Meral Akşener, iki gün önce bir TV programında, önceki söylemlerinden farklı olarak, 6’lı masanın ahengini bozabilecek açıklamalarda bulundu. Kılıçdaroğlu’nu aday olarak istemedikleri anlamında yorumlanabilecek açıklamalar yaptı. CHP üyesi iki belediye başkanını Kılıçdaroğlu’na karşı bir seçenek olarak gösterecek ifadeler kullandı.
CHP’nin içine el atan ve siyasi nezakete uymayan bu tutum da Akşener’in ne yapmak istediği konusunda soru işaretlerine yol açtı. Bu seçim bir referandum karakteri taşıyor. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin seçmen tarafından desteklenip desteklenmediği oylanmış olacak. Sisteme “Ya devam ya da tamam” diyeceğiz.
Akşener, 6’lı masayı dağıtmak mı istiyor? Mansur Yavaş’ı CHP’ye rağmen aday göstermek istemesinin yol açacağı sonuçları bilecek kadar siyasi birikime sahip. Akşener, CHP ile bir uyum yaratamazsa, AK Parti’nin kazanabileceğini de biliyor. İttifakı baltalıyor gibi bir görüntü vermek ona pahalıya mal olabilir. Böyle bir sonuç Akşener’i merkez sağın liderliği hedefinden uzaklaştırır ve marjinalize edebilir. 6’lı masa konusunda İYİ Parti içinde bir homurdanma var. Son konuşması onları mutlu etti.
Belki de onların son zamanlarda artan ileri geri konuşmalarını önlemek için bu yola başvurdu. Ancak “Solla olmaz” diyen radikal ülkücülüğü mutlu edebilecek bir siyasi tercih, merkeze gelemez. Akşener bunları herkesten daha iyi bilir. 2018 seçimlerinde ‘ortak aday’a karşı çıktı. Kendisi aday oldu. Erdoğan kazandı. Şimdi de ortak aday formülünü bozacak zorlamalara girişmesi halinde yine kaybeden taraf olabilir.
Merkez sağı toplayabilir mi?
20 yıldır merkez sağ siyaset boş kaldı denebilir. AK Parti sağcı bir parti olmasına rağmen bildiğimiz klasik sağcı partilerden farklı ideolojik tercihleri olduğu için onu bu sınıflandırma içinde saymıyorum. Akşener’in İYİ Parti’si kamuoyu yoklamalarında 6’lı masanın ikinci büyük partisi olarak görünüyor. Eğer iktidar değişir de muhalefet çoğunluğu kazanırsa, Meral Akşener sağcı siyasi geleneğin lideri durumuna geçebilir.
Son yıllarda merkez sağ siyasetçilerin ve seçmenin muhalefete yöneldiği, solcu seçmenlerden daha radikal bir pozisyon alarak, iktidarın değişmesinden yana ağırlık koymaya başladıkları söylenebilir. Özellikle uzun yıllar Süleyman Demirel’in liderliğini yaptığı AP/DYP geleneğinin tanınmış isimleri siyasette değişim talebinin etkili sözcüleri gibi davranıyorlar. Meral Akşener de bu gelenekten geliyor. Her ne kadar ülkücü bir kökü de olsa, asıl eğiliminin merkeze yönelik olduğunu söyleyebiliriz.