2010 yılındaki anayasa değişikliği, bazı kesimlere göre, Türkiye'nin kaderinin olumsuz yönünde değiştiğinin en güçlü işaretiydi.
Türkiye solunun ve HDP'nin o zamanki adıyla BDP'nin) büyük çoğunluğunun "boykot" ettiği, CHP ve MHP'nin "hayır" oyu verdiği referandum, yüzde 58'lik bir yüksek oy yüzdesiyle kabul edildi.
Benim de dahil olduğum bir kesim solcu ve liberal, "yetmez ama evet" diyerek değişikliği destekledi.
Özeleştiri meselesi
2017 anayasa değişikliğinin otoriterleşmeye zemin hazırladığı düşüncesi, 2010 değişikliğini, tartışma gündemine getirdi.
Bir gazeteci meslektaşım, "Sizlerin de bir özeleştiri yapmanız gerekiyor. Yetmez ama evet diyerek, bugünkü gelişmelere destek vermediniz mi?" diyerek bazı çevrelerde oluşan kanaati ifade etti. Olumsuz tabloyu gören muhalif kesimler, bu meseleyi sıkça dile getiriyorlar.
2010 değişikliği
2010 anayasa değişikliği neleri içeriyordu, ona bakalım: 27 maddelik değişimi şöyle özetleyebiliriz:
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu(HSYK) yeniden yapılandırıldı. 12 Eylül darbecilerinin yargılanmalarını engelleyen anayasa hükmü kaldırıldı. Askeri mahkemeler sivilleri (savaş hali hariç) yargılayamayacaktı. İdarenin pasaport ve yurtdışına çıkış yasağı uygulaması kalktı, hakim kararı şartı geldi. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkı tanındı.
Kritik nokta, HSYK değişikliğiydi. Üye sayısı 7 'den 22'ye çıkıyor, üyelerin çoğunluğunu, 13 bin birinci sınıf hakim ve savcı kendi arasından seçiyordu. (Bir maddenin Anayasa Mahkemesince CHP'nin başvurusuyla iptal edilmesi yüzünden çarşaf liste kalktı. Bu da bir grubun toptan kazanmasını sağladı.) Fethullahçılar, bütünüyle kuruma hakim oldular.
Muhalefet katılmalıydı
Maalesef o dönemin muhalefet partileri 12 Eylül anayasasının değiştirilmesi çabalarının dışında kaldılar. Katılsalar, muhtemelen daha olumlu yönde katkıları olabilecekti.
2010 anayasa değişikliğini, 2017 değişikliğiyle karşılaştırırsak, zıt yönelimlerden söz edebilirz. HSYK, 2017'deki değişiklikle çoğulcu yapısını yitirdi, üyelerinin tamamını Cumhurbaşkanının tayin ettiği bir hale dönüştü. 2010'da, Meclisin gücü, siyasi partilerin yasaklanmasının sınırlanması gibi konular öne çıkarken, 2017 değişikliği, Meclisi etkisizleştiriyor, siyasi partilerin rolünü daraltıyor.
Benim düşünceme göre; 2010 anayasa değişikliğini muhalefet daha iyi okumalı, geliştirici katkılarda bulunmalıydı. Ancak o dönemdeki itirazlar daha çok düzenin korunması yönündeydi, toplumdaki değişim ihtiyacına ters düşüyordu.
Değişim eksiklerine karşın olumluydu.