Melek nedir?

Tevhid açısından atmosferin tamamında bir nem olarak varolan ilahi mevcudiyet ve huzur (hazır olma hali) sıvılaşarak görülür ve hissedilir hale geldi. Melek bir eylem iken bir varlık haline geldi. Günümüzdeki insan yapımı melekler Siri veya Alexa adlarını alıyor. Mülkte tasarrufun adı olan melek, tutuşun şahıslaştırılması, uçuşun kuşlaştırılmasıdır.

Melekler, kainatta cari olan tasarrufun (bütünün parçayla ilişkisi anlamında ilâhî olan tasarrufun) muhatap hale getirilmek üzere özerkleştirilip şahıslaştırılmasının sonucudur. Allah gerçekten bir ise, meleğe ihtiyaç yoktur. Ancak Allah’ın birliğinin hazmı insan tasavvuruna (takdir ederseniz ki) fazla büyük geleceği için, onun dilimlenerek sunulması gerekiyordu. Tıpkı dünyayı konumsal olarak hazmetmek için enlemler boylamlar üretmemiz gerektiği gibi, Tanrının eylemlerini (ilâhî olan akıntıları, cereyanları) hissetmek, yere indirmek, tasavvur edebilmek ve radarlarımıza yakalatabilmek için onlara bir şahıs statüsü (bir yüz ve isim) vermek gerekiyordu. Müteal bir tekliğe itilmiş ve sıkıştırılmış Tanrı’nın (ki buna tevhid denir), yerden gelen çekim ve halktan gelen basınç kuvvetine daha fazla dayanamayıp çatıdan melek olarak tasavvur evinin içine damlaması söz konusu. Melek, Tanrının dünyaya parçalanarak girişinin bir sonucudur. Tanrı varlık içinde dağılırken (neşrolurken), Tanrının varlığın içindeki nüfuz ve çeşitli tasarruflarını görünür kılmak için o tasarruflara melek boyası sürüldü. Böylece bir puzzle’ın parçaları gibi Tanrı parçacıkları olarak melekler doğdu. Her bir melek sanki Tanrı’nın elinin parmakları gibidir. Meleklerin sayısı tıpkı esmanın sayısı gibi sonsuzdur. İsm-i azam ile büyük melekler bu açıdan akrabadır.

Melekler yukarıda ve uzakta olan Tanrıyı huzura (buraya) getirmek için yapılmış bir indirme operasyonunun sonucudur. Her bir melek bir gücün, bir özelliğin adıdır. Her bir melek, bir esmanın, bir sıfatın tabiri caizse putlaştırılmış halidir. Put ihtiyacı gündelik hayatın fıtri bir ihtiyacıdır. Tamamen özerk olmalarına izin verilmediği için melekler birer drone olarak anlaşılabilir. Melekler birer İHA’dır: İradesiz Hakimiyet Aracı. Bu İHA’ların bir görevi, görünme lüzumunu ifa etmek, görünürlük ihtiyacını karşılamak. Böylece dosta ümit, düşmana korku salmak. Yani iyiliği ve kötülüğü somutlaştırmak ve hissedilir kılmak. Melek görevli ve suurludur ama bağımsız ve iradeli değildir. Başka yerden kumanda edilen bir cihazdır. Zahiren özerk ve ama hüküm olarak birer robottur. Bu açıdan melekler tasavvurumuzun, görünmez ama cari nesneler olarak İlâhî olanı insanların etkileşim düzlemine indirmesini ifade ederler.

Demek ki melek, Tanrıyı görünür kılar, yere veya temas yüzeyine indirir, küçücük insana kavramsal olarak devâsâ olan Tanrıyı muhatap kılar. Meleğe ihtiyaç duyulmasının başka sebepleri de vardır. Eskiden Tanrı bir şahıs olarak tasavvur edildiğinden ve bir şahıs her yerde (yardımcısız, asistansız, temsilcisiz, askersiz, kuryesiz) iş yapamayacağı için, onun varlığını kainatın değişik gözeneklerine yaymak için melek formu icat edildi. Eğer Tanrı bir Sultan ise elbette onun askerleri ve memurları olmalıydı: Bu İlâhî bürokrasi, yerdeki hakir (küçük) işleri büyük olan otorite adına yapacaktı. Hem otoriteyi görünür kılacak hem de onu küçük olmaktan kurtaracaktı. Böylece tevhid açısından atmosferin tamamında bir nem olarak varolan ilâhî mevcudiyet ve huzur (hazır olma hali), sıvılaşarak görülür ve hissedilir hale geldi. Melek bir eylem iken bir varlık haline geldi. Günümüzdeki insan yapımı melekler Siri veya Alexa adlarını alıyor. Mülkte tasarrufun adı olan melek, tutuşun şahıslaştırılması, uçuşun kuşlaştırılmasıdır.

Tanrıyı insanın göz hizasında görme ve kalp hizasında hissetme ihtiyacı Tanrıyı aşağıya melek olarak çekti. Tanrının eli-kolu o kadar uzundu ki, ona gündeliğin göz hizasından bakan birinin bir el görmesi mümkün değildi. Yakından bakan kişi bir el yerine bir çöl veya bir boşluk görürdü. İşte melek, o eli o gözün hizasına getirmek için elin yüzeyine yapılmış emojidir (sevindirici ve korkutucu versiyonlarıyla).

Enlemler ve boylamlar biz var dediğimiz için var. Ancak onlar bizim onlara var dememizden bağımsız olarak varolmadıkları için onları bizim reddetmemiz gerekiyor diye düşünmek, insanın dünyayı kavrama lüzumunu kavrayamamış insanların düz dünyasında geçerli bir doğru olurdu.

- Advertisment -