İngiltere'de gerçekleşen referandum sonrası tüm dünya çıkan sonuçları büyük bir şaşkınlık ile karşıladı.
İngiltere'de AB'den çıkma yanlısı Brexit kampanyasının “başarısı” beklenmiyordu. Anketçiler bir kere daha yanıldı, tahmin edilmeyen bir dip dalgası sonuçları belirledi.
Lakin bu kazananı olmayan bir sonuç oldu.
Öyle ki Brexit kampanyasının en ateşli temsilcilerinden biri olan Londra eski Belediye Başkanı Boris Johnson bile referandum sonrasında yaptığı açıklamada bir zafer havası içinde değildi. Johnson'ın gerginliği ve bu sonucun İngiltere'nin hemen AB'den çıkması anlamına gelmediği yönündeki vurgusu, sanki sonuçların böyle olmasını kendisinin bile beklemediği şeklinde yorumlandı.
İngiltere'de sonuçlardan sonra hakim olan, yoğun bir panik duygusu. Bu elbette İngiltere ile sınırlı değil. AB'nin çöküşü kaçınılmaz analizleri manşetleri belirlerken, AB yetkilileri ve siyasetçileri İngiltere'yi bir şekilde sistem içinde tutacak yolu arıyor.
Sonuçların sadece siyasi ve ekonomik bir maliyeti yok İngiltere için. AB'de kalma yanlısı olan İskoçya ve Kuzey İrlanda'da bağımsızlık çağrıları yapılırken, Birleşik Krallığın sonu mu geliyor sorusu soruluyor.
Nasıl oldu da İngiltere bu hâle geldi? Nasıl oldu da böylesi bir irrasyonel durum içinde buldu kendini? Bir ülke kendi elleriyle geleceğini riske attı?
Günlerdir bu sorulara cevap arayan analizler dünya kamuoyunda ana gündemi oluşturuyor. Sınıf faktöründen, küreselleşmeye uzanan birçok unsura işaret ediliyor.
Ancak iki mesele bu sonuçların ortaya çıkmasında belirleyici:
1- Suriye… Öyle ki, ileride tarih kitapları muhtemelen AB'yi bitiren krizin Suriye olduğunu yazacak. Göçmen korkusu ve DAEŞ, tüm Avrupa'da aşırı sağcı, izolasyonu savunan grupların elini güçlendiriyor.
Batı, Suriye krizine yeterince müdahil olmamanın bedelini sandığından ağır ödüyor ve ödemeye devam edecek.
“Uzakta bir yerde Müslümanlar ölüyor, bu bizi niye ilgilendirsin” kayıtsızlığının sonucu AB'ye farklı şekillerde yansıyor.
2- Irkçılık, zenofobi, İslamofobi sadece cool olmadığı için kötü değiller. Bu nefret, korku ve panik üzerine inşa edilen ideolojiler toplumları rasyonaliteden uzaklaştırıyor. Bugün İngiltere'de, yarın belki de ABD'de yaşanan akıl tutulması, zehirlenen toplumların sonucunda yaşanıyor.
Avrupa, İkinci Dünya Savaşından önce içinde bulunduğu durumu andıran bir eğilim içinde.
Son on yıldır farklı vesileler ile alarm veren gidişat AB rüyasının sonunu getiriyor.