Ankara Beştepe’deki Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne atlı süvariler eşliğinde eşi Emine Erdoğan’la gelen Recep Tayyip Erdoğan, yeni iktidar dönemine “Yeni Türkiye” adını veriyor.
Kısa konuşmasının ve Kuran okunmasının ardından dağılan törendeki davetli 5 bin civarındaki topluluğun en büyük merakı, yeni kabinenin kimlerden oluşacağıydı. Tamamen yeni bir sisteme geçileceği için, kimlerin bakan olacağı, aynı zamanda yeni yönelim için bir mesaj niteliği taşıyacaktı.
Gece İstanbul’a dönerken uçakta karşılaştığım davetlilerin yeni hükümetle ilgili tepkilerini merak ettim, sordum soruşturdum. Büyük çoğunluk, “İyi olur inşallah” demekle yetinmeyi tercih ettiler. “Bekleyelim, görelim” diyenlerin sayısı da az değildi. Tereddütleri olanlarsa, kafalarındaki soru işaretlerini dile getiriyorlardı.
Ekonomi
Kaygılar belli başka noktalarda toplanıyor: Yeni dönemin en önemli meselesi, çoğunluğa göre, ekonomiydi. Değişik örneklerle, yaşanan sıkıntıların had safhaya ulaştığını ifade edenler oldu. Çok ciddi bir krizin kapıya dayandığı düşüncesi var. Özellikle iş dünyasındakilerin, kabinede, bu açıdan “güven veren” bir isim beklentisi içinde olduğunu görmek mümkündü.
Batıyla ilişkilerin yeni baştan düzene sokulması açısından onlara göre böyle bir ismin kabinede yer alması önemliydi. Bir diğer vurgulanan nokta ise şu: Demokratikleşme ve reformcu dönüşümler açısından bu kabine bir mesaj niteliği taşıyor mu?
Batı ile yeniden
ABD, Almanya gibi kilit Batı ülkeleriyle (son dönemde atılan bazı karşılıklı adımların varlığına rağmen) ciddi sorunlar var. Bunun değişik nedenleri olduğu, ancak özellikle eleştirilerin insan hakları üzerinde yoğunlaştığı bir gerçek. Kalkması beklenen OHAL uygulamaları, bu gerilimin nedenlerinden biri. Batı karşıtı dilin ne ölçüde ve nereye kadar devam edebileceğini hep birlikte göreceğiz.
Ekonominin toparlanmasının, yalnızca “finansal önlem”lerle mümkün olamayacağı, ortada. Tablonun siyasi boyutlarının olduğunu hemen herkes görebiliyor. Dış dünyayla ilişkilerin yeni baştan bir düzene sokulması, şart.