Ana SayfaAli Bayramoğlu'yla Bugünler“'Kılıçdaroğlu yaşlandı, daha enerjik biri gelsin' dışında bir değişim tezi yok”

“’Kılıçdaroğlu yaşlandı, daha enerjik biri gelsin’ dışında bir değişim tezi yok”

“Seçim yenilgisi bir siyasi partinin, bir stratejinin, programın başarısızlığından çok bir şahsın, Kılıçdaroğlu’nun başarısızlığı olarak lanse edildi. Değişim elbette önemlidir. Neyin değişimi? Nasıl değişim? Nasıl bir CHP? Nasıl bir liderlik? Bu soruların hiçbirinin cevabı yok. Yani, “Kılıçdaroğlu yaşlandı, eskidi, başarısız oldu. Daha enerjik bir kişi iktidara gelirse başarılı olabilir” iddiası dışında ortada bir şey yok. Bu siyasi partinin belli ilkeler içerisinde, belli yapılanmalar içinde, belli bir istikamette değişmesi gerekir, değişim yaşanacaksa. Yönetimi dahil. Kılıçdaroğlu da meseleye biraz böyle bakıyor.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin Cumhur İttifakı ve Erdoğan üstünlüğü ile sona ermesinin ardından muhalefet içerisinde birçok tartışma başladı. Bu tartışmaların en büyüğü, muhalefetin ortak adayı olan Kemal Kılıçdaroğlu’nun partisi CHP’de yaşanıyor. Kılıçdaroğlu’nun görevi bırakması gerektiğini savunanlar, koltuğa aday olduğunu açıklayanlar ve ‘değişim’ çağrıları… Siz tüm bunlara baktığınızda ne görüyorsunuz, muhalefetin manzarasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Şöyle bir mesele var. CHP nasıl bir siyasi parti? İçinde bulunduğumuz çağda yılında ne istikamete doğru gidiyor? Neyi temsil ediyor muhalefet partisi olması dışında? Bu, genel olarak ortada kalmış bir soru. Buna çok kolay yanıt verilemiyor. Zira kurucu özellikleri olan, modernist dokuyu, niyetleri, arzuyu taşıyan bir siyasi partiden söz ediyoruz. Bir kimlik ve bir resmi ideoloji boyutu barındırıyor. Aynı zamanda bugün demokratikleşme arayışlarının amiral gemisi olmayı arzu eden bir yönetime de sahip. Kılıçdaroğlu, son yıllarda katmanlı yapıda önemli bir rol oynadı. Siyasi partinin anlayış olarak yörüngesini değiştirdi. Yaptığı şey Cumhuriyet Halk Partisi’ni tek bir kimliğin itiraz partisi olmaktan çıkarıp daha demokratik, daha kuşatıcı, kültür savaşları ve çatışma karşıtı bir yere doğru yönlendirmesi Bunu yaparken parti içinde sorunlar yaşadı, partiyi delege yapısı dahil, merkez yönetim kurulları dahil, parti meclisi dahil belli dengeleri gözeterek yeniden yapılandırmak durumunda kaldı. Bu, önemli bir anlayış değişimiydi. Bu anlayış seçimlerde Kılıçdaroğlu başarılı olsaydı -ki oldukça küçük bir farkla kaybetti- bugün Türkiye milliyetçilik değil belki de demokratik kabarma tartışmaları yapıyor olacaktı. Eğer kazansaydı bu anlayışın bir ihtimal olarak “siyaset”e dönüşme sınavının aşamasına gelmiş olacaktık. Çünkü anlayış bir şeydir, ama bu anlayışın bir siyasete dönüşmesi farklı bir şeydir. Bunun için söylem yeterli olmaz, uygulama, iktidar gerekir.


Fakat böyle olmayınca, Kılıçdaroğlu seçimi kaybedince karşımıza bir anda iki durum çıktı.

İlki şuydu: Seçim yenilgisi bir siyasi partinin, bir stratejinin, programın başarısızlığından çok bir şahsın, Kılıçdaroğlu’nun başarısızlığı olarak lanse edildi. Partiyi yeteri kadar iyi taşıyamadığı, seçimlerin bu yüzden kaybedildiği iddia edildi.  İkinci durum, seçim kaybının bir değişim arayışını meşrulaştırması oldu. Bu da iktidar mücadelelerini, iktidarda yer değiştirme arayışlarını devreye soktu.  İki durum birleşti; Kılıçdaroğlu’nun gitmesi, yeni lider bulunması ile değişim aynı potaya girdi, aynılaştı.

İmamoğlu, malum uzun süredir liderliğe hazırlanan, bunu çok isteyen bir isim. Seçim yenilgisini bir vesile olarak kullanıyor. Ve şimdiden genel başkanlığa adaylığını, Cumhuriyet Halk Partisi’nin lideri olmaya adaylığını ima yoluyla açıklamış görünüyor. Başka isimler de çıkıyor ortaya. Gürsel Tekin, Özgür Özel gibi…


Bu gelişmelerin çok acul bir duruma işaret ettiğini, etsiz butsuz olduğunu söylemek lazım. Değişim elbette önemlidir. Ama değişim, Cumhuriyet Halk Partisi’nin yeni istikameti etrafında değil, yeni lideri kim olmalı şeklinde ortaya çıkıyor. Kişi, kişi enerjisi merkezli bir tartışma, bir arayış olarak karşımıza çıkıyor. Değişim vurgusu, kişilerden ve lider adaylarından hareketle değişime dair en azından benim gözümde hiçbir ipucu içermiyor. Neyin değişimi? Nasıl değişim? Nasıl bir Cumhuriyet Halk Partisi? Nasıl bir yönetim? Nasıl bir liderlik? Bu soruların hiçbirinin cevabı yok. Yani, “Kılıçdaroğlu yaşlandı, eskidi, başarısız oldu. Daha enerjik bir kişi iktidara gelirse başarılı olabilir” iddiası dışında ortada bir şey yok. İmamoğlu’nun daha önce AK Parti karşısında seçim kazanmış olması, popülaritesi, karizmatik nitelikleri CHP içinde doğmakta olan kendiliğinden bir lider adayı olması da bunu tabii hızlandırıyor.

Özetle mevcut tablo dolayısıyla fazla iç siyasete dönük ve kaotik. Seçim yenilgisi sonrası başlayan hareketlenme sistematik değil. Belli bir siyaset anlayışı üstünde ilerlemiyor. Seçim yenilgisinin nedenleri kamuoyuna, yani CHP seçmenine açık bir şekilde tartışılmış değil, tartışılmıyor. Bütün bunların olmadığı yerde değişim, bir kadro değişimi olmaktan, bir kişi değişimi olmaktan öteye gitmez.

Böyle olunca tabii kuvvet dengeleri de kaçınılmaz olur ve Kılıçdaroğlu da o kuvvet dengelerinin içerisinde yerini alır. Bugün olan da o.

Onun yerinde olsam ben de bir anda ‘hadi bakalım ben kazanamadım, o zaman gençler gelsin. bu işi devralsın’ demem. Burası sonuç olarak bir bakkal dükkanı değil, büyük bir siyasi parti. Bu siyasi partinin belli ilkeler içerisinde, belli yapılanmalar içinde, belli bir istikamette değişmesi gerekir, değişim yaşanacaksa. Yönetimi dahil. Kılıçdaroğlu da meseleye biraz böyle bakıyor. Ani, hızlı bir değişim ya da ‘seçimlerde yenilgi yaşandı, onun için ayrılıyorum’ duygusunu yaratmak istemiyor. İkincisi de mevcut adaylar arasında ve ortasında aday değilim de demiyor. Yani siyasi parti içerisindeki dengeler icap ederse, onun devamına imkan verirse aday olabileceğini de anlıyoruz.


Tabii bunlar çok kesin şeyler değil ama ana çerçeve olarak baktığımız zaman seçim mağlubiyeti CHP’yi sarsmış görünüyor. İktidar kavgalarını alevlendirmiş görünüyor. Bunların bize siyaset konusunda şu anda hiçbir şey anlattığı yok. 

Peki CHP içerisindeki bu tartışmalar sizce 2024 yerel seçimlerine nasıl yansır? Muhalefet buradan yeni bir rüzgar yakalayıp seçimlerde başarılı olabilir mi, yoksa bu tartışmalar yerel seçimler öncesinde muhalefete büyük zarar mı verir sizce?


Böyle giderse çok kolay gözükmüyor Mustafa. Çünkü bir seçimden sonra bir siyasi partinin içine dönüp, içinde konuşup bunu dışa yansıtması ve bir ölçüm, bir değerlendirme gerekiyorsa bir eleştiri yapması, bir siyaset hamlesi için hazırlık yapması gerekir. Mesela HDP bunu daha çok yaptı, geçenlerde bir bildiri yayınladılar bununla ilgili. CHP’de bütün bunlar henüz ortada yok. Kılıçdaroğlu, ‘Biz çok doğru yaptık ama kaybettik’ diyordu en son televizyon programında. Yani eleştiri kapılarını çok açmıyor. Çünkü çok yıpratılacağını düşünüyor. Eğer iş böyle giderse bunlar seçim sonuçlarının CHP üstünde olumsuz bir etkisi olarak bu değerlendirilebilir. Yani bir boşluk, bir arayış ya da bir iç çekişme yerel yönetim seçimlerine giderken çok pozitif gelişmeler değil bunlar. Ama siyasi hayat çok farklıdır. Bir anda bir dalga çıkar, İmamoğlu’nun önü açılır. Partinin başına gelir. Yerel yönetim seçimlerinde bir yeni kabarma olur. Bu çerçevede bir toparlanma yaşanır. Bunlar mümkün mü? Mümkün ama birinci ihtimalin, yani dağınıklık, dağılma ve enerjinin aşağı çekilme ihtimalinin daha yüksek olduğunu görüyoruz.

Kaldı ki belediye başkanlığı seçimlerine on ay kaldı. On aylık bir sürede İmamoğlu’nun başına neler gelecek? En kuvvetli aday ve çifte kuvvetli aday bu kişi; hem İstanbul Büyükşehir Belediyesi için hem CHP genel başkanlığı için. Yargıtay’dan cezasına onay gelecek mi? Siyasi iktidar, Erdoğan, bu konuda zımni bir şekilde, üstü kapalı bir şekilde müdahil olacak mı? İmamoğlu’nu engelleyecek mi? Bütün bu soruların cevabını bilmiyoruz.
Seçimler yapıldı pek güzel evet ama hala mükemmel otoriter bir sistemde yaşıyoruz. Cumhurbaşkanı’nın yön belirleme, karar belirleme kapasitesi çok yüksek. dolayısıyla bu anlamda da erken hareket etmenin çok büyük bir manası yok. Kestirim yapmak da dolayısıyla son derece güç görülüyor.

Bir tek şey söylenebilir: Bir İmamoğlu rüzgarı var. Ama rüzgarın arkası da ne kadar kuvvetli, onu da bilmiyoruz. Sahnesi kuvvetli, hitabeti kuvvetli. Tabii seçimde bir liderlik stajı da yaptı evet ama siyasetçi ve liderlik başka bir şeydir. Erdoğan’da görüyoruz, başka bir hamur var. İmamoğlu’nda bu hamurun olup olmadığını bilmiyoruz. Yerel yönetimlere doğru giderken henüz hüküm vermek için çok erken ama bence oldukça karışık.


Bakın HDP ve YSP birlikte toplandılar, seçim yenilgisinin kendileri için bir başarısızlık olduğunu teslim ettiler. Ve bu başarısızlıkta iktidarın baskısının payı kadar kendi hatalarının, kendi stratejilerinin, kendi örgüt anlayışlarının payı olduğunu söylediler. Siyasette böyle bir yüzleşme, buradan hareketle bir yenilenme tabii önemlidir.  Öyle bir şey olmuyor CHP’de. Kılıçdaroğlu hedefe konuyor. Hatta şu bile var ki ‘Kılıçdaroğlu adayı olmasaydı kazanırdık’ Dolayısıyla muhalefet bir seçim sonrası kaosa merhaba demiş durumda. Bunu toparlayacak tek kişi yine Kılıçdaroğlu görünüyor.

- Advertisment -