Ana SayfaYazarlarÖcalan’ın “zamanı” geldi

Öcalan’ın “zamanı” geldi

 

Dolmabahçe’de kurulan masa bir ay sonra yıkıldığında devletin önünde dört seçenek vardı.

 

(1) Sri Lanka modelini hayata geçirerek PKK’yi yok etmek.

 

(2) PKK’de gruplaşma, hizipleşme yaratarak örgütü bölmek.

 

(3) PKK’yi askeri, ekonomik ve siyasi kuşatmaya alarak amaçlarını gerçekleştirmesinin önüne geçmek.

 

(4) Daha fazla sosyal, siyasal, ekonomik maliyet yaratmamak için, kuşatma aracılığıyla PKK’yi müzakerelere ikna etmek.

 

Birinci seçenek gerçekleşmesi imkansız bir arzuydu. İkinci seçenek de arzulanan ancak gerçekleşmesi mümkün olmayan bir beklentiydi. O yüzden ilk iki seçenek tercih edilmedi. Bu sonuca, bugünden geçmişe giderek gelişen olayların kronolojisine, verilen demeçlere, izlenen stratejilere bakarak ulaşıyoruz.

 

                                                                    *          *          *

 

“Çözüm sürecini buzdolabına kaldırdık”; “PKK sınır dışına çıkarak silahları betona gömsün, çözüm süreci o zaman başlar” şeklinde verilen üst düzey beyanlara bakılırsa, devlet aklı üç ve dört no’lu seçenekleri yeni dönemin stratejisi olarak belirledi.

 

2015 yılı Temmuz ayından itibaren bu stratejinin uygulanması kapsamında, askeri mücadelede ve örgüte verilen kitle desteğinin nötrleştirilmesinde küçümsenemeyecek bir mesafe alındı. Ancak hatâlı ve eksik pratikler de olmadı değil. Devlet PKK’yi kuşatmayı ve PKK’yi müzakerelere ikna etmeyi içeren üç ve dört no’lu seçenekleri uyguladı; ancak propaganda dili bir no’lu seçeneğe (Sri Lanka modeline) göre oldu. Bu, hem medyanın uygulanan yeni stratejiyi derinliğine anlamamasından, hem de üç ve dört no’lu uygulama seçenekleri için gereken uzmanlık ve profesyonelliğin bulunmamasından kaynaklandı.

 

Diğer taraftan, stratejik-taktik ile stratejik amaçlar arasında da bir belirsizlik söz konusu oldu. Üç no’lu seçenek (PKK’yi kuşatmak) stratejik-taktik, dört no’lu seçenek de (PKK’yi müzakerelere ikna etmek) stratejik amaç olabilirdi. Ancak her şeyini stratejik-taktiğe göre uyarlayan devlet, stratejik amacı unuttu. Bu da karamsarlık, umutsuzluk ve negatif enerji yarattı.

 

                                                                         *          *          *

 

Taktik ve amaç belirsizliği, devletin üç no’lu uygulamadan dört no’lu uygulamaya geçişi sağlayacak yaratıcılığı sergileyememesinin en önemli sebebi oldu. Bu sıçramanın gelmemesi, çok önemli bir beklentiyi de boşa çıkardı. Devlet ve iktidar taktiği amaca çeviremeyince örgütün tutumunu dönüştürmeyi esas alan strateji hem uzadı, hem de çatışmalar ağır toplumsal maliyet yarattı.

 

PKK’yi tavize zorlamak için kuşatmak, bir yöntemdi, PKK’yi çatışmasızlık ve çözüme ikna etmek ise esastı. “Partnerim çözüm istemiyor, çözüm dışında seçeneği olmadığını hissettirmek istiyorum” demek ile “Partnerimi öyle bir kahr-ı perişan edeceğim ki ondan arta kalan küller üzerinde bayrağımı dikeceğim” demek arasında büyük fark var.

 

İlk yaklaşım, partnerin ahlâkî davranmadığı, onu etkilemeye yönelen davranışın bir ahlâkî itirazdan kaynaklandığı kanaatini uyandırır. İkinci yaklaşım, gerçekleşmesi mümkün olmayan niyetler için verilen mücadelede belirsizlik ve spekülasyon yaratır.

 

                                                                          *          *          *

 

PKK’yi müzakere ve çözüme ikna etmek (üç no’lu seçeneği dört no’lu seçeneğe dönüştürmek) için, elimizde kullanacağımız parametreler var mı? Var. Hem de etkili parametreler. Önce seçeneklere bakalım.

 

(a) Dolmabahçe mutabakatı çerçevesinde müzakerelere dönme çağrısı yapmak.

 

(b) Öcalan’ı yeniden devreye koymanın prosedürü ve rıza üretecek yöntemlerini bulmak.

 

(c) Diplomasi, kamuoyu oluşturma, kanaat yaratma gibi psikolojik faktörleri (ABD, İran, Âkil İnsanlar, medya, HDP, CHP-HDP işbirliği gibi, çözüm için teşvik edilebilecek dinamikleri) PKK’yi etkilemek için devreye sokmak. 

 

                                                                         *          *          *

 

PKK’yi kuşatma stratejisinin örgütü çözüme ikna etmeye nasıl dönüştürüleceğinin yoğun şekilde tartışıldığı bir zaman diliminde, KCK’den Dolmabahçe mutabakatı çerçevesinde müzakerelere hazır oldukları açıklaması geldi. Böylece dönüşümün daha az maliyetle gerçekleşmesinin imkânı doğdu. Ayrıca, Öcalan’ın yeniden etkili bir aktör olarak devreye girmesi için de ortam oluştu. Bu yeni durum mutlaka değerlendirilmelidir.

 

Ancak kalıcı ve sürdürülebilir bir çatışmasızlık ve kamu düzeni sağlandıktan sonra, görüşmelere geçilmelidir. Aksi halde, benzer durumlar sıklıkla yaşanıp fazla hayal kırıklıkları yarattığı için, kamuoyu girişime destek vermeyebilir. Çözüm masasına oturulacaksa, yeniden çatışmalara hazırlık yapmak için değil, meseleyi kesin bir şekilde, hem de kısa sürede çözmek için oturulmalıdır.

 

İtin uğursuzun, halk düşmanlarının fır döndüğü, yoksul halklarımıza acı yaşatmak için çırpındığı tarihi günlerden geçiyoruz. Durum çok çok hassas, çok çok ciddidir. KCK açıklamasından sonra İmralı’da Öcalan’ın kapısını çalmanın barış için Türkiye'nin önüne yeni ufuklar açacağını düşünüyorum.

 

- Advertisment -