Ana SayfaYazarlarUzlaşma, uzlaşma, uzlaşma...

Uzlaşma, uzlaşma, uzlaşma…

 

Biliyorum seçim ortamında rekabet esastır. Yarış esastır. Ancak bu kez seçimlere bulutlu bir havada gidiyoruz. Doların yükselişinin yolaçacağı sonuçları ekonomistlerden dinledikçe uykularımız kaçıyor. Bir iddiaya göre ekonomik krizin eşiğindeyiz. İnşaat sektöründeki-ki ekonominin ayakta kalmasının ana belirleyicisi- durgunluk belirgin olarak hissediliyor.

 

Yani oldukça sıkıntılı bir döneme girmiş bulunuyoruz. Bu arada da partiler birbirlerini altedebilmek, cumhurbaşkanı adayları seçim kazanabilmek için kıyasıya bir yarışın, rekabetin içindeler. Vaatler birbirini izliyor. Hükümet belki de ilk kez "seçim ekonomisi" tanımına yakışır biçimde "kesenin ağzını açmış" bulunuyor.

 

İktidar değişse de değişmese de

 

Seçimde sert sözlerin, kırıcı ifadelerin, haksız suçlamaların ortam bulması mümkün ve zaten buluyor da… Normaldir. Belli bir sınırı aşmadıkça, kabul edilebilir. Ancak, bu rekabeti bir ölüm-kalım havasına sokmak yanlış ve tehlikeli.

 

Sonuç olarak, bu partilerin birisi-ya da bir kaçı çoğunluğu elde edecek. Başkan adaylarından birisi de seçimleri kazanacak. Bildiğimiz siyasi kişilerden birisi ve tanıdığımız bir parti ya da partiler yönetime gelecek. İyi yönetirler, kötü yönetirler bunu seçmen değerlendirir ve bir sonraki seçimde faturayı keser.

 

Bizim şu andaki acil sorunumuz, bir toplumsal ve siyasi uzlaşma planına duyduğumuz ihtiyaç. Siyaset gelişmiş ülkelerde daha çok sınıf temelli ayrışır. Sağcı-solcu, kapitalist-sosyalist-sosyal demokrat vb…

 

Türkiye'de daha çok kimlik temelli bir ayrışma yaşıyoruz. Türk-Kürt, dindar-seküler, Alevi-Sünni… Aslında bu ayrışmalar sosyolojik ayrışmalar. Demokrasimiz gelişmediği, kimlik talepleri gündemden kalkmadığı için kimlik talepleri siyasi bir karakter kazanmış durumdalar.

 

Bu zıtlaşmaya AK Parti iktidarında çözüm arandı. Bazı adımlar atıldı. Ancak sonuç alınamadı. Zıtlaşmalar katılaşarak varlığını korudu. Kangren olabilecek ölçüde yara derinleşti.

 

Şimdi bir seçim dönemindeyiz. Bölge karışık, Avrupa ile ilişkiler bozuk, ekonomi yolunda gitmiyor. Kim kazanırsa kazansın Türkiye'yi yönetmek çok daha zor olacak.

 

Çıkış yolu uzlaşmadan geçiyor. Uzlaşma bir anlamda karşılıklı ödün demektir. Batıyla yeni bir diyalog zemini yaratmak, kimlikleri bir zıtlık olmaktan çıkaracak demokratik adımları atmak, "herkes düşmanımızdır?" ruh halinden çıkmak hepimize iyi gelecek…

 

İç siyasette, tansiyonu düşürmeliyiz. Yeni bir uzlaşma dilini yaratabilmeliyiz.

 

Yoksa ödeyeceğimiz fatura taşıyamayacağımız kadar ağırlaşıyor.

- Advertisment -