İsrail’le uzlaştık, düşmanlık modundan dostluk moduna geçtik. Rusya'ya, uçağın düşürülmesiyle ilgili üzüntülerimizi bildirdik. Putin’den özür diledik. İsrail’le, Gazze’ye ambargoyu tam kaldırmadığı halde, bir uzlaşma protokolü imzaladık. Geçmişte İsrail’le gerilimin tırmandırılması ve iplerin koparılması doğru muydu? Uçağın düşürülmesi ve ardından içine girdiğimiz “haklıyız” ruh hali doğru muydu? Hayır. Rus uçağının düşürülmesi nedeniyle dilenen özür, doğru mu? Hiç tartışmasız doğru.
CHP’nin tavrı
Kemal Kılıçdaroğlu’na bakalım: “Kimsin sen özür diliyorsun! Sen Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil edemezsin, etme gücün yeterli değildir! (…) Ben uçağı düşürme talimatını verdim dedi. Sonra bir baktım özür diliyor. (…) Önce aslan gibi kükreyip, yemeyince kedi oldular. Sen bu ülkenin onurunu gururunu ayaklar altına aldın. 31 MAYIS 2010. (…) Uluslararası sularda İsrail gemiyi bastı 10 vatandaşımızı katletti. Korsan bir devlete yakışır bir uygulama ile karşı karşıya kaldık! Dış politika iç politikaya malzeme edilmemeli dedik. İsrail halkını bir düşman ilan ettiler. (…) Şimdi 28 Haziran 2016. Gazze’ye gitti mi, gidemez! Dış politikada arkasında duramayacağın söz söylersen tükürdüğünü sana yalatırlar!" CHP lideri, Erdoğan’ı, gerilimi tırmandırmakla eleştiriyor. Bu zaten bizim de yıllardır yaptığımız bir eleştiri. Ancak, Kılıçdaroğlu’nun, dış politikadaki son değişime tepkisi, yerinde bir tepki değil. Yapıcı ve olumlu yönde teşvik edici değil.