Teorik olarak ne zaman milliyetçilik ve ırkçılık karşıtı oldum bilmiyorum. Ayrımcılığa ilk uğradığım anı ise hiç unutamam. İstanbul’da 1980’lerin sonlarına doğru, sokakta yürürken bir grup gencin annemin giydiği geleneksel Kürt kıyafeti (başı örtülü) ile dalga geçmesi hafızama işlendi. O günden beri, farklı olana dönük her türlü ayrımcılık, ırkçılık bende inanılmaz bir tepki yaratır.
Onlarca yıldır Irkçılığa ve Milliyetçiliğe DurDe Platformu çerçevesinde, Türkiye’de zaman zaman şiddete, linçe varan bu tahammülsüzlüğe karşı mücadele etmeye çalışıyoruz. Kürtlere, Müslüman olmayan azınlıklara, başörtülü kadınlara, İslam inancına uygun yaşamaya çalışanlara, Alevilere gösterilen ayrımcılık son 4-5 yılda Suriyeliler başta olmak üzere göçmenlere gösterilmeye başlandı. Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de bu ayrımcılıktan beslenen ırkçı hareketler güçleniyor.
AKP iktidarı ve muhalefet, göçmen düşmanlığında ortaklaşıyor
Herhangi bir haber kaynağına bakıp birkaç tane göçmenlere saldırı veya ırkçı yazı görmemek mümkün değil. Örnek olarak bir web sitesinin günlük bültenine baktım. İki tane Avrupa’da yükselen sağ ve ırkçılık, bir tane de “Türk asıllılar gönderiliyor Suriyeliler gönderilmiyor” diyen ırkçı bir köşe yazısı [1] vardı.
Sinan Oğan, 14 Mayıs seçimlerinde göçmen düşmanlığı propagandası ile yüzde 5,17 oy oranında 2 milyon 800 bin kişiden oy aldı. Bu oy oranı ırkçı faşist hareketin iki adamına (Oğan ve Özdağ’a), iki ana ittifaktan önemli mevkiler için pazarlık kapısı açtı. Bunun sonucunda Kılıçdaroğlu ikinci turdan önce büyük şehirleri “Suriyeliler Gidecek” pankartlarıyla donatabildi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Mayıs’ta “Uluslararası İyilik Ödülleri” programında yaptığı konuşmada “Muhalefet ‘Seçimi kazanırsak Suriyelileri göndereceğiz’ diyor, biz göndermeyeceğiz. Ensar’ın ne olduğunu biliyoruz. Irak’tan, Suriye’den, Afganistan’dan Türkiye’ye gelmişlerdi. Bugün Ukrayna’dan geliyorlar. Bu ülke daima mazlumların sığınağı olmaya devam edecektir” demişti.[2]
Maalesef seçimi kazanır kazanmaz, Suriyelilerin geri gönderilmesi programına kalınan yerden devam edildi. Yeni İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya “Düzensiz göçle mücadelemiz azim ve kararlılıkla devam edecek” diye sürekli tweet atıyor.
Bu cümlenin Suriyeliler üzerinde yarattığı havadan haberi bile yok. Tanıdığım bir Suriyeli Kürt yemek şefinin oğlu seçimde kimlik kontrolünde yakalanmış, araya avukatlar vs konulmuş sınır dışı edilmesi önlenmiş ama kayıtlı olduğu Kilis’e gönderilmiş. Orada ailesinden uzakta işsiz yaşamak zorunda. Kürt şef ise her gün yakalanmamak için dua ederek işe geliyor. Kendi ailesine ve vefat eden abisinin ailesine bakmak için İstanbul’da kalmaya devam ediyor. Kilis’te aylarca iş aradım bulamadım burada yaşamak zorundayız diyor. Çektiği sıkıntı, yüzünden çok rahat okunabiliyor.
Suriyeli Kürt şef, İstanbul gibi büyük şehirlerde iş bulabildikleri için yaşamak zorunda kalan on binlerce Suriyeliden sadece biri. Savaştan, Esad diktatörlüğünden kaçıp gelen milyonlarca Suriyeli, seçimde kendilerine verilen vaatlerin yerine getirilmemesini büyük bir korku ile evlerine kapanarak seyrediyorlar.
6 Şubat’ta Türkiye’deki Suriyelilerin en azından üçte birinin etkilendiği depremden[3] sonra bile hükümet Suriyelilere göz açtırmamaya devam etti. 28 Ağustos’ta yayınlanan Göç İdaresi Başkanlığı genelgesinde 24 Eylül’e kadar İstanbul iline kayıtlı olmayan tüm Suriyelilerin kenti terk etmesi isteniyor.
Göçmenler Türkiye’de eşit vatandaşlar olarak yaşayabilmeli
Göçmenlerin Türkiye’de eşit vatandaşlar olarak yaşaması çok önemli. Yasaların herkese eşit uygulanması bütün göçmenlerin en önemli talebi. Bir yandan kolluk kuvvetleri, bir yandan Göç İdaresi Başkanlığı göçmenleri yabancı olarak tanımlayıp bir an önce Türkiye’den atılması gereken insanlar olarak görüyorlar.
2019 yerel seçimlerinden beri Sığınmacı Hakları Platformu olarak siyasi partilerin göçmenleri seçim propagandasına alet etmemeleri için basın toplantıları yaptık, mecliste neredeyse tüm partilerle görüştük.
22 Şubat’ta yaptığımız basın toplantısında “Mayıs ayında yapılacak Genel seçimlere doğru yaklaştıkça siyasi partilerin çoğunun, başta Suriyeliler olmak üzere tüm sığınmacılara dönük negatif söylem kampanyaların yörüngesine girdiği görülüyor.” deyip siyasi partilere çağrı yaptık.
Maalesef oy almak için ırkçılığın körüklendiği bir sürece dönüşen son genel seçimlerden sonra hükümet şimdi -Serbestiyet’in attığı manşetteki gibi- muhalefetin seçim vaadini gerçekleştiriyor, Suriyelileri zorla geri gönderiyor.
Bütün bu sorunları kökünden çözecek olan, Avrupa’da olduğu gibi göçmenlerle dayanışan kitlesel bir ırkçılık karşıtı harekettir. Kitlesel bir ırkçılık hareketi göçmenler ile Türkiyelilerin birlikte yaşamak için neler yapılabileceğini hepimize gösterecektir.
[1] https://www.politikyol.com/turkun-arkasinda-kimsesi-yok/
[2] https://www.youtube.com/watch?v=Znxt0bbqhdI
[3] Sığınmacılar olarak “Enkazın altında da üstünde de beraberiz; yaralarımızı da birlikte saralım” basın açıklaması yaparak Suriyeli depremzedelere yönelik ırkçı kampanyaya karşı çıkmıştık.