Ana SayfaGÜNÜN YAZILARIHz. Ayşe’nin evlilik yaşı tartışmasına başka açıdan bakmak

Hz. Ayşe’nin evlilik yaşı tartışmasına başka açıdan bakmak

Antik ve Orta Çağ’da dünyanın hemen hemen her yerinde kızların ve erkeklerin evlilik yaşı çok düşüktü. Kızların da genelde erkeklerden daha düşüktü. Orta Doğu’da kızlar ergenliğe girince genelde 12-14 yaş arasında evlenir, Avrupa’da evlilik yaşı kilisenin de onayı ile 12’de başlardı. Antik Yunan’da da bu yaşlarda evlenmek normal kabul ediliyordu. Uzak Doğuda da durum farklı değildi. Orta Çağ’da da erken yaşlarda bir kızın evlenmesi etik olarak yanlış mıydı? Cevabımız evetse tüm dünyanın orta ve antik çağda toplu olarak evlilik konusunda ahlaksız olduğunu iddia etmemiz gerekir. Halbuki Orta Çağ’da ortalama insan ömrü 31-35 bandındaydı. Dolayısıyla erken yaşta evlilik yaygın pragmatik bir tercihti. Bugünkü ahlaki sezgilerden hareketle Orta Çağ’da erken evlilikleri eleştirmemiz yanlıştır. Hz. Ayşe’nin evliliğini eleştirmek de bunun sonucunda yanlıştır. Aynı şekilde geçmiş uygulamalardan hareketle bugün erken evliliklere izin verilmesi gerektiğini savunmak da yanlıştır.

2 milyonu aşan izleyici sayısı ile Diamond Tema ile Asrın Tok’un Yer6 kanalındaki “Şeriat Tartışması” sosyal medyada birkaç gündür gündemde. Tartışmanın en çok konuşulan kısmı ise Diamond Tema’nın Hz. Ayşe’nin Hz. Muhammed ile 6 yaşında evlenip, Hz. Ayşe’nin ergenliğe girmesi ile 9 yaşında birleştikleri iddiası oldu. Elbette bu iddia Diamond’un iddiası değil; bazı hadislerden hareketle bu iddiayı savunan çok sayıda Müslüman alim olmuş.

Tabii bu iddiayı reddeden alimler de olmuştur. Ben bu yazıda hangi kanadın haklı olduğunu belirlemeye kalkmayacağım. Bir felsefeci olarak ne tarihsel dokümanları inceleyip bir sonuca varabilirim, ne de bir hadis alimi gibi hadislerin sıhhatini tartışabilirim. Din alimi değilim, fetva da veremem. Ancak tartışmada gözden kaçan bir boyut var: işin etik boyutu. İşte bir felsefeci olarak bu yazıda, konunun bu boyutu üstüne sizinle düşünmek istiyorum.

Yazımın ana konusuna geçmeden önce söz konusu tartışma ile ilgili birkaç not düşmek istiyorum. Birincisi Hz. Ayşe’nin evlilik yaşı ile ilgili Oxford Üniversitesinde J. J. Little’ın yaptığı doktora çalışması, benim konu ile ilgili gördüğüm en kapsamlı ve bilimsel açıdan doyurucu çalışma. (“Benim gördüğüm” ifadesine dikkat; daha iyi bilmediğim çalışmalar olabilir.) Tezinin tam hali 538 sayfa. Konu ile ilgili yazılmış önemli tüm literatür ele alınmış. Çalışma, Hz. Ayşe’nin evlilik yaşını tam olarak belirlemenin mevcut verilerle çok da mümkün olmadığını söylüyor. Ancak verilerden bir yaş çıkaracaksak, Hz. Ayşe’nin mevcut veriler ışığında, evliliğinde yaşının en az 12-14 olması gerektiğini iddia ediyor. Burada “en az” ifadesine dikkat.

Bu doğru ise, 9 yaş iddiası yanlış. Söz konusu çalışmayı ve ek belgeleri şu linkten indirebilirsiniz: https://islamicorigins.com/the-unabridged-version-of-my-phd-thesis/ . Tabii şunu belirtmeliyim; konuştuğum bazı hadis uzmanları çalışmayı beğenmediklerini söylediler. Farklı yaklaşımlarla yaşın 17, 18 ya da 19 olduğunu söyleyenler de var. Dediğim gibi, ben bu yazıda herhangi bir varsayım yapmayacağım.

İkincisi, İslam hukukunda minimum bir evlilik yaşı genellikle zikredilmez. Evlilik için fiziksel olgunluk (buluğ) ve zihinsel olgunluk (rüşd) şartları aranmaktadır. Ergenliğe ulaşmamış bir kızın evlenmesi yasaktır. Elbette İslam evlilik yaşını modern bir rakam olan 18 ile başlatmaz; 16 yaşında bir kız da teorik olarak evlenebilir. Ancak unutmamak gerekir ki İslam erken evliliği zorunlu da kılmaz. Yani insanların 18 yaşından sonra evlenmesi hiçbir şekilde İslama zıt bir durum değildir. Geçmişte Müslüman topraklarda ve pratik olarak tüm dünyada, evliliklerin önemli bir kısmının kızlar 18 yaşından küçükken gerçekleştiği kabul edilmelidir.

Bu notlardan sonra, bu konuyu duygusal boyuttan arındırıp genel olarak tartışmak istiyorum.

Dolayısıyla bundan sonra konuyu Hz. Ayşe’nin evliliği bağlamından bağımsız bir şekilde tartışacağım. Burada tartışacağım soru şu: Erken yaşta bir kızın evlenmesi yanlış mıdır? Erken yaş, ergenliğin ilk yılları olarak düşünülebilir. Sorunun cevabı size apaçık gözükebilir. Sezgisel olarak bana da öyle gözüküyor. Okuyucuların büyük çoğunluğu elbette ki yanlıştır diyecektir. Ama soru, üstüne düşünmeye değer, zira bir şey yanlışsa onun yanlış olmasının bir gerekçesi olmalıdır. Peki bu gerekçe nedir? Bu soruya birazdan döneceğim. Ama önce birkaç temel kavramı ele almalıyım.

Ahlakın doğası ile ilgili, felsefede kabaca iki görüş vardır. Birinci görüş ahlaki gerçekçiliktir (realizm). Ahlaki gerçekçilik, insan inançlarından, algılarından veya duygularından bağımsız olarak var olan nesnel ahlaki gerçekler ve değerler olduğu yönündeki felsefi görüştür. Ahlaki gerçekçiliğe göre belirli eylemler, bu eylemler hakkında kim ne düşünürse düşünsün, doğru ya da yanlıştır. Naziler İkinci Dünya Savaşını kazanıp, tüm insanların beynini yıkamak sureti ile bizi Yahudi soykırımının doğru bir eylem olduğuna inandırsa da, bu eylemler hâlâ yanlış olacaktı. Ahlaki gerçekçilik karşısında, Ahlaki görecelilik yer alır. Ahlaki görecelilik, ahlaki yargıların ve değerlerin içinde bulundukları kültürel, toplumsal veya bireysel bağlamlara bağlı ve göreceli olduğunu savunan felsefi görüştür. Ahlaki göreceliliğe göre, evrensel olarak geçerli olan nesnel ahlaki doğrular yoktur. Ahlaki görecelilik, genellikle doğru veya yanlış olarak kabul edilen şeylerin bir kültürden diğerine değişebileceğini vurgular. Bir toplumda ahlaki kabul edilen uygulamalar başka bir toplumda ahlak dışı olarak görülebilir. Bir toplum başka bir toplumu ahlaki açıdan yargılayamaz. Post-modern düşünürler genellikle ahlaki göreceliliği savunurlar. Bu yazımızda bu görüşlerin lehinde ve aleyhindeki argümanları incelememiz mümkün değil. Ancak yazımız açısından bu çok da elzem değil.

Şimdi sorumuza dönelim. Eğer ahlaki göreceliliği benimsiyorsanız “Erken yaşta bir kızın evlendirilmesi yanlış mıdır?” sorusunun nesnel bir cevabı yoktur. Bu sorunun cevabı bulunduğumuz kültür ve topluma bağlıdır.

21. yüzyıl Türkiye’sinde yanlışken, 21. yüzyıl Amazon ormanlarında pekâlâ doğru olabilir. Bu anlamda, bizim 7. yüzyılda yaşamış birini hiçbir şekilde yargılama hakkımız yoktur. Yargı o toplumun kendisine aittir. İlginç bir şekilde Diamond, ahlaki göreliliği benimsiyor gibi gözüküyor. Cemre Demirel ile tartışmasında böyle bir pozisyon benimsemişti. Bu durumda, Asrın Tok ile çıktığı programda, aslında kendisi ile çelişen bir pozisyona düşmüş gibi gözüküyor.

Peki ya ahlaki gerçekçiysek, bu soruya nasıl cevap vereceğiz?

Ahlaki gerçekçilikte çok sayıda farklı teori olduğu için, bu soruya cevap vermek çok daha zordur. (Merak edenler için, ben ahlaki gerçekçiyim.)

Ahlaki gerçekçi olmak, elbette ki ahlakın mutlak olduğunu savunmak anlamına gelmez. Mesela yalanı ele alalım. Yalanın yanlışlığı ile ilgili nesnel gerçekler olduğuna inanabiliriz. Ama bu, yalan söylemenin her zaman yanlış olduğu anlamına gelmez.

Mesela eşimizi aldatmak amacıyla yalan söylemek yanlıştır; diğer taraftan arkadaşımı, onu öldürecek birine yalan söyleyerek kurtarmak yanlış değildir. Birini yanlış, diğerini doğru yapan şey nedir? Cevap: Eylemin sonuçları. Bir yalan eşimi aldatmaya vesile olurken, öbürü hayat kurtarmaya vesile oluyor. Bir eylem olumlu, mesela acıyı azaltan sonuçlara yol açıyorsa iyidir; diğer taraftan acıyı artıran sonuçlara yol açıyorsa kötüdür.

Eylemlerin sonuçlarının iyi/kötü olması nesneldir; bu yüzden kanaatimce ahlak nesneldir. Ama eylemlerin sonuçları durumdan duruma değiştiği için ahlaki ilkeler de mutlak değildir. Bu pozisyona Sonuççuluk ya da Utilitaryanizm denir. John Stuart Mill en önemli teorisyenlerinden biri olsa da, bu pozisyonu hem İslam düşüncesinde (mesela Maslahat), hem de Uzak Doğu düşüncesinde (mesela Çin’de Mohist felsefe) bulmak mümkündür. 

Şimdi bu bilgiler ışığında sorumuza dönelim: “Erken yaşta bir kızın evlendirilmesi yanlış mıdır?” Yukarıda da dediğim gibi, ben dahil çoğumuz yukarıdaki soruya erken yaşta bir kızla evlenmek yanlıştır cevabını vereceğiz.  İyi ama böyle bir evlilik neden yanlış olacaktır? Bunun cevabı, böylesi bir evliliğin yol açacağı sonuçlarda yatıyor olmalı. Ve gerçekten de sonuçlara bakarsak, kızın refahına zarar veren çok sayıda şeyle karşılaşırız.

Nitekim erken yaşta evliliği yasaklayan düzenlemeler de bu zararlara atıf yapar. Ergenlik çağındaki kız çocukları hâlâ fiziksel, duygusal ve psikolojik olarak gelişmektedir. Erken evlilik eğitimlerini kesintiye uğratabilir, kişisel gelişimlerini engelleyebilir ve onları özellikle erken hamilelik ve doğumla ilgili fiziksel sağlık risklerine maruz bırakabilir. Erken çocuk sahibi olan kızların eğitim alması çok zorlaşır, bunun sonucunda iş bulmaları ve ekonomik bağımsızlıklarını elde etmeleri de zordur. Erken yaşta evlilik genellikle yoksulluk ve eşitsizlik döngülerini devam ettirmektedir. Diğer taraftan, bu kadar erken yaşta yapılan evliliklerin toplumsal refaha bariz bir getirileri de yoktur. Dolayısıyla kanaatimce günümüzde erken yaşta bir kızın evlendirilmesi açıkça yanlıştır ve yasak olması makuldür. “Günümüzde” ifadesi önemli. Şimdi bunu açalım.

Erken yaşta kızların evlendirilmesi günümüzde yanlış dedim. Peki, buradaki “günümüzde” sözcüğünü atıp bu iddiayı mutlak olarak savunabilir miyiz? Yoksa bu nesnel ama mutlak olmayan bir iddia mı?

Buna bakmadan önce bazı okuyucularımızın farkında olamayacağı bir bilgiyi paylaşayım: Antik ve Orta Çağda dünyanın hemen hemen her yerinde kızların ve erkeklerin evlilik yaşı çok düşüktü. Kızların da genelde erkeklerden daha düşüktü. Orta Doğu’da kızlar ergenliğe girince genelde 12-14 yaş arasında evlenir, Avrupa’da evlilik yaşı kilisenin de onayı ile 12’de başlardı.  Yine çoğu kız ergenlikten hemen sonra evlenirdi. Bu Hıristiyanlığın bir etkisi de değildi; zaten Antik dünyada ve Roma hukukunda da evlilik yaşı 12 ile başlatılıyordu. Antik Yunanda da yine çoğu yerlerde bu yaşlarda evlenmek normal kabul ediliyordu. Uzak Doğuda da durum farklı değildi. Çin’de kızlar genellikle onlu yaşlarının ortalarında, 15 ila 17 yaşlarında evlenirler, Orta Çağ Japonya’sında evlilik yaşı 12 ile başlardı. Amerikan yerlilerinde de durum farklı değildi; mesela Aztek kadınları genellikle 15 ila 18 yaş arasında evlenirlerdi.

Şimdi sorumuza dönelim; geçmişte de, meselâ Orta Çağ’da da, erken yaşlarda bir kızın evlenmesi etik olarak yanlış mıydı? Cevabımız evet olurs,a aslında tüm dünyanın İlk ve Orta Çağda toplu olarak evlilik konusunda ahlaksız olduğunu iddia etmemiz gerekir. Üstelik o çağlarda konunun uzmanı olan felsefecilerin de bunu eleştirmemiş olmasını açıklamamız gerekir. Belli ki o dönem insanların sezgileri, bizimki gibi açıkça yanlıştır demiyordu. Hatta tam tersi, makul buluyordu. Acaba o çağlarda bu, etik olarak kabul edilebilir bir durum olabilir mi? Bunun cevabı yine kanaatimce eylemin sonuçlarında yatıyor. O zaman sonuçlar üstüne düşünelim.

Orta Çağ’da ortalama insan ömrü 31-35 bandındaydı. Çağdaş tıp yoktu, insanlar bugün basit denecek enfeksiyonlardan bile ölebiliyorlardı. Yüksek bebek ve çocuk ölüm oranları, birçok insanın yetişkinliğe kadar hayatta kalamadığı anlamına geliyordu. Dolayısıyla erken yaşta evlilik, bireylerin hâlâ genç ve sağlıklıyken çocuk sahibi olabilmelerini sağlamak için yaygın pragmatik bir tercihti. Üstelik Orta Çağda ekonomik düzen de farklıydı. Orta Çağda insanların çoğunluğu, büyük ailelerin çiftçiliğin emek gerektiren işlerini yönetmek için faydalı olduğu tarım toplumlarında yaşıyordu. Çocuklar küçük yaşlardan itibaren ev ekonomisine değerli katkılarda bulunan kişiler olarak görülüyordu. Toplumların tarım ve diğer temel faaliyetler için işgücü arzını sağlamak amacıyla nüfus seviyelerini korumaları gerekiyordu. Erken evlilikler, ailelerin hastalık, savaş ve diğer nedenlerle kaybedilenlerin yerine yeterli sayıda çocuk sahibi olmalarını sağlamaya yardımcı oluyordu. Soylular arasında evlilikler, güçlü aileler arasında ittifaklar kurmak için stratejik araçlardı. Erken yaşta evlilik bu ittifakları daha çabuk güvence altına alabilir, siyasi istikrar ve karşılıklı fayda sağlayabilirdi.

Dolayısıyla erken evlilikler Orta Çağda toplum refahına çok sayıda katkı sağlayan avantajlar sağlıyordu. Bu avantajlar Sanayi Devrimi ve Bilimsel Devrimle, özellikle de çağdaş tıbbın yükselişi ile kayboldu. Ancak bu avantajlar geçmiş dünyanın bir realitesiydi. Üstelik ilginç bir şekilde, yukarıda erken yaşta evlilik aleyhine verdiğimiz gerekçelerin çoğu Orta Çağ için geçerli değildi. Mesela o dönemde eğitim sadece çok küçük bir zümreyi ilgilendirirdi. Ortalama bir erkek ya da kadının eğitim alma şansı yoktu. Dolayısıyla erken evliliğin eğitime engel olduğu söylenemezdi. Kadınların zaten kendini geliştirmesi veya ekonomik bağımsızlığa kavuşması, kaç yaşında evlenirse evlensin, çok mümkün değildi. Sağlık argümanı da Orta Çağ için büyük oranda geçerli değildi. Erken hamilelik ve doğumla ilgili fiziksel sağlık riskleri elbette hâlâ vardı, ama modern tıp gelişmediği için çok sayıda risk vardı ve çocukların bir kısmı zaten erken yaşta ölme risk ile karşı karşıya idi. Dolayısıyla olabildiğince erken ve çok çocuk yapmak optimum strateji gibi görülüyordu. Sonuç olarak Orta Çağda erken evlilik toplumun refahına katkı sağlayan avantajlar sunarken, bugünkü ek dezavantajları da sağlamıyordu. Diğer taraftan, elbette o dönemki avantajlar da bugün için geçerli değil. Toplumsa örf ve sezgilerin böylesine radikal bir şekilde değişmesine şaşırmamak lazım gibi gözüküyor.

Sonuç olarak, nesnel ahlaka inansak da, erken yaşta bir kızın evlenmesinin etik olup olmadığı sorusu, tarihsel bağlamda ve modern dünyada farklı sonuçlar doğurabilmektedir. Orta Çağda, erken yaşta evliliklerin toplumun genel refahına katkıda bulunan avantajları vardı ve bu uygulama, o dönemin sosyal, ekonomik ve sağlık koşulları göz önüne alındığında pragmatik bir tercih olarak kabul ediliyordu. Dolayısıyla, o dönemin şartları çerçevesinde bu tür evlilikler etik olarak kabul edilebilir gözüküyor. Diğer taraftan da günümüzde, erken yaşta evliliğin birçok olumsuz sonucu olduğu açıktır. Bu yüzden etik olarak kabul edilmemesi normaldir.

Kanaatimce bu ahlaki yargıdaki değişimi fark edemeyenler, benim “örf emperyalizmi” dediğim hataya düşüyorlar. Örf emperyalizmi, kişinin kendi örfünü ve ahlak algısını mutlak kabul edip diğer çağlara dayatma girişimidir. Bir grup Orta Çağda erken evliliğin kabul ediliyor oluşundan hareketle günümüzde de erken evlilik olabilir derken, diğer grup ise günümüz koşullarında oluşan etik sezgiler ile geçmişi yargılıyor. Oysa bu iki tutum da kanaatimce yanlıştır. Etik ilkeler havada asılı duran, dünyadan ve olaydan bağımsız soyut şeyler değildir. Etik ilkeler ancak koşullar ile etkileştikleri zaman sonuçlar üstünden doğru ya da yanlış diye yargı verirler. Bazen koşullar o kadar radikal değişir ki, etik bir eylem, etik olmayan bir eyleme rahatlıkla dönüşebilir. Dolayısıyla kanaatimce bugünkü ahlaki sezgilerden hareketle Orta Çağda erken evlilikleri eleştirmemiz yanlıştır. Hz. Ayşe’nin evliliğini eleştirmek de bunun sonucunda yanlıştır. Aynı şekilde, geçmiş uygulamalardan hareketle bugün erken evliliklere izin verilmesi gerektiğini savunmak da yanlıştır. 

- Advertisment -