Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele (KOM) Dairesi eski başkanı Hanefi Avcı, İçişleri Bakanlığı soruşturması sonucu rütbelerinin sökülmesi ve özlük haklarının alınması nedeniyle İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Emniyet Genel Müdürü Mehmet Aktaş hakkında şikâyetçi oldu.
Soylu ve Aktaş hakkında “Görevi kötüye kullanma”, “iftira” ve “fikir ve düşünce özgürlüğünü engelleme” suçlamalarından şikâyetçi olan Avcı, Cumhurbaşkanlığı’na da konuyla ilgili inceleme yapılması için izin verilmesini talep eden bir dilekçe gönderdi.
Gülen cemaati aleyhindeki kitabında anlattıklarından suçlanmıştı
Bakanlık soruşturmasında Avcı’ya 2010’da yayımlanan ve ‘FETÖ’nün Emniyet içindeki faaliyetlerini anlatan “Haliç’te Yaşayan Simonlar” kitabında bahsettiği anıları nedeniyle örgüt üyeliği suçlamaları yöneltilmişti.
Avcı, bakanlığa gönderdiği savunmasında kendisiyle ilgili soruşturma açılmasının esas nedeninin Soylu hakkında yaptığı eleştirel açıklamalar olduğunu öne sürmüştü.
“Soylu’yu eleştirdiği için müvekkilin şahsına iftira atılmaktadır”
Avcı’nın avukatı tarafından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na verilen şikâyet dilekçesinde, Avcı’nın “FETÖ aleyhindeki tutumu ve FETÖ’nün organizasyonuyla hapis yatırıldığı” hatırlatılarak şu ifadeler yer aldı:
“Müvekkil hakkında başlatılan bu işlemi haklı kılacak hiçbir ciddi belge, bilgi olmadığı, müvekkilin şahsıyla irtibatlandırılmaya çalıştıkları PKK ve FETÖ ye karşı sadece meslek içinde değil emeklilik sonrası, bugün de en önde mücadele ettiği, bu örgütlerin hedefi olduğu açık belgeli olduğu halde sadece şüphelilerden Sayın S. SOYLU’yu eleştirdiği için cezalandırmak amacıyla yasaya uygun iş yapılıyormuş gibi gösterilerek müvekkilin şahsına iftira atılmaktadır.
“FETÖ örgütüyle tüm ülkede herkesin bildiği müvekkilin mücadelesini görmezden gelerek, 20-30 yıl önceki konularla, 12 yıl önce yazdığı kitapta anlatılan konuları sanki yeni konuşulmuş, FETÖ hakkında kitap yazmamış bunca zaman mücadele etmemiş gibi suçlayıcı dil kullanarak işlem başlattıkları görülmektedir.
“Şeklen mevzuattaki usule uygunmuş gibi göstererek diğer şüpheliler ile birlikte fikir ve usuli işlemler yaparak müvekkilin şahsına iftira ederek rütbelerinin alınması işlemi ve yapılan işlemlerin neticesi olarak emekli kimlik kartının alınması, polis evi ve diğer tesislere girmesine mâni olma, hususi pasaportunun iptali, bazı kazanılmış sosyal haklarının alınması, maaşında belli oranda kesinti yapılmasını sağlayan cezai işlem başlatmışlardır.”
“Bakanlığın çalışmaları ile ilgili inceleme, denetim ve soruşturma yapılması gerektiği görülmektedir”
Cumhurbaşkanlığına gönderdiği dilekçede Soylu ve Emniyet teşkilatıyla ilgili bazı iddialardan söz eden Avcı şunları yazdı:
“1-Son zamanda rütbesi alınan emekli emniyet mensuplarının; haklarında FETO mensubu olduğu iddiası ile soruşturma yapılan veya haklarında ciddi inandırıcı emareler olan kişiler değil, bakanlık ve yönetimi eleştiren kişiler olduğu, bu kişileri cezalandırmak, diğer emsallerine göz dağı vermek amacıyla FETÖ-PKK ilişkisi var diye bahaneler kullanılarak, 375 sayılı KHK dayanarak hukuka aykırı rütbe, kimlik alma, ruhsat iptali .. vb işlemlerin yapıldığı,
2- Bu soruşturmaların Emniyet Genel Müdürlüğü’nün bilinen yerleşik usul ve uygulamaları dışında usulsüz olarak yürütüldüğü,
3-Yine Sayın İçişleri Bakanını eleştiren bazı basın mensupları hakkında soruşturmaların hukukun gerektirdiği yetkili yargı ve emniyet birimlerinden gizlenerek, Ankara’da yetkisiz yargı birimleri ve emniyet mensuplarınca, bu konularda bilenen usul ve esaslara uyulmadan, hukuka aykırı bir biçimde yapıldığı gibi belgeli hususlar olduğu,
4-Basına intikal etmiş haberlere göre başka yetkili adli yargı mercilerinde soruşturmaları gereken olayları hukuka aykırı suni gerekçeler ile Ankara’ya taşıyarak dolayısı ile kolay yönlendirdiği Ankara Emniyetince soruşturma yapılmasına çalıştığı, bu tür soruşturma taleplerini karşılamayan Ankara’da görevli savcı A.T. başka yere tayinin yapıldığı kamuoyunda ve basında yer almıştır. Bu durum İçişleri Bakanının yargıyı denetiminde olan polis birimi üzerinden etkilemeye çalıştığını göstermektedir.
5-Yine sayın bakanın bazı büyük yolsuzluk olaylarına karışan, uyuşturucu ticareti yaptıkları dolayısı ile soruşturmaya uğrayan şüphelilerle makamında görüşmeler yaptığına dair basına yansıyan çokça fotoğrafların olduğu,
6-Hakkında soruşturma yürütülen bazı şüphelilerin kaçması için haber salındığı yolunda basında yer alan iddialar olduğu.
İçişleri Bakanlığı faaliyetleriyle ile ilgili olarak yukarıda altı (6) madde halinde özetlenen vakalara bakıldığında; İçişlerinde hukuka aykırı işlemler yapan anlayışın etkin olmaya başladığına dair ciddi emareler olduğu ve bu anlayış önlenemez ise ilerde polis- istihbarat ve yargı üzerinde etkinliğini artırarak, hukuk düzenini bozan sorunlar yaratacağından, şimdiden bakanlığın çalışmaları ve işlemleri ile ilgili olarak inceleme, denetim ve soruşturma yapılması gerektiği görülmektedir.”
Cumhurbaşkanlığı’na ilettiği dilekçedeki hususları Erdoğan’a hitaben yazdığı açık mektupta da özetleyen Avcı mektubunu şu sözlerle bitirdi:
“Anayasa 104. Maddesi ‘Cumhurbaşkanı … Anayasanın uygulanmasını, devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını temin eder. Anayasanın 108. Maddesi ‘İdarenin hukuka uygunluğunun, düzenli ve verimli şekilde yürütülmesinin ve geliştirilmesinin sağlanması amacıyla, Cumhurbaşkanlığına bağlı olarak kurulan Devlet Denetleme Kurulu, Cumhurbaşkanının isteği üzerine, tüm kamu kurum ve kuruluşlarında … her türlü idari soruşturma, inceleme, araştırma ve denetlemeleri yapar’ hükümleri gereği İçişleri Bakanlığı’nda yapılan iş ve işlemler üzerinde yukarıda belirtilen konularda inceleme, araştırma ve denetleme yaptırılmasını gerektiği açık olup, gereğini Takdirlerinize Saygıyla Arz ve Talep ederim.”
2010’da kendi kitabında anlattığı anılarından suçlanmıştı
Haziran ayında Avcı’nın rütbelerinin sökülmesine karar verilen İçişleri Bakanlığı soruşturmasında Avcı’ya “1975-1976 yıllarında 8-9 ay gibi bir öğretim döneminde Ankara ilinde FETÖ’nün etkisi altında olan ışık evlerinde kaldığı”, “90’lı yılların sonunda Üsküdar’da bir dershanede FETÖ/PDY silahlı terör örgütü lideri ile görüşmesi olduğu”, “Bir dönem çocuklarınızın FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütüne müzahir okullarda eğitim aldığı” gibi eski tarihli suçlamalar yöneltilmişti.