Kızılay ve bağlı şirketi önce Ahbap Derneğine depremin 3. gününde 46 Milyon TL’ye 2050 adet çadır satıyor; yetmiyor, aynı günlerde bölgeye ilaç dağıtmak için gelen Türk Eczacılar Birliği’ne (TEB) tanesi 140 bin TL’den 76 metrekare büyüklüğünde 5 adet çadır satıyor.
Kendisi dağıtmıyor veya AFAD’a teslim etmiyor.
Satıyor!
Olan biten, “gazeteci gibi gazetecilere” ulaştıkça biz de öğreniyoruz.
Mübarek Kızılay değil sanki çadır taciri!
Allahtan çadırları satın alanlar bu ülkenin kuruluşları.
Bu nedenle Kızılay’dan kurtarılan çadırlar doğrudan afetzedeye ulaşabiliyor.
Dünyanın dört bir yanından gelen herkes elinden ne gelirse yapmaya çalışıyor!
Kimi enkazın altına girip insan çıkartıyor, kimi enkaz başında, un haline gelmiş betonları yaşam koridoruna yol açmak için elden ele enkazdan uzaklaştırmaya çalışıyor!
Kimi yemek yapıp doyuruyor!
Başka ülkelerin uçakları bu kış günlerinde insanlar soğukta, açıkta kalmasın diye hazır mutfakları, sahra hastanelerini ve ille de çadırları yüklenip gelmişler!
İnsanlar depremzedelere evlerini açıyor!
Para filan istedikleri tabii ki yok.
Kızılay ise stokladığı çadırları, eksi sıcaklıklarda sokaklarda yaşamaya çalışan insanlara dağıtacağı yerde durumu bir şekilde haber alan Ahbap’a ve Türk Eczacılar Birliği’ne “satıyor!!!”
Kızılay Başkanı Kerem Kınık haberi doğruluyor!!!
Şöyle diyor: “Ahbap ve Kızılay’ın iş birliği ahlakidir, akılcıdır, yasaldır. Aksini iddia eden ise ya meseleyi anlamamış ya da kötü niyetlidir.”
Erdoğan ve Bahçeli eleştiriler karşısında açıyor bayramlık ağzını başlıyor hakarete…
Kızılay, tüzel kişiliğe sahip, özel hukuk hükümlerine tâbi, kâr amacı gütmeyen, yardım ve hizmetleri karşılıksız olan ve kamu yararına çalışan bir gönüllü sosyal hizmet kuruluşudur.
Yani hangi nedenle olursa olsun Kızılay, afet sırasında elinde bulunan tüm olanakları kazazedeye doğrudan veya dolaylı olarak hiçbir şekilde karşılık beklemeden sunmak zorundadır. Bu onun varlık nedenidir. İnsanlar bundan emin oldukları için bağışta bulunurlar.
Kızılay’ın ve onun yan kuruluş olan şirketin hangi nedenle olursa olsun böyle bir afet sırasında çadır stoklaması her şeyden önce ahlak dışıdır. Ahbap Derneği ve Türk Eczacılar Birliği’ne de olsa çadır satması; üzerinde titizlikle tartışmayı hak etmektedir.
Kızılay’ın, elinde çadır varken bunları hem de depremin en yıkıcı ve yıldırıcı anlarında depremzedeye sunmayıp, bünyesinde tutup, bu çadırların varlığını haber alan iki kuruma satmasının örneği herhalde dünyada görülmemiştir.
Bu vahim durumun Kızılay tarafından değil de Kızılay A.Ş tarafından oluşturulması Kızılay tüzelkişiliğinin yönetimini sorumluluktan kurtarmayacağı açıktır.
Kızılay içerde ve uluslararası platformlarda ciddi bir prestij kaybına uğramıştır.
Kızılay büyük ölçüde bağışlarla yaşar. Bağışçılar, bağışlarını Kızılay afet sırasında çadır satsın diye yapmaz!
Bu durum karşılığını TCK 158/2. Maddede bulmaktadır.
Bu anlamda Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının konuyu gündemine alması gerekmektedir.
Ayrıca Kızılay’ın faaliyetlerini belirleyen tüzüğün hemen başında şöyle bir cümle bulunuyor:
“Varlığı zamanla sınırlı olmayan TÜRKİYE KIZILAY DERNEĞİ Türkiye Cumhurbaşkanı’nın yüksek himayeleri altındadır.”
Cumhurbaşkanı bu cümleden ne anlıyorsa onu yapmalıdır.
Nihayet Hükümete de görev düşmektedir. Çünkü tüzüğün 72. Maddesine göre “Derneğin her türlü faaliyeti hükümetin denetimine tâbi” bulunmaktadır.
O da nasıl bir denetim yapacaksa onu yapmalıdır.
Medya da bu rezaleti unutturmamalıdır.
Başta yargı olmak üzere, bu vahim duruma karşı yukarıda yazılı merciler yine sessiz kalırsa zaten tartışmalı meşruiyet halleri daha da üst perdeden dile getirilecektir.
Benden söylemesi…