Vahap Coşkun

Garsona kaba davranana güvenme!

“Bana karşı nazik olup bir garsona kaba davranan kişiye güvenmem. Çünkü garsonun yerinde ben olsaydım, bana da aynı şekilde davranacaktı” der Muhammed Ali. Haklı, hem de sonuna kadar. Mültecilere kötü davrananlara da güvenilmez. Çünkü hâalihazırda mülteciler için uygun gördükleri kötülükleri, yarın koşullar değişip de zayıf halka konumuna düştüğünüzde sizin başınıza getirmekten imtina etmeyeceklerdir.

Yatırım kredisi

Özgür Özel, 31 Mart’ı değerlendirirken yerinde bir benzetmeyle milletin kendilerine tüketim değil yatırım kredisi verdiğini söyledi. CHP bu krediyi har vurup harman savurursa millet onu tez elden ve en ağır biçimde cezalandırır. Ama çok çalışır da bu kredinin hakkını verirse, o vakit millet de onu daha büyük krediyle ödüllendirir. Bir başka deyimle; CHP’nin önünde ceza da var ödül de…

Şehirde bahar havası

Amedspor’a güçlük çıkartmayı marifet bilen kayyımlar için, anlamlı bir kapak oldu bu! Heyecanla maçı seyreden Diyarbakırlılar, Kastamonu Stadı’na adeta Diyarbakır’a taşıdılar. Her park bir stadyuma döndü. Son düdük çalınıp da maçın sonu ilan edildiğinde ise şehre bir bayram havası yayıldı.Bir kahraman edasıyla karşılanan futbolcuları taşıyan takım otobüsünün, binlerce taraftarın eşliğinde kulüp tesislerine varması saatleri aldı. Amedspor’un başarısının bu derece sahiplenilmesinin altında, herhalde, Kürtlerde bir zafere duyulan ihtiyacın büyüklüğü yatıyor olsa gerek. Artık bir el atıldığında yakalanacak kadar yakın olan şampiyonluk, bu ihtiyacın giderilmesini, zafer hasretin dindirilmesini simgeliyor.

Pirus zaferinin sonu

2023’te AK Parti, muhalefetin her biri ders olabilecek boyuttaki yanlışları sayesinde Cumhurbaşkanlığı seçimini kazandı. Ancak bu bir Pirus zaferiydi. Seçmen uyarısını yapmış ve AK Parti için tehlike çanlarını çalmıştı. Fakat Beştepe ve Söğütözü’ndeki kulaklar bu çan seslerini duymazlıktan gelince bir yıl önceki Pirus zaferinin yerini acı bir mağlubiyet aldı.

Konuş sen nerelisin?

“Konuş, sen nerelisin?” diye çıkışan bir yaşlı Kürdün önünden başı önünde ve sessizlikle geçen asker ve polislerin görüntüsü, bu seçimin hafızlara kazınan görüntüsü oldu. Taşıma suyla değirmen dönmeyeceği gibi taşıma seçmenle de siyaset yapılmaz. 2024’te Kars’ın dışında kayyım atanan belediyelerin tamamına yakınında yönetime yeniden DEM Parti geldi. Kayyımlığın AK Parti’nin dibini oyduğu ortada. Buna rağmen kayyımlığa tekrar başvurursa, AK Parti bölgedeki silinişini hızlandırır.

31 Mart ve sonrası: AK Parti ve CHP

AK Parti için bu seçimlerde iki kerteriz noktası olduğu söylenebilir: Birincisi, Türkiye genelinde alacağı oy oranı; ikincisi, büyükşehirlerde nasıl bir performans göstereceğidir. CHP ise gerçekte sahip olduğundan daha fazla oy oranına ulaşabilir. Ancak bu, CHP sayesinde değil, çoğu yerde CHP’ye rağmen gerçekleşen bir başarı olur.

DEM Parti’de iki grubun mücadelesi

Zana ta Diyarbakır ve Urfa’dan İstanbul seçmenine “oylarınızı partinize verin” mesajı gönderirken, partinin Eşgenel Başkanı Hatimoğulları İstanbul adayına doğrudan oy istemiyor, isteyemiyor, seçmenini CHP’nin adayına yönlendiriyor. Tuhaf bir durum, siyasette dili kendi adayı için oy istemeye varmayan bir eşgenel başkana çok sık rastlanmaz! DEM Parti cenahından gelen sinyaller değerlendirildiğinde meydana bir yarılma tablosunun çıktığını söylemek mümkün. Bir tarafta Öcalan, diğer tarafta Kandil duruyor. Bir tarafta Zana, Türk ve Demirtaş’ın, diğer tarafta Hatimoğulları ve Temelli’nin anlayışları çarpışıyor. Kartlar açılıyor ve mücadele alenileşiyor. 1 Nisan’dan sonra rüzgârın sertleşme ihtimali artıyor.

Kesk û Sor û Zer: İnat, Umut, Futbol

Menfi yüzüyle futbol ayrımcılıkları körükleyebilir, çatışmaları derinleştirebilir, birlikte yaşamaya dair değerleri örseleyebilir. Ne yazık ki Amedspor hep bu menfi yüzünün acılarını çekti. Ancak futbolun çoğulcu ve kapsayıcı bir birlikte yaşam kültürüne dayanak olabilecek müspet yüzü de vardır. Eğer barışçıl bir anlam yüklenirse futbol, farklı kimliklerin bir arada yaşama iradelerini güçlendirebilir.

Öcalan damgası

Leyla Zana, kendisini dinleyen büyük kalabalığa, “Öcalan’ın bir daha bu yolu açmasına hazır mısınız?” diye bir soru yöneltti. Zana’nın gerek Öcalan’ın kardeşi Mehmet Öcalan ile alana el ele girerek verdiği fotoğraf ve gerek konuşmasındaki tonlama, mesajın ve sorunun asıl sahibinin Öcalan olduğunu ima eder gibiydi. Sanki Zana aracılık yapmış ama suali Öcalan sormuştu.Zana’nın yerel seçimlerle ilgili söyledikleri de 2019 seçimleri öncesi Öcalan’ın HDP’ye yaptığı “tarafsız kalın” çağrısıyla aynı manayı taşıyor. 2019’da Öcalan’ın HDP’lilere dediğini 2024’te Zana DEM Partililere diyor.

Siyasi realitenin kabulü

Selahattin Demirtaş, Leyla Zana ve Ahmet Türk’ün açıklamaları siyasi sahadaki realitenin kabulüdür. Kabul, iki yönlüdür: Dört yıl daha Erdoğan iktidarda ve eğer bir adım atılacaksa bu da Erdoğan ile atılmak zorunda. CHP ile mukayese edildiğinde Erdoğan’ın çözüm potansiyelinin daha fazla olduğunun teslim edilmesidir. İkincisi, Kürtlerin çok ağırlıklı bir bölümü silahla ve çatışmayla alınabilecek bir mesafenin olmadığını düşünüyor. Zana, Türk ve Demirtaş’ın ifadelerini, bu iradeye bir ses verme ve bu iradeye bir tercümanlık etme çabası olarak okumak mümkün.

Sona doğru

Süper Lig’de Galatasaray ve Fenerbahçe, diğer takımlara tur üzerine tur bindirmiş haldeler. İlk iki sıra ile geri kalan arasında bir uçurum var. Her iki takım da zor puan kaybediyor; dolayısıyla şampiyonluk düğümünün çözümü için, muhtemelen, iki takım arasında sondan bir hafta önce oynanacak maça kadar beklemek gerekecek.

Kurum’un beka sorunu

Beka siyasetinin inandırıcılık kapasitesi düne göre daha düşük ve yerel seçimlerin bir beka meselesi olmadığı kanaati bugün çok daha yaygın. Vaziyet bu iken eski tarzda ısrar etmek, AK Parti’nin ve adayının durumunu iyileştirmektense daha da kötüleştirebilir. Dolayısıyla beka siyasetinin kendisi, Kurum için bir beka sorununa dönüşebilir ve onun bekasını karartabilir.

Cephe siyaseti kırılırken

14 ve 28 Mayıs’taki neticelerin ardından, partiler düzeyinde cephe siyaseti kırılma emareleri gösterdi. Kırılma, iktidar cephesinde daha yumuşak, muhalefet cephesinde ise daha sert yaşandı. İktidarda, AK Parti ve MHP, genel olarak birlikteliklerini korudular. Ancak, kamuoyu yoklamalarında yükselişte olduğu gözlenen YRP, Cumhur İttifakı’ndan koptu.

Hayat bir macera

Samet Ağaoğlu, Hayat Bir Macera adlı hatıra kitabında Birinci Dünya Savaşı ve Mütareke yıllarının İstanbul’una rastlayan çocukluğu ile Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında Ankara’da geçen ilk gençlik dönemini anlatır. Kitabı, 27 Mayıs darbesinin ertesinde müebbet hapis cezasına çarptırıldığı Kayseri Cezaevi’nde, 1963’te kaleme alır.

Yetmez ama Evet’çi vatan haini”

Türkiye’deki solcu, laik ve seküler kesimlerin bir bölümünün kafasında, AK Parti’nin yıkılması gereken bir Kartaca olduğuna şüphe yok. Onların indinde AK Parti, temsil ettiklerini ve hatta sahibi olduklarını düşündükleri her şeyin zıddını simgeleyen bir yapıdan başka bir şey değil.

Fetret devri

Dört bir yandan sıkıştırılıyor DEM Parti; dağın gölgesi, devletin baskısı, tabanın itirazları ve bileşenlerin farklı öncelikleri gibi mevzular partinin rahat bir nefes almasını engelliyor ama parti de bu sıkışmışlığı aşacak bir yol haritası geliştiremiyor. Parti bir fetret devrinden geçiyor ve tanık olunan gelişmeler, kısa vadede bu fetret devrinden çıkılacağına dair umut vermiyor.

Elindeki kozu bozuk para gibi harcamak

Elindeki büyük bir kozu, bozuk bir parayı harcar gibi harcadı DEM Parti. Seçmeninin istediği ve İstanbul için en isabetli aday olduğunu düşündüğü bir isme yol vermedi. Parti, seçmeninin sesini dikkate almadı ve Demirtaş’ı denklemin dışına itti. Artık kimi aday gösterirse göstersin DEM Parti, bu saatten sonra tabanında bir heyecan dalgası oluşturamaz. 1 Nisan sabahına DEM Parti, tarihinin en dramatik neticelerinden biriyle uyanabilir. Geçmiş olsun!

Çıkmaz sokak

DEM, Mardin ve Diyarbakır’daki ön seçim imtihanlarından çaktı. Bu iki büyükşehirde iyi bir ön seçim yapılamaması, diğer şehir ve ilçelerdeki ön seçimlere dair de büyük soru işaretleri doğurdu. Öte yandan Başak Demirtaş’ın adaylığı DEM seçmeninde karşılık buldu. DEM’in İstanbul’da gösterebileceği en güçlü adayın Demirtaş olduğuna dair bir kanaat de tabana yerleşti.

Bir kaymakam, bir zihniyet

Bir mülki idare amirinin, görevini tam olarak yerine getirmeyen, eksik ya da yanlış yapan bir kamu görevlisine “yüksek sesle tepki göstermek” ya da o kamu görevlisini darp etmek gibi bir yetkisi yoktur. Eğer gereği gibi yerine getirilmeyen bir vazife varsa, amirin yapması gereken bunu ilgili adli ve idari birimlere bildirmektir.

Demirtaş’ın dönüşü

Başak Demirtaş’ın adaylık açıklaması, en yalın haliyle, Selahattin Demirtaş’ın tekrar siyaset sahasına dönmesini ifade eder. Artık seçime girmemek de Demirtaş’ın dışında bir adayı tercih etmek de DEM Parti için çok daha zor hale geldi. Ancak bundan AK Parti ile DEM Parti’nin anlaştığına varılmaz, varılamaz. Elbette bu DEM Parti ile AK Parti arasında bir diyalog yolunu açabilir. Fakat böylesine sınırlı bir diyalogdan hemen büyük neticeler doğmaz.

DEM Parti, ön seçim ve Ahmet Türk

Ön seçim kararı, DEM Parti için doğru bir hamle oldu. Parti yönetiminin eli rahatladı; zira seçimlerde alınacak neticeye taban da ortak oldu. 31 Mart, DEM Parti açısından, artık tek başına merkezin tercihlerinin bir eseri olarak değerlendirilmeyecek; karar alma sürecine dâhil edildiği için taban da sorumluluğun bir parçası olacak.

İnsanlığın namusunu kurtaranlar

Güney Afrika’nın İsrail aleyhine Uluslararası Adalet Divanı’nda açtığı dava görülmeye başlandı. Mandela’nın varisleri, bu dava ile sadece Filistinlileri değil; temel hukuk normlarını, onurlu bir yaşam idealini, uluslararası barışçıl hukuk düzenini ve bir bütün olarak insanlığı savundu. İnsanlığı düştüğü yerden kaldıracak olan, Afrika’nın uzattığı bu eldir.

Tek İmparator

Beckenbauer bütünüyle bir futbol insanıydı; futbolcuydu, antrenördü, yöneticiydi. Dünya Kupası’nı hem oyuncu hem de hoca olarak kazanan üç kişiden biriydi. Ama aynı zamanda bu kupayı hem oyuncu (1966) hem de hoca olarak (1986) finalde kaybeden tek kişiydi. Libero pozisyona yeni bir yorum kattı. Tehlikeyi savuşturmakla iktifa etmek, Allah vergisi yeteneğine bir ihanet olurdu. O ihaneti yapmadı Beckenbauer; liberoyu top süren, topla çıkan, çalım atan ve böylece geride oyun kuran bir yeni bir kimliğe büründürdü.

Kendine Müslümanların ülkesi

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, her türlü hukuki desteği vereceklerini belirterek saldırganın müdafiliğini üstlendi. İstanbul ve Ankara Baroları, varlık sebeplerini inkâr edercesine, mağdurun değil saldırganın arkasında durdular. Serseri bir yumruktan, bir Cumhuriyet’i ve laikliği savunma destanı çıkarmaya uğraştılar. Velhasıl burası, kendine Müslümanların ülkesi! Maalesef, başkasının hak sahibi olduğunu teslim etmek ve hukukuna saygı göstermek, bizde pek rastlanan bir haslet değil.

Sahne ışıkları

2023, iktidarın gücünü tahkim ettiği ve arada sırada bazı itiş-kakışlar olsa da birlikteliğini koruduğu, buna mukabil muhalefetin zayıfladığı ve birliğini kaybettiği bir yıl oldu. Mevcut manzara, 2024’ün muhalefet için çok daha zorlu geçeceğine işaret ediyor. 31 Mart akşamı kartlar yeniden dağıtılacak ve bazıları oyundan düşecek bazıları da oyuna girecek. Siyaset sahnesinin ışıkları kimilerini görünmez kılarken kimilerini de parlatacak.

İğne ve çuvaldız

Orhan Miroğlu, bir okula Esat Oktay Yıldıran ismini verilmesinin, Diyarbakır’da bir bulvara Şeyh Said isminin verilmesine karşı yapılmış bir misilleme olduğunu söyledi. Miroğlu, AK Parti’yi tamamen pasif bir özne gibi tasvir ediyor. Devletin içinde kötü niyetli bazı mahfiller var ve onlar AK Parti’ye tuzak kuruyor ve başına çorap örüyorlar. İyi de, AK Parti daha dün iktidar olmadı ki! 21 yıldır iktidarda ve önünde bir beş yıl daha uzanıyor. Evet, ilk iktidar olduğunda AK Parti’nin karşısına dikilen vesayet güçleri vardı. Ama herhalde artık böyle bir güçten bahsedilemez. Geçmişin vesayet güçleri, bugün AK Parti’nin aparatına dönmüş durumda.

Sorumluluk da vebal de siyasetin boynunda

Siyasetin hamasi söylevleri bir tarafa bırakıp serinkanlı bir biçimde meseleyi tahlil etmesi mecburiyeti vardır. Bu mesele, sosyolojik bir tabanı ve karşılığı bulunan siyasi bir meseledir; çözümü de siyasi olmak durumundadır. Sorumluluk da vebal de siyasetin boynundadır; eğer siyasi aktörler var olan tıkanmayı aşmaz ve toplumsal barışı inşa edemezlerse, maalesef bu acı manzaraları bitirmek mümkün olmayacak.

İbretlik ve utanç verici

Esat Oktay Yıldıran, insanlık tarihinin görebileceği en korkunç işkencecilerinden biriydi. Onlarca insan onun direkt katıldığı ya da sevk ve idare ettiği işkencelerde hayatını kaybetti, sakat kaldı. Yıldıran, yaptıklarıyla salt bir kuşağa cehennem azabı yaşatmadı; onun ektiği kötülük tohumları ondan sonra da halka hayatı zehir etti bıraktı. Ve şimdi bu insanlık katilinin adı bir ilkokula verildi. 12 Eylül faşizminin kol gezdiği seksenlerde, devlet terörünün ayyuka çıktığı 1990’larda bile cüret edilmeyen bir rezalet bu. O da AK Parti iktidarına nasip oldu! Nereden nereye gelindiğini bundan daha iyi anlatan bir misal zor bulunur.

Zavallı ve necip Türk Milletinin kara talihi!

Kürt aydın Mustafa Remzi Bucak’a göre, Türk milletinin en büyük sorunu, kendisinden gerçekleri saklayan aydınlarıdır. Aydınları, apaçık olayları bile kendisinden gizlediği veya menfaatine uygun bir şekilde izah ettiği için Türk milletinin başına türlü musibetler gelmektedir.

Raf ömrü

Nasıl ki 28 Mayıs’tan sonra Kılıçdaroğlu’nun siyasette ve partisinin başında kalma şansı yok idiyse, 31 Mart’ta tevil edilemeyecek kadar ağır bir yenilgi tattığı takdirde Akşener’in de siyasi kariyerini sürdürme şansı olmayacak. Bitiş çizgisine adım adım ilerliyor Akşener; 1 Nisan, onun siyasi raf ömrünün dolduğu gün olarak tarihe geçebilir.