Ana SayfaYazarlar"Herkes birilerini öldürüyordu, ben seni yaşatıyordum..."

“Herkes birilerini öldürüyordu, ben seni yaşatıyordum…”

 

"Herkes bir şey için savaşıyordu, ben kaçamazdım… Herkes birilerini öldürüyordu, ben seni yaşatıyordum…"

 

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları, 25 Ocak'ta prömiyerini yaptığı; Boris Vian ve John Steinbeck’in yazdığı, Işıl Yüce ve Ülkü Tamer'in çevirdiği, Gökhan Aktemur’un uyarladığı, Ergun Üğlü'nün yönettiği, Mert Turak'ın tek kişilik performans sergilediği "Karıncalar-Bir Savaş Vardı" adlı oyunu ile sezonun en iddialı oyunlarından birine imza atmış oldu…

 

İsimsiz bir askerin, isimsiz bir ülkede; neyin savaşını verdiğini bilmeden savaşmasından, bütün bunları anlamsız bulup kaçmasına kadar olan süreyi sevgilisi Jacquline'e hiç göndermediği mektuplar halinde anlatışına tanık olduğunuz genç askerin; yaşadığı hayal kırıklıklarını, arkadaşlarını, aşkını, tanık olduğu ölümleri, sorgulayışlarını izlerken, savaşın korkunçluğu ve anlamsızlığı tekrar tekrar yüzünüze çarptığını hissedeceksiniz…

 

Oyunun yönetmeni Ergun Üğlü savaşı şöyle tanımlıyor:

 

“Savaş”, planları yapıp fikri ortaya atandan, tetiğe ilk basana ve nihayet son mezarı kapatana kadar herkesi kirleten kanlı bir katran kuyusu gibi. Acılar içinde temiz kalmaya çalışanın bile üstüne kan sıçratan dipsiz bir kuyu… Anlamlandıramadığın böylesi bir savaşın içindeyken, düşünebileceğin tek şey belki de “sağ kalmak”tır. Sağ kalmak ve sevdiklerine kavuşmak… Askerin sevgilisine seslendiği; “Ben de hazırım Jacquline, ama savaşmaya değil. Sana dönmeye…” cümlesi yönetmeni tamamlar nitelikte…

 

Öyle bir yerdedirler ki; bizim asker, sevgilisinin adını söylerse kirleneceğini zannettiğinden Jacquline'i herkesten gizler… Başka bir asker, savaşın ortasında, hayata tutunmak için pamuklar arasında bir fasulye büyütmektedir. Herkes bir şey öldürürken, o bir şeyleri yaşatmaya çalışmaktadır ölüm tarlasında… 

 

 

"Ama savaş bu, başka bir şey değil. Çarpışmadığım, hiçbir şey anlamadığım bu savaşa geri dönmek istemiyorum" diyerek birliğinden ayrı düştüğü bir sırada sevgilisine kavuşmak için kaçan asker, "Savaşta bir tek kahramanlar pişman olur, ben değilim, ben bir tek kahramanlık yaptım, kaçtım." diyerek inandığı şeyi yapar ama bu sefer sevgilisine kavuşmasına engel olan bir mayındır. Mayına bastığında, Jacquline'e "aşk" gibi bir şey diye anlatır hislerini, bir kişinin temas edip ayrılmasıyla infilak eden… "İki tarafta savaşı bırakmış beni izliyor sanki, dünyanın ortasında bir mayının üstünde…" diyerek çaresizliğini anlatan asker, mayının  üstünde hayatı, savaşı… sorgularken sevgilisine umutla seslenir "Burada ne kadar kalırım, bilemiyorum. Bildiğim bir şey varsa, artık ben seni bekliyorum…"

 

Gökhan Aktemur'un iki yazarın öykülerini uyarlaması ve kendi eklemeleriyle ortaya çıkan eser, her dönem sahnelenebilecek bir oyun olarak karşımıza çıkıyor, Ergün Üğlü'nün başarılı rejisi, işlevsel sahne ve kostüm tasarımındaki üstün başarısıyla Eylül Gürcan, konuyla bütünlük sağlayan ışık tasarımıyla Mahmut Özdemir, etkili müziği ile Tolga Çebi bir o kadar etkili efektleriyle Erhan Aşar, tüm teknik kahramanlar ve tabii ki yaklaşık 1 saat 20 dakika boyunca sahnede gösterdiği performansla, her bir duyguyu izleyiciye de yaşatan, samimi oyunculuğuyla ayakta alkışlanmayı hak eden Mert Turak'ı gönülden kutluyorum.

 

Savaşları dinleyerek büyüdük, savaşlara tanık olarak devam ediyoruz yaşamaya… "Düşmandan korkmuyoruz ama savaştan sonra ne olacak ondan korkuyoruz. Herkes biliyor bu kazanılan bir savaş olmayacak…" İsimsiz askerimizin dediği gibi, dünyanın herhangi bir yerinde herhangi bir savaşta sonuç hep böyle olacak…

 

İzlerken, izledikten sonra hatta aklınıza geldikçe etkisinin geçmediği bir oyun izlemek isterseniz "Karıncalar-Bir Savaş Vardı" oyunu listenize eklemeyi unutmayın.

- Advertisment -