Enis Doko

Bozkurt selamı tartışması üstüne düşünmek

Sembollerin anlamları kullanıldıkları bağlama sıkı bir şekilde bağlıdır. Wittgenstein'ın dil oyunları kavramı, sembollerin içsel anlamlara sahip olmadığını, ancak belirli yaşam biçimleri içinde pratik kullanımları yoluyla önem kazandıklarını vurgular. Bir sembol bir parti mitinginde kullanıldığı zaman, bir futbol maçında kullanıldığı zaman, bir ırkçı, Suriyeliye saldırdığı zaman bağlamlar farklı olduğu için farklı anlamlara gelebileceğini söyler. Tartışmalarda çoğu zaman bu açı gözden kaçıyor.

Hz. Ayşe’nin evlilik yaşı tartışmasına başka açıdan bakmak

Antik ve Orta Çağ’da dünyanın hemen hemen her yerinde kızların ve erkeklerin evlilik yaşı çok düşüktü. Kızların da genelde erkeklerden daha düşüktü. Orta Doğu’da kızlar ergenliğe girince genelde 12-14 yaş arasında evlenir, Avrupa’da evlilik yaşı kilisenin de onayı ile 12’de başlardı. Antik Yunan’da da bu yaşlarda evlenmek normal kabul ediliyordu. Uzak Doğuda da durum farklı değildi. Orta Çağ’da da erken yaşlarda bir kızın evlenmesi etik olarak yanlış mıydı? Cevabımız evetse tüm dünyanın orta ve antik çağda toplu olarak evlilik konusunda ahlaksız olduğunu iddia etmemiz gerekir. Halbuki Orta Çağ’da ortalama insan ömrü 31-35 bandındaydı. Dolayısıyla erken yaşta evlilik yaygın pragmatik bir tercihti. Bugünkü ahlaki sezgilerden hareketle Orta Çağ’da erken evlilikleri eleştirmemiz yanlıştır. Hz. Ayşe’nin evliliğini eleştirmek de bunun sonucunda yanlıştır. Aynı şekilde geçmiş uygulamalardan hareketle bugün erken evliliklere izin verilmesi gerektiğini savunmak da yanlıştır.

Hayvan hakları savunucusu kurban kesebilir mi?

Geçen ay sokak köpeklerinin öldürülmesi tartışması ile ilgili Sebestiyet’te yayınlanan yazıma ilginç bir itiraz geldi. Bazı Müslüman arkadaşlar İslam’da kurban var, İslam hayvan öldürmeye karşı değil dolayısı ile köpekleri toplu olarak öldürmekte sorun yok dedi. Diğer taraftan İslam’a sıcak bakmayan bazı arkadaşlar ise yazımı öbür uca götürdü. Hayvanlarla ilgili bahsettiğim etik kaygılar varsa o zaman İslam’ın doğru olamayacağını çünkü kurban gibi bir ibadetin emredilmeyeceğini iddia etmişlerdi. Peki hangi taraf haklı? Dahası bu iki uçtan birisini seçmek zorunda mıyız? Gelin hep beraber kurban ibadeti ile hayvan hakları tartışması üstüne kafa yoralım.

Aristoteles ile Hallac-ı Mansur, Ali Koç-Aziz Yıldırım tartışmasını izlese ne derdi?

Aziz Yıldırım, Ali Koç’un kendisinin “Ben Fenerbahçeyim” sözlerini eleştirmesine Hallac-ı Mansur’u okumasını önererek cevap verdi. Aslında bu güzel ve zekice bir cevaptı ve anlamlıydı. Hallac-ı Mansur “Ene’l-Hak” (“Ben Hakkım”) derken kendisinin Allah olduğunu değil, Allah’tan başka varlığı olmadığını anlatmak istiyordu. “Ben Fenerbahçeyim” derken Aziz Yıldırım da Fenerbahçe’den başka varlığım yok, ben onda kayboldum demek istiyordu. Ancak Hallac-ı Mansur programı izlese muhtemelen Aziz Yıldırım’ın kendisini tekrar okumasını isteyecek ve anlaşılmamakla yakınacaktı.

Sokak köpekleri konusuna etik pencereden bakmak

Sokak köpekleri konusunun iki önemli entelektüel boyutu var. Biri bilimsel boyutu; köpek popülasyonunu kontrol altına almak için en iyi yöntem nedir? Bu özellikle veterinerler ve ekoloji ile ilgilenenlerin tartışması gereken kritik bir boyut. İkincisi de işin etik boyutu: Köpeklere hangi koşullarda ve ne derece müdahale etmemiz ahlaki olarak kabul edilebilir? Kanaatimce rahatlıkla İslam’ın ortaya koyduğu etik resmin hiyerarşik sentientizm olduğu söylenebilir.

Evrim ve Yaratılış gerginliğine dair: Yanlış ve tehlikeler

Milli Eğitim Bakanlığı’nın yeni hazırlayacağı müfredatta evrim teorisinin yer almayacağı, onun yerine Yaratılış Teorisi’nin benimseneceği söylentileri sosyal medyada çok sayıda paylaşıma ve tartışmaya neden oldu. Genelde tartışmalar biyologların evrim savunusu etrafında şekilleniyor. Elbette bu konunun çok önemli bir boyutunu oluşturuyor. Ancak bir Müslüman felsefeci olarak ben bu yazıda farklı bir boyutuna odaklanmak istiyorum: Yaratılış inancını, evrim teorisinin karşısına konumlandırmak teolojik olarak da yanlış ve tehlikeli bir hamledir.