26 Ekim 2017] Özür dilerim. Çok mahcubum. Fena halde yanılmışım. Artık hiçbir inanılırlığımın kalmadığından endişe ediyorum, Serbestiyet okurları nezdinde. Bir daha ne yüzle klavye başına otururum, bilemiyorum.
Azar azar salınırlar sanmıştım son yazımda. İddianamenin “bomboş” olduğundan; gözaltına alınmalarından sonra haklarında yazılıp çizilenlerin pek çoğunu içermediğinden söz etmiştim. Cumhuriyet gazetecilerinden sonra Büyükada insan hakları aktivistleri de çıkabilir demiştim “birkaç ay içinde.” Şu tahminde bulunmuştum: “Aralıklı ve tek tük gelecek tahliyeler. Dâvânın aslında toptan çöktüğü bu yolla kamufle edilecek” (Elma dersem çık, armut dersem çıkma, 22 Ekim 2017).
Olayların akışı, bütün transandantal kehanetler gibi benimkini de iflâs ettirdi. Hepsi birden tahliye oldu, daha ilk duruşmada. Yıllarının hapiste geçebileceğinden korkmuştum. Temmuz’dan bu yana yattıkları sadece dört ayla sınırlı kaldı. Oktay Rifat’ın fareyi “şunun şurasında minnacık bir kapan bu” sözleriyle ikna etmeye çalışması gibi, kısacık bir dört ay, alt tarafı.
Bunu neden düşünemedim? Neden kötümserleştim? Neden abarttım bütün olayı?
Şimdi de abartıyor olabilir miyim üstelik? Sosyal medyada bazı mesajlar dolaşıyor, “ne bağırıyorsunuz, beraat mı ettiler?” diye. Doğru. Shakespeare’in Mark Antony’sinin Brutus ve Sezar’ın diğer katilleri için söylediği gibi, hepsi şerefli insanlardır kuşkusuz (For Brutus is an honorable man, / So are they all, all honorable men). Geride bıraktığımız 137 gün boyunca hep suçlamış ve mahkeme başlamadan, iddianame bile hazırlanmadan yargılayıp bitirmişlerdi tutukluları. Çok, çok önemli bağlantıları vardı; görünce şaşacak, diyecek hiçbir şey bulamayacaktık. Kâh casustular, kâh terörist. Harita başında eylem planlamış, Türkiye’yi bölüp paylaştırmayı tasarlamışlardı. Olur böyle şeyler. Vicdanların sızlaması gerekmez. Yedi gündür çok benzer şeyler Osman Kavala hakkında söylenmekte. Onun da bütün bağlantıları ortaya çıkmış bulunuyor. Bir kere daha, hepsine inanmaya hazırım. Çünkü tabii, şerefli bir insandır Brutus; zaten ben de onun dediklerini çürütmeye çalışmıyorum (And, sure, he is an honourable man. / I speak not to disprove what Brutus spoke). Benim şüphem sadece kendimden.
Bir manşet: “Kızıl Soros Osman Kavala’nın finanse ettiği Birgün gazetesinin muhabiri gözaltında.”
Refik Durbaş’ın Çırak aranıyor’u geldi aklıma. Ölüm hep bana, yalnızlık hep bana, hasret hep bana mı düşer usta?
Şerefsizlik hep bana, şeref hep onlara?