Ana SayfaYazarlarÜniversite sınavı: Sen imkânsızsın, sensizlik imkânsız...

Üniversite sınavı: Sen imkânsızsın, sensizlik imkânsız…

 

Duygusal açıdan çok cahiliz. Bize anatomi, Pretoria'daki tarım, hipotenüsün karesinin dik kenarların karelerinin toplamına eşit olduğu gibi her haltı öğrettiler. Ama insan ruhuna ilişkin tek bir şey öğrenmedik. Kendimiz ve başkaları hakkında kara cahiliz.”

 

Yaşar Sökmensüer’in Serbestiyet’te yayımlanan 16 Ağustos 2019 tarihli evlilik konusundaki yazısının sonunda Bir Film/Bir Replik kısmında Bergman’ın “Scenes From a Marriage” filminden yaptığı bu alıntı, benim yazımın da başlangıcı olsun. Ama bu sefer ben, boyumu çok çok aşan evlilikten değil de, boyumu daha az aşan eğitim/öğretim durumlarımızdan bahsetmek istiyorum.

 

Diyebiliriz ki, klasik anne hissiyatı budur, çocuğunuzla ilgili sıkıntılar/belirsizlikler kendi yaşadıklarınıza göre göze daha büyük görünür. Bu sebeple olabilir, kendi okul hayatımda böyle bir sıkıntı hissetmemiştim. Ama oğlum okurken, üniversiteye kadarki kısım hemen bitsin istedim. Sonunda bu yıl liseden mezun oldu, Ağustos ayının başlarında her şey netleşti, şimdi yavaş yavaş yeni hayatlarımıza alışacağız. Yuvadan uçan kuşlar, uzaklaşmakla iyi yapıyorlar, hiç kuşkum yok.

 

Bu aşamaya kazasız belasız ya da ufak tefek kazalarla geldik ama ben şu eğitim sistemini git gide daha çok takıntı haline getirdim.

 

Çok bildik sözleri tekrarlamak zorundayım: Eğitim/öğretim sistemi tamamen saçmalıklarla dolu. Düşünsenize, 18 yaşına kadar çok güzel olabilecek yıllar, bu anlamsız, hayatla bağlantısını hiç kuramayacağınız prosedürler ve ezberlerle geçiyor. Bir çocuğun belki de en değerli ve en meraklı yıllarını nevrozlarla geçirtiyor sistem.

 

Okulların yapısını, özel okul/devlet okulu ayrımlarının yapaylığını, liseye geçiş sınavlarını vs geçip iki konudan bahsetmek istiyorum: Müfredat ve üniversite sınav sistemi…

 

Müfredat birimler anlamına geliyormuş, yani öğretim/eğitim konuları/başlıkları diye tercüme edebiliriz. Şimdilerin müfredatında da, bizim zamanımızdaki lüzumsuz konuların tümü var, üstüne ağır ve çocukların neden öğrendiklerini asla anlayamayacakları yeni konular eklenmiş durumda.

 

12 Eylül çocuğu olarak üniversitenin son yılına kadar “İnkılâp Tarihi” dersi gördüm. Okuduğum üniversitenin eğitim dili İngilizce olduğu için dersin adı da “History of Turkish Revolution”a dönüşmüştü, kısaca HTR.

 

HTR dersleri ilkokulda, ortaokulda ve lisede ezberlediğimiz ama hiçbir şey öğrenemediğimiz derslerin bir tekrarıydı. Sonuçta 16 yıl boyunca İnkılâp Tarihi okudum ve Osmanlı İmparatorluğundan Türkiye Cumhuriyetine geçiş hakkında çok kısıtlı ve birbiriyle bağlantısı olmayan bilgiler edinebildim. Sistem adeta bize şunu söylemekteydi: Öğrenmeyin, merak etmeyin, birbiriyle bağlantısı olmayan, basma kalıp ve tekdüze bilgi kalıplarıyla dersi geçin, konuyu geçiştirin.

 

Sonraki yıllarda kişisel merak sayesinde resmi olmayan kaynaklardan öğrendiğim Türkiye’nin yakın tarihine ilişkin bilgiler beni hep çok şaşırttı, adeta büyüledi. Meğer ne kadar merak edilecek, ne kadar günümüzü açıklayan, neredeyse bireysel olarak kimliklerimizi belirleyen konularmış. İnsan gerçekten hayret ediyor! Biraz da utanıyor.

 

Milli Eğitim Bakanlığı 30 Ekim 2018 tarihinde 2019 üniversite sınavı hakkında bir açıklama yayınlamış:

(https://ttkb.meb.gov.tr/www/2019-yuksekogretime-gecis-sinavlarina-esas-konu-kazanim-ve-aciklamalar/icerik/326)

 

“Her yıl gerçekleştirilen ve ÖSYM Başkanlığı ile paylaşılan Yükseköğretime Geçiş Sınavlarına Esas Konu, Kazanım ve Açıklamalar, Bakanlığımız tarafından ilk kez öğrencilerimiz, öğretmenlerimiz ve kamuoyu ile paylaşıldı. Bu paylaşım ile 2019 yılında ÖSYM Başkanlığı tarafından gerçekleştirilecek yükseköğretime geçiş sınavlarına girecek öğrencilerimizin üzerindeki sınav baskısı ve stresin asgarîye indirilmesi, öğrencilerimizin sınavda karşılaşacakları soruların mahiyeti hakkında önceden bilgilenerek çalışmalarını bu doğrultuda planlamalarına katkı sağlanması amaçlandı.

Yükseköğretime geçiş sınavlarına esas konu, kazanım ve açıklamalara buradan ulaşabilirsiniz.”

 

Linkte sınava esas konu, kazanım ve açıklamalar başlıklar halinde veriliyor. Sadece başlıkların ve kısaca açıklamaların yer aldığı dokümanın sayfa sayısını yazıyorum, sıkı durun: 572!!! Diğer bir deyişle, sınava girerken hangi başlıklar altındaki konuları bilmeniz gerektiği hakkında 572 sayfa açıklama var. Bu dokümana bakıp da “sınav baskısı ve stresi asgarîye inen” bir öğrenci var mıdır?

 

Çok garip kazanım örnekleriyle dolu doküman.

 

Oğuz Türkçesinin Anadolu’da yazılmış ilk şiirlerinin yapı, tema, ahenk, dil ve anlatım özelliklerini belirler, şiirleri yorumlar.” (Onuncu sınıf Türk Edebiyatı ve Dil ve Anlatım dersi 26. Madde)

 

1932-1939 yılları Türk dış politikasındaki gelişmeleri dünyada meydana gelen ekonomik ve siyasi gelişmeler ile birlikte değerlendirir.” (İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük dersi 6. Ünite 4. Madde)

 

“Bir bölgedeki baskın ekonomik faaliyet türünü sosyal ve kültürel hayata etkileri açısından analiz eder.” (On ikinci sınıf Coğrafya dersi 91. Madde)

 

“Bir fonksiyonun grafiği ile x ekseni arasında kalan sınırlı bölgenin alanını Riemann toplamı yardımıyla yaklaşık olarak hesaplar.” (On ikinci sınıf Matematik dersi 12.6.2.1. Madde)

 

Doğrusal ve dairesel su dalgalarının düzlem ve parabolik engelden yansımasını çizer ve açıklar.” (Onuncu sınıf Fizik dersi 10.3.2.2. Madde)

 

Bana göre, 572 sayfalık edinilmesi gereken bilgi başlıklarının yarısına yakın bir kısmı lisans üstü ve hatta doktora tezi olabilecek konulardan oluşuyor. Seçtiğiniz alana göre bu bilgilerin her halükârda önemli bir kısmını öğrenmeniz gerekiyor. Özellikle Matematik Fen alanını seçmiş öğrencilerin üzerindeki yük tarif edilemez boyutta. Tüm bunları öğreneceğiniz yaşlar ise 15, 16, 17 ve 18.

 

Yani, imkânsız sorularla dolu imkânsız bir sınavdan bahsediyoruz. Üstelik, çok çok yüklü miktarda bir parayı çocuğunuzun yurtdışında okuması için ayıramıyorsanız, girilmesi de mecbur bir sınav bu. Birçok öğrenci ve ailesi açısından Türkiye’de okumanın maliyeti bile çok yüksekken, sınava girmeme lüksünün istisnai olduğu ve çok az sayıda öğrenciye nasip olabileceği aşikâr.

 

Tüm ülkelerin sınav ve eğitim/öğretim sistemleri, Finlandiya ile Güney Kore arasındaki geniş bir yelpaze içinde bulunuyor. “Meşhur Finlandiya sistemi”, boşuna meşhur değil. Çocuklara, gençlere mutlu bir okul hayatı ve özgür öğrenme alanları vaadediyor. Güney Kore ise intihar kelimesi ile genç kelimesinin sıklıkla bir araya gelebildiği ülkelerden biri. Sekiz saat süren neredeyse tahammülü mümkün olmayan bir sınavla sona eren, uzun saatlerden ve yıllardan oluşan mutlulukla hiçbir şekilde bağdaşmayan dehşetli bir eğitim sistemi ve yüksek işsizlik oranları…

 

Türkiye maalesef yelpazenin Güney Kore kısmına çok yakın. Ve maalesef, zaten zor olan ergenlik dönemini mahvetmek konusunda çok benzeşiyoruz. Fakat, Güney Kore’nin ön sıralarda olduğu Pisa sonuçları dikkate alındığında, Türkiye’de o yıllar mahvolurken aynı zamanda bir şey öğretilemediğini de anlıyoruz. Sınav biter, tüm bilgiler gider.

 

Bunlara ek olarak, sistemin şaşırtmalarıyla seçtiğiniz bölümle ilgisiz alanlarda çalışma ihtimaliniz de çok yüksek. Çok az öğrenci gerçekten hangi bölümü istediğini kavrayabiliyor çünkü. O büyük sınavlara girilir, o önemli bölümler kazanılır ve mezuniyetten sonra tamamen başka meslekler edinilir. İki güne yayılmış 5-6 saatlik bir sınavla gelecek bu kadar belirlenebiliyor işte.

 

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, Mayıs 2019’da yaptığı açıklamalarda, ilk sınavı 2024 yılında uygulamaya alınacak yeni bir eğitim sistemine aşamalı olarak geçeceğimizi anlattı. Yeni sistem gerçekten çok daha iyi görünüyor. Ama nelerin kağıt üstünde kalacağını bilmiyoruz. Üstelik yeni sistem uygulamaya geçirilene kadar neler olacağını da tahmin edemiyoruz. Belki bir gece ansızın yepyeni başka bir sistem ile karşılaşabiliriz.

 

Kazanamayanlar dahil, bütün üniversite sınavı öğrencilerini böylesine imkânsız bir sınava dayanma gücü gösterdikleri için tebrik etmek, bundan sonraki hayatlarında esas olacak “duygusal cehaleti yenme”, “insan ruhunu öğrenme” gibi müfredat dışı konularda ise başarılar dilemek gerekiyor.

 

- Advertisment -