Ana SayfaYazarlarHDP'ye ne oldu?

HDP’ye ne oldu?

 

HDP Ve Kürt sosyolojisi üzerinden devam etmek istiyorum.

            Bir önceki yazımda önemli batı kentlerindeki Demirtaş ve HDP oylarını aktarmış ve elbette kişisel bilgilerimin de desteklediği şu sonuca varmıştım: HDP’yi Meclis’e taşıyan oylar HDP’nin özgün tabanı dışından (ağırlıklı olarak CHP seçmeninden) gelen “stratejik oylar”dır.

 

            Bu saptamaya kuşkuyla yaklaşan kimi yorumlar aldım. Aslında HDP seçmeninin kendi partisine oy verirken, ikinci tur için İnce’nin elini güçlendirmek amacıyla Demirtaş’a değil İnce’ye oy atmış olabileceğini ihtimal içinde tutan bir bakış var. Okumuşsanız Baskın Oran kendi oyunu böyle açıklamıştı. Ben bu tür bir seçmen tercihi de olabileceğini kabul ediyorum. Ama bunun karşımızda duran mevcut rakamlar içinde anlamlı bir nicelik oluşturduğuna hiç inanmıyorum. Zira, Türkiye’nin bütününe baktığınızda şöyle kesif bir bölünme ile karşılaşıyorsunuz: Kürt şehirlerinin tamamında Demirtaş’ın oylarıyla HDP’nin oyları birbirine çok yakın. Diğer bütün kentlere baktığınızda tablo değişiyor. HDP’nin oyları Demirtaş’ın oylarından dikkat çekici oranlarda fazla. Aynı zamanda CHP oylarında da HDP oylarındaki artışa yakın bir azalma var.

 

HDP seçmeninin stratejik düşünüp Demirtaş yerine İnce’ye oy verdiği, dolayısıyla HDP’nin Batı’daki oylarının dışarıdan değil kendi tabanından geldiğini ileri sürebilmek için bu kesif bölünmede niçin Kürt şehirlerinin (aslında otantik Kürt tabanın) bu stratejiyi akıl edemediğini de açıklayabilmek gerekir.

 

            Ayrıca gözlem ve sağduyu diye de bir şey var izninizle… Benim çevremde CHP’li olup da, (baraj altında kalıp milletvekillerini AKP kapmasın gerekçesiyle) gidip HDP’ye oy atmayan bir tek kişi yok. Keza; HDP’ye gönül bağıyla bağlı olup, önceki seçimlerde bu partiyi destekleyip de bu seçimlerde HDP’nin yanında Demirtaş’a oy kullanmayan kimse de yok. Baskın Oran’ı taklit eden bir tek HDP’li görmedim çevremde. Batı’da da, Doğu’da da HDP seçmeni gözünde Demirtaş’ın çok ciddi bir saygınlığı var ve bu seçmenler sırf İnce bir tık yukarıda gözüksün diye hem de cezaevinde yatan bu liderden oylarını esirgemezler.

 

            Ben HDP’ye gönül bağı besleyen herkese, bu tür gerçek üstü akıl yürütmeleri bırakıp, yanlış yerlerde teselli aramamalarını öneririm. Neden böyle oldu sorusunu tartışmak gerekir. Tartışırken de seçimin adaletsizliğine; baskılara fazla takılmamakta fayda var. Baskılar ve adaletsizlik olmadığından değil elbette. Ama kanımca bunları aşan daha ciddi temelleri var bu HDP eriyişinin. Propaganda yapmak yerine bunları fark etmek hem HDP, hem Türkiye için daha hayırlı sonuçlar verir.

 

            Bu tartışmaya dönmek üzere yeniden Kürt nüfusun yoğun olduğu illere bakalım.

            Önceki yazıda HDP’nin 2015’e göre ağır bir gerileme yaşadığını rakamlarıyla yazmıştım. AKP’nin ise Türkiye genelinde %7 gerilemesine rağmen bu bölgede oylarını koruduğunu belirtmiştim. Burada ilginç bir soruyla karşı karşıyayız: HDP’nin oyları nereye gitti?

 

            AKP’de (Şırnak ve Hakkari hariç) oransal olarak böyle bir artış yok. O halde nerede bu oylar? Bu şehirlerde seçimlere katılım oranlarına ulaşmaya çalıştım ama böyle il il katılım oranı gösteren bir tablo bulamadım. Bu seçmen sandığa mı gitmedi? Bilmiyoruz.

 

            Fakat biraz daha yakında bakınca hepinizin ilgisini çekecek bir bilgi daha göze batıyor ve belki de sorumuzun cevabının ipuçları buradadır. Bu illerin neredeyse tamamında CHP ve MHP oyları artmış. Bu iki partinin oyları %2-3-4 gibi göze çarpmayan oranlarda olduğu için bu gelişme dikkatlerden kaçıyor olabilir. Fakat ilginç bence. Sonuçta şöyle bir tablo çıkıyor ortaya: Kasım 2015’e göre kabaca; HDP ortalama %7 kaybetmiş, AKP (Şırnak’ta %7, Hakkari’de %8 arttırmış ama diğer kentlerde) neredeyse aynı kalmış, İP %1-2 gibi varlık göstermiş, MHP %1-2, CHP %2-3 artış yaşamış…

 

            Ben HDP kayıplarından bir bölümün AKP’ye gitmiş olabileceğini sanıyorum. MHP’deki küçük artışların AKP’den gelen oylar olabileceğini; bu arada diğer bir kısım HDP seçmeninin de CHP’ye yöneldiğini düşünüyorum.

 

            İllerde katılım oranları belli olunca yeniden yorumlanabilir, ama görünen o ki; HDP önemli ölçüde gerilerken AKP’ye bu düzeyde oy kayışı olmamış. CHP umduğunu bulamamış diye düşünülebilinir, fakat bu da çıtayı nereye koyduğunuza bağlı kuşkusuz. Ben (Cumhuriyet değerleri/Yaşa Mustafa Mustafa Kemal Paşa/Anadil bölücülüğü vs gibi) alışıldık dilden uzaklaşıp Kürt dünyasının kimlik ve statü dertleriyle doğrudan temas kuran bir üslup geliştirildiğinde CHP’nin AKP ve HDP karşısında mesafe kat edebileceğini sanıyorum.

 

            Böyle düşünmemin nedeni, aynı zamanda HDP’nin gerilemesine ve fakat AKP’nin de o ölçüde büyüyemesine verdiğim cevapta yatıyor.

 

            Kanımca, Kürt kimliğine dayalı yürütülen siyasetin 2015 yılında yaptığı tercih geri tepmiştir. Bu seçim sonuçlarının teyit ettiği en önemli gerçeklerden birisi budur.

 

            Coğrafi egemenliği önceleyerek yapılan ayaklanma ve savaşma çağrısı karşılıksız kalmış; beraberinde getirdiği ağır yıkım, kimlik ve statü mücadelesi veren Kürt nüfus üzerinde büyük hayal kırıklığı yaratmıştır.

 

            Elbette 35 yıldır sahada silah kullanan, her aileden insan kaybına yol açan bir hareketin ortadan silinip gitmesi; tamamen desteksiz kalması mümkün değildir. Fakat iç tartışmalar ve taraflaşmalar üretmesi de kaçınılmazdır bu ağır yenilginin.

 

            2015 Haziran’ında büyük barış umutlarıyla HDP’ye oy atan Kürtlerin %25-30’u bu partiyi terk etmiş gözükmektedir. Ne Demirtaş’a yapılan haksızlıklar, ne Barzani’ye yöneltilen aşağılama ve tehditler, ne Afrin harekatı… Hiç birisi AKP’yi aşındıramamış, HDP’den uzaklaşmayı ise engellememiştir. Hendek savaşlarının bedelini AKP değil, HDP ödemiştir. (Kendi tahmin ve temennilerimdeki yanlışlardan birisinin de işte tam bunu görememek; Kürtlerdeki HDP’ye dair aidiyet duygusunun bu yıkımdan ne kadar etkilendiğini fark edememek olarak bir kere daha kayda geçeyim burada)

 

            Bağımsız Kürt devleti stratejisinden ve şiddet siyasetinden açıkça koptuğunu; Türkiye içi barışçı çözümlerin partisi olduğunu inandırıcı biçimde ortaya koymadıkça HDP’nin kaybettiği mevzileri kazanabileceğini sanmıyorum.

 

            HDP gibi bir partinin Kandil’den bağımsızlaşması; hatta duruma göre onunla karşı karşıya gelmesinin güçlüklerinin farkındayım. Fakat içine girdiğimiz konjonktürün Kandil’in rızası hilafına da olsa, barışçı ve Türkiyeli bir HDP’yle açık bir çatışmaya girmesinin de zor olduğunu düşünüyorum.

 

          HDP’nin kararsızlığa izin vermeyen, ikircikli olmayan net bir hat izlemesi, yükselen Türk milliyetçiliğinde de zemin kaybı yaratır.

            Söz Türk milliyetçiliğine gelmişken keseyim.

            Bir sonraki yazıda seçimlere bir de bu cephe üzerinden bakalım.

           

                   

               

- Advertisment -