Kraliçe II. Elizabeth’in vefatının ardından yazılanlara bakıldığında, modern monarşilerin işlevinin ülkemizde anlaşılmadığını görüyoruz. İlk olarak belirtmek gerekir ki Batı monarşileri dünyanın en demokratik ülkeleri arasında. Bu durumu ülkelerin demokrasi karnelerini ölçen kuruluşların raporlarından anlamak mümkün. Bir örnek verelim. The Economist’in her sene hazırladığı güncel demokrasi endeksinin[1] ilk sıraları şu şekilde:
Görüldüğü üzere listenin en tepesinde monarşiyle yönetilen Norveç bulunuyor. İsveç, Danimarka ve Hollanda gibi monarşiler de üst sıralarda. Gayet tabii bu ülkelerdeki monarşiler sınırlandırılmış, diğer bir deyişle meşruti monarşiler. Haliyle esas yetkiler halkın seçtiği yöneticilerde. Peki bu ülkelerde sembolik de olsa monarşi neden sürdürülüyor? Çünkü monark seçimle göreve gelmediğinden kendi koltuğunu korumak için ülke zararına siyasi kararlar almak zorunda kalmıyor. Siyaseten nötr olması gereken kurumlara yaptığı atamalar da siyasi bağlara göre olmuyor tabii. Monark aynı zamanda, özellikle kriz zamanlarında ihtiyaç duyulan, siyaseten nötr, toplumun tamamını kapsayıcı birleştirici güç ihtiyacını da karşılıyor. Aynı ihtiyacın parlamenter sistemin uygulandığı cumhuriyetlerde nitelikli sayılarla seçilen başkanlarla karşılandığını görüyoruz. Öte yandan ileri demokrasi düzeyine sahip olan monarşilerde ve cumhuriyetlerde siyasetin etkisinden olabildiğince uzak, görünürlüğü az uzmanlık kurumları da siyaseten nötr diğer kamu kurumları olarak karşımıza çıkıyor.
İster Birleşik Krallık gibi monarşi olsun, ister Almanya gibi cumhuriyet olsun, parlamenter sistemin uygulandığı devletlerde devlet başkanları sembolik yetkiler kullandığı için başkanların halk tarafından seçilmesi durumunda ortaya çıkacak, kullanacakları yetkileri dayandıracakları meşruiyet kaynaklarına ihtiyaçları olmamaktadır[2]. Nitekim Birleşik Krallık’ta da devlet başkanı veraset yoluyla göreve gelmektedir. Cumhuriyet rejimini benimseyen, parlamenter sistemin uygulandığı devletlerde ise devlet başkanlarının nitelikli sayılarla parlamentolar tarafından seçilmesi çoğunlukla benimsenmekte; söz konusu sayılar 2/3 gibi yüksek oranlara bağlanmak suretiyle siyasi partiler uzlaşmaya, partizan özellikleri ağır basmayan ve siyasi figür olmayan kişileri devlet başkanı olarak seçmeye teşvik edilmektedir[3].
Ancak cumhuriyetlerde siyasi tercihler neticesinde devlet başkanının nötr konumu yok edilebilir ve sistem değiştirilebilir- 2007 ve 2017 anayasa değişiklikleriyle Türkiye’de de yapıldığı gibi. Ancak belirtelim ki 2007 öncesinde de devlet başkanlarının Türkiye’de tamamen nötr bir idare sergilediklerini söylemek güç. Haklı ve haksız birçok sebep ve argüman sunulabilecek bu gelişmeleri bir tarafa bırakırsak iktisadi, siyasi, kültürel ve diğer sebeplerle bölünmüş toplumlarda “nötr güç” özellikle önemli. Vefatından önce II. Elizabeth’in şahsında somutlaşan İngiliz Monarşisi de böyle bir nötr gücü temsil ediyor. Tarihimizde biz de bu tarz bir monarşiye 1908-1912 arasındaki dönemde yaklaştık ancak dönemin koşulları bu monarşiyi uzun ömürlü kılmadı.
Fransa da birçok defa monarşiye geri döndü, sonrasında tekrar cumhuriyeti benimsedi. İngiltere bile 1649-1660 yılları arasında cumhuriyeti denedi, sonrasında monarşiye geri döndü. Almanya ve Avusturya imparatorlukları savaşla yıkıldı. Bir devletin demokratik olup olmamasında monarşi veya cumhuriyet rejiminin benimsenmesi tek belirleyici değil elbet. Ancak mevcut Batı Monarşilerinde demokratik kültürün oluşumunda monarşilerin yeri büyük. Haliyle gelişmiş Batı demokrasilerinin böyle bir değeri kaybetmek istemeyeceklerini varsayabiliriz.
Bu arada cumhuriyeti benimseyip başkanlık sistemiyle yönetilen ve demokratik olan devletler yok mu, var tabii. Orada da gelişmiş kurumsal mekanizmalar ile federalizmin merkezi devleti sınırlandırıcı etkisi çoğunlukla demokrasiyi korumakta. Bu kısa yazıda ele alamayacağımız başka birçok faktör de var şüphesiz.
Ünlü eseri Kanunların Ruhu Üzerine’de Montesquieu kendi monarşileriyle kıyaslandığında kuvvetlerin bir arada bulunduğu İtalyan cumhuriyetlerinde özgürlüğün daha az olduğunu belirtmektedir[4]. Bu düşüncesiyle ünlü düşünürün vurgulamak istediği, özgürlükler bakımından kuvvetlerin ayrı olmasının siyasi rejim türünün monarşi veya cumhuriyet olmasından çok daha önemli olduğudur. Günümüzde de çoğu insan anti demokratik bir cumhuriyette yaşamaktansa demokratik, müreffeh ve hukukun üstünlüğüne göre yönetilen bir monarşide yaşamayı tercih eder. İngilizlerin Kraliçe’ye gösterdikleri saygı monarşiye hayranlıktan ileri gelmemektedir. Bu saygının aslında olabildiğince siyaset dışı, nötr, kapsayıcı ve istikrarlı olan kamu gücüne yönelmiş bir saygı olduğunu söyleyebiliriz.
Not: Yazıda geçen “siyaseten nötr olma” kavramı, liberal demokrasinin gereklerini karşılayan bir yönetimde sistemin temellerine aykırı olmayan siyasi görüşler bakımından yansızlığı ifade etmektedir. Haliyle bu yazı, liberal demokrasi “gömleğini giymektedir” ve liberal demokrasiye inanmayanlar için -gayet tabii olarak- pek bir anlam ifade etmeyecektir.
___________
Volkan Aslan 2011 yılından bu yana İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Anayasa Hukuku Ana Bilim Dalında Dr. Öğretim üyesi olarak çalışmaktadır. Karşılaştırmalı anayasa hukukunda devlet başkanının kararname yetkisi, COVID-19 tedbirlerinin hukuka uygunluğu, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru gibi anayasa hukuku ve insan hakları hukukunu ilgilendiren birçok konuda Türkçe ve İngilizce yayını bulunmaktadır.
[1] Endeksin tamamı için bkz.: Economıst Intellıgence Unıt, Democracy Index 2021, (Çevrimiçi) https://www.eiu.com/n/campaigns/democracy-index-2021/, Erişim tarihi: 11 Eylül 2022.
[2] Volkan Aslan, Karşılaştırmalı Anayasa Hukukunda ve Türkiye’de Devlet Başkanının Kararname Yetkisi, İstanbul, On İki Levha Yayınları, 2020, s. 73.
[3] Arend Lıjphart, “Constıtutıonal Desıgn for Dıvıded Socıetıes”, Journal of Democracy, Cilt: XV, Sayı: 2, s. 104.
[4] Bkz.: Charles de Secondat de Montesquıeu, De l’esprıt des loıs, Livre XI, Chapitre VI (De la constitution d’Angleterre). Türkçe çevirisi için bkz.: Montesquıeu, Kanunların Ruhu Üzerine, Çeviren: Berna Günen, 6. Baskı, İstanbul, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2021, s. 199.