Sevil ÖZDEMİR / Serbestiyet
Ya sadece hayatlarımız değil de hepimiz parçacıklardan ibaretsek? Uzay boşluğunda, rastgele oraya buraya fırlatılmış küçük parçacıklardan biriysek?.. Yaşadığımız hayatta, verdiğimiz kararların hiçbir önemi yoksa ve yaşanacak onlarca sonuçtan birini yaşıyorsak sadece…
Peki biz(ler) birey olarak, başka başka paralel evrenlerde, başka hayatlar yaşamaya devam ediyorsak… Böyle bir şey mümkün müdür sizce?
Paralel evren düşüncesiyle tanışmam yıllar önce izlediğim bilim kurgu dizisine denk düşer, çok saçma görünse de bir o kadar da ilginç gelmişti bu düşünce bana… Kahramanlarımız bir ilişkiye başlamak üzeredir ve ikisi de birbirlerini tanıyormuş hissindedir, geçmişe dair konuştuklarında; bir dönem aynı mahallede oturdukları hatta aynı dönemlerde aynı okulun farklı bölümlerinde okudukları ve bunun gibi bir sürü tesadüfler ortaya çıkar… Paralel evrende birbirlerinden habersiz bir hayat sürdüklerini fark ederler… O dönemde gerçekten böyle bir şey olabilir mi diye düşündüğümü hatırlıyorum, sonra zaman zaman başka filmlerde karşılaştığım ve bayağı bayağı artık tanıdık gelen bir konu olarak hafızamda yer etmiş paralel evren fikri…
Geçen akşam izlediğim Pürtelaş Tiyatro'nun yeni oyunu "Parçacıklar" ile hafızam tazelendi…
Oyunun kadın karakteri, Kuantum Fizikçisi Marianne "Çok net yaşamların boyunduruğu altında serseri mayın gibi rastgele oraya buraya fırlatılmış küçücük parçacıklarız" diyerek beni bir kez daha düşünmeye sevk etti…
Kuantum Fizikçisi Marianne ile organik bal üretimi ile ilgilenen Roland'ın tanışmasıyla başlayan serüven, sizi, bir kadın ve erkeğin milyonlarca ihtimalden oluşan hayatta, nasıl karşılaşabilecekleri ve ilişkinin (eğer bir ilişki olursa) gidişatı üzerine, onlarca ihtimalden hangilerinin olabileceği, herhangi bir seçimin kaderi nasıl etkilediğine dair paralel evrenler arasında bir gezintiye çıkarıyor…
Oyunun yazarı Nick Payne'nin sizi bu boyuttan alıp uzayda bir yerlerde gezintiye çıkardığı, biraz çoklu evren, biraz şu anda dolaştırdığı, kuantum fiziği, teori, kader, özgür irade ve aşk üzerine olasılıklardan oluşan oyun, Yönetmen Tamer Can Erkan'ın uyarlamasıyla çok sade ve etkili bir dekor eşliğinde, onlarca ihtimali canlandırmakta ustalıklarını gösteren Damla Sönmez ve Deniz Karaoğlu'nun üstün performanslarıyla, kesinlikle izlenmesi gerekenler listesine eklenmeli…
İkisi de beğenerek izlediğim, çalışkan ve çok yetenekli oyuncular, genel anlamda kötü performanslarını hiç izlemedim ama bu oyunda benim en çok dikkat ettiğim şey, çok hızlı duygu geçişleri gerektirdiğiydi ve bunu bu kadar ustaca yaptıkları için ikisini de tebrik ediyorum… Gerçekten de oyuncuyu oldukça zorlayacak rollerin altından çok iyi kalktıkları gibi çok da iyi bir ekip olmuşlar…
Yine düşünmeden edemedim, böyle bir şey mümkün mü gerçekten diye? Şu an yaşadığımız hayatın başka bir şeklini başka bir evrende de yaşıyor muyuz? Burada bizi üzen bir şey başka bir yerde etkilemiyor olabilir mi? Gerçekten öyle olsaydı, biz bunun farkında olup, istediğimiz evrende istediğimizi yaşasaydık ve daha az hasarla çıksaydık şu hayat gailesinden güzel olmaz mıydı?
Pürtelaş Tiyatro'nun seçtiği güzel metin, iyi çalışmış güzel bir ekip, iyi oyunculuk ve kafanızda acaba düşünceleriyle çıktığınız güzel bir oyun izlemek için "Parçacıklar"ı kaçırmayın…
Sizin için en doğru ihtimallerin gerçekleştiği bir evrende mutlu olmanız dileğiyle…
Sezon bitmeden oyunu izlemek isteyenler için;
31 Mayıs Salı Moda Sahnesi/ Kadıköy