzülen hülasanın ancak bir nebzesine değinebileceğim. O insanlığın bütün ıstırabını içinde duyuyor, bunun nedenlerine inmek ve tahlil etmek istiyordu. Yazarken sonlu olandan kurtulup sonsuz olana kanatlanmak arzusu hakim.
Meriç’e göre gerçek bir entelektüel önce ülkesinin haklarını ona düşmanlık edenlere haykırmakla görevlidir. Ülkesinin bütününü düşmanlık etmek isteyen herkese karşı müdafaa etmesi gereken kişi, halkının sesine bigane kalarak bunu yapamaz. Dili müdafaa milletini korumanın en önemli unsurlarından biri. Bu yüzden hayatı boyunca Türkçe’nin haysiyetini koruma mücadelesi verdi. Ölümle neticelenecek bir beyin ameliyatıydı harf devrimi. Alfabenin değişmesi dilin sadeleşmesi, fakirleşmesi ve varlığımızı ifade etmekten çok uzaklaşması karşısında hayatının neredeyse biricik onuru ve zevki oldu dili müdafaa. “Mecnunane bir titizlikle” kılı kırk yararak yazdı, her kelimeyi manayı daha iyi veren başka bir kelimeyle değiştirerek. Bütün kütüphaneleri yakılan, mazisi, tarihi imha edilen bedbaht ülkesi için ne yapabileceğinin ızdırabıyla dolaştı bütün insanlık deneyiminin içinde.