ABD’nin ilk siyah başkanı Barack Obama, 2008’deki büyük seçim zaferinin temelini 2004 yılında atmıştı. Demokrat Parti’nin 2004 seçimleri için George Bush’un karşısına çıkardığı başkan adayı John Kerry’nin adaylığının resmileştiği kurultayda konuşan Barack Obama, ABD siyasi tarihinin en etkili konuşmalarından birini yapmıştı. Irak’ın işgaline karşı çıktığı için “hainlikle” suçlanan John Kerry’nin vatansever biri olduğunu birleştirici bir dille anlatmış, muhafazakar ve sağcı Amerikalılara seslenerek Irak’ın işgaline karşı çıkanların da vatansever, eşcinsel haklarını savunanların da aileye önem veren insanlar olduğunu söylemiş, “Muhafazakar Amerika yok, liberal Amerika yok, Birleşik Amerika Devletleri var” demiş, karşı tarafı ikna etmeye çalışmıştı. Konuşmasının en çarpıcı kısmı ise Obama’nın çocukluğuyla ilgili anılarını aktardığı kısımdı. Obama maruz kaldığı ırkçılıkları anlattıktan sonra “benim gibi komik isimli zayıf bir çocuk, Amerika’da kendisine ait yer olduğuna inanıyordu, hala inanıyor” demiş, kimliğini özgün bir şekilde vurgulamıştı.
Obama’nın 2004 konuşması, zafere giden 2008 başkanlık kampanyasının başlangıç noktasıydı.
John Kerry seçimleri kaybetti, fakat Barack Obama haklı çıktı, ABD’nin de kendisi için ayırdığı yer Beyaz Saray oldu; Barack Obama 2008 ve 2012’de ABD başkanı seçildi. ABD’nin en sevilen siyasetçilerinden biri oldu.
Barack Obama, farklı ve genç bir isim olarak profesyonel siyasetçilerden soğuyanlara alternatif olmuş, Amerikan rüyasını yeniden tanımlamıştı. 2016’da Obama’nın aksine “klasik” bir siyasetçi olan Hillary Clinton Trump’a karşı seçimleri kaybetti, Obama’nın desteğine rağmen aynı heyecanı yaratamamış, Obama’nınkine benzer bir heyecanı siyasetin dışından gelen aykırı bir isim olan Trump kendi kitlelerine hissettirmişti.
Trump’ın başkan seçilmesinin ardından Demokrat Parti, Barack ve Michelle Obama’nın aktif katılımı, birleştirici bir kampanya ile Joe Biden’i aday gösterdi ve Biden 2020 seçimlerini az bir farkla kazandı.
Başkanlığı kaybeden Trump hakkında her ay yeni bir dava açılırken ve eski başkan durmadan gözaltına alınırken, 2024 seçimlerinde yine Biden ve Trump başa baş bir yarışa girecek gibi duruyor. Demokratlar 80 yaşındaki Biden’a alternatif olacak Obama gibi kapsayıcı, genç bir aday bulamadı, büyük ihtimalle tabanda heyecan yaratmak yerine açılan davalara rağmen seçmen desteğini kaybetmeyen Trump’ın adaylığını kullanıp seçmenlerini korkutarak sandığa götürmeye çalışacaklar.
Demokratlar Biden’a alternatif bulamazken, parti içinden yeni bir isim, yeni bir Obama çıkaramazken Cumhuriyetçiler kendi içinden yepyeni bir “Obama” çıkardı bile.
Hint kökenli 38 yaşındaki iş adamı Vivek Ramaswamy, hem Trump’a alternatif bir genç siyasetçi olarak hem de Trump’tan daha iyi Trumpçılık yaparak Cumhuriyetçi Parti’nin 2024 önseçimlerindeki sürpriz başkan aday adaylarından biri oldu.
Cumhuriyetçi Parti 2024 başkan aday adayı Vivek Ramaswamy.
Ve tesadüfe bakın ki Cumhuriyetçilerin yeni “Obaması” bu haftaki ilk Cumhuriyetçi başkan adaylığı münazarasında Obama’nın 19 sene önceki sözünü kullanarak “komik isimli zayıf bir adam” olduğunu söyledi, Cumhuriyetçi seçmenin dikkatini bu şakayla çekti, farklı ve özgüvenli bir isim olduğunun altını çizdi.
Vivek Ramaswamy de bu sözü aynen kullanan Obama gibi sıfırdan zirveye çıkacak gibi duruyor.
Hindistan’dan Harvard’a
Vivek Ramaswamy, 1985’te Ohio’da doğdu. Anne ve babası Vivek doğmadan kısa bir süre önce Hindistan’ın güneyinden ABD’ye göç etmişti. Annesi psikiyatr, babası mühendis olan Vivek orta sınıf bir ailede büyüdü. İlkokul eğitimini siyahların çoğunlukta olduğu bir okulda aldı, bir öğrencinin kendisini merdivenden itmesi nedeniyle okuldan kaydını aldı ve Katoliklerin gittiği bir liseye yazıldı.
Vivek ve ailesi.
Vivek lisedeki tek Hint kökenli öğrenciydi, geri kalan herkes beyazdı, arkadaşları ismini söyleyemiyordu. Çok başarılı bir öğrenciydi, piyano dersi alıyor, tenis oynuyor, her dönem okul birincisi oluyordu. Vivek’in dünya görüşünü muhafazakar yaşlı bir kadın olan piyano hocası etkiledi. Vivek hem Mozart’ın Türk Marşı gibi parçalarını çalmayı öğreniyor, hem de Reagan hayranı piyano hocasının muhafazakar-sağ fikirlerini dinliyordu.
Okul birincisi Vivek, lise sonda Harvard Üniversitesi’ni kazandı ve biyoloji okudu. Kendisini “liberteryen” olarak tanımlayan Vivek, Harvard’da münazara kulüplerine katıldı, Da Vek takma ismiyle öğrenci gecelerinde sahne aldı. Vivek yıllar sonra başkan adayı olduktan sonra da rap yeteneğini seçmenlerinden esirgemeyecekti.
Vivek mezun olduktan sonra varlık fonlarında çalıştı, 2010 yılında ise Yale Üniversitesi Hukuk Fakültesini kazandı, bir yandan hukuk eğitimi alırken kendi şirketini kurdu.
Vivek, Harvard Üniversitesi’nden mezun oluyor.
Vivek, Hukuk Fakültesinden mezun olduktan hemen sonra kendi biyoteknoloji şirketi Roviant’ı kurdu. Roviant ve bünyesindeki şirketler, henüz deney aşamasındaki ilaç çalışmalarının patentlerini alıyor ve bu ilaçları geliştirip satmayı amaçlıyordu. Vivek bu şirketin kurucusu ve yöneticisi olarak piyasada ve medyada adını duyurdu, fakat en büyük projelerinden biri olan Alzheimer ilacına ilişkin bulunan ilaç deneylerde başarısız olunca şirketi sadece bir günde %75 oranında değer kaybetti. Vivek’in “başarılı iş insanı” imajı çizilmişti.
Vivek Alzheimer ilacı başarısızlığından önce Forbes dergisinin kapağına çıkmıştı.
Bir yandan şirketini toparlamaya çalışan Vivek için bu başarısızlık küçük yaştan itibaren hayal ettiği üzere siyasete girmesine vesile olacaktı.
“Son Woke Bükücü”
Vivek Ramaswamy, Roviant şirketinin CEO’suyken şirketlerin özellikle siyah hakları, iklim krizi gibi konularda açıklama yapması, bu konulardaki duyarlılıkları arttırmaya çalışmasına karşı çıktı. Vivek’e göre şirketlerin tek sorumluluğu hissedarlarına para kazandırmaktı. Ayrıca Disney gibi şirketler siyah hakları, homofobi gibi konularda duyarlı olurken Uygur Soykırımı gibi Çin’in işlediği insan hakları ihlallerine sessiz kalıyor, yeri geldiğinde Çin ile ticari ilişki kurmaktan çekinmiyordu. Vivek’e göre şirketler, halk tarafından denetlenmediği için halkı siyasi ve sosyal konularda da yönlendirmemeliydi.
Vivek, özellike Cumhuriyetçiler tarafından “woke” diye tanımlanan, kadın, azınlık, LGBTİ hakları gibi konularda toplumun dikkatli olması, söylemlerin, toplumsal ve siyasi ilişkilerin bu konulardaki hassasiyetler, eşitsizlikler dikkate alınarak şekillenmesini talep eden kimlikleri temel alan ideolojiye tepki gösterdi, kendisini “anti-woke” savaşçı olarak ön plana çıkardı.
Vivek’e göre özel şirketlerin ESG kriterlerini yani yatırım yapılırken çevresel, sosyal ve kurumsal etkilerin değerlendirilmesi, kredi verilirken şirketlerdeki sistematik ırkçılık, kadın hakları gibi konuların incelenmesi, çevreye verilen zararın dikkate alınması gibi uygulamalara sert bir şekilde karşı çıktı, bu tür değerleri dikkate almayan yatırım fonlarının kurulmasında öncü rol oynadı. 2020’de siyah George Floyd’un beyaz bir polis tarafından boğularak öldürülmesiyle başlayan gösterilerde şirketindeki çalışanlar, Vivek’ten resmi bir açıklama yapmasını bekledi, Vivek ise bu talebi reddetti. Kısa bir süre sonra da yönetimden ayrıldı. Vivek için aktif siyasete girme zamanı gelmişti.
Sıfırdan zirveye
Vivek önce şirketlerin neden siyasi meselelere dahil olmaması gerektiğini anlattığı “Woke INC” adında bir kitap yayınladı, bu kitabın tanıtım, imza günlerini yaparken de Biden’i eleştirmeye, Trump’ı övmeye başladı. Vivek için bu kitap başkan adaylığını ilan etmeden önce sadece bir adımdı. Kitabı anlatırken Fox News’e daha sık çıkmaya, muhafazakar seçmene daha çok ulaşmaya başlamıştı.
Vivek Şubat 2023’te ise Cumhuriyetçi Parti’den başkan aday adaylığını resmen açıkladı. Servetinden kampanyasına 15 milyon dolar aktarmış, kampanyasının ana temasını Truth (Gerçek) olarak belirlemişti. Vivek’in ideolojisini anlattığı 10 temel ilke vardı:
- Tanrı gerçektir.
- Sadece iki cinsiyet var.
- İnsan gelişimi için petrol yakıtlarını kullanmak zorundayız.
- Pozitif ayrımcılık ırkçılıktır.
- Açık sınır, sınır değildir.
- Çocukların eğitiminde tek söz sahibi ailedir.
- Çekirdek aile insanlığın bildiği en iyi yönetim biçimidir.
- Kapitalizm, insanları yoksulluktan çıkarır.
- ABD’de üç tane devlet erki vardır, dördüncü yoktur (medya ve şirketler devlet erki değildir.)
- ABD Anayasası, özgürlüklerin en güçlü teminatıdır.
https://twitter.com/vivekgramaswamy/status/1694546918662193510?s=48&t=x95uuPciGBKc2cVEdv3b1A Vivek’in bu “10 Emri” ideolojisini çok net bir şekilde ortaya koyuyordu. Vivek, pozitif ayrımcılık uygulamalarının her alanda kaldırılması gerektiğini söylüyor, küresel ısınmanın uydurulmuş bir yalan olduğuna inanıyordu.
Vivek ayrıca gençliğindeki liberteryenliğin etkisiyle de FBI ve Eğitim Bakanlığı’nı kapatacağını, devlet çalışanlarının en az %80’inin işten çıkaracağını; oy verme yaşını 25’e çıkaracağını söylüyor.
Vivek kürtaj ve LGBTİ konusunda ise diğer Cumhuriyetçilere göre biraz daha ılımlı. Kürtajın federal çapta yasaklanmasına karşı çıkıyor, isteyen eyaletlerin 6 haftadan sonra istisnaları koruyarak kürtajı yasaklayabileceğini belirtiyor, eşcinsel evliliğin korunmasını savunuyor, fakat 18 yaş altında cinsiyet değişikliği ameliyatlarının yasaklanması gerektiğini söylüyor.
Vivek’in en radikal vaatleri ise dış politika alanında. İsrail’e askeri yardımın azaltılmasını, Ukrayna’ya yardımların tamamen kesilmesi gerektiğini, Rusya ile ABD’nin karşı karşıya gelmesinin Çin’in işine yaradığını vurguluyor. Vivek’e göre Rusya’nın Çin ile ilişkileri kesmesi karşılığında Ukrayna’da şu ana kadar işgal ettiği toprakları ilhak etmesini ABD kabul etmeli. Zelensky’e “zorba” diyen Vivek’in bu görüşleri, Trump’ın katılmadığı Cumhuriyetçi Parti başkan adayları münazarasında bir diğer Hint kökenli aday eski BM Daimi Büyükelçisi Nikki Haley’i öfkelendirdi, Haley Vivek’i “katillerle iş birliği” yapmakla suçladı. Vivek ise Haley’in silah tacirlerinin lobicisi gibi konuştuğunu söyledi.
Vivek Ramaswamy ve Nikki Haley.
Her ne kadar medya Nikki Haley’in eleştirilerini övse de Cumhuriyetçi Parti’nin özellikle Trumpçı tabanı Vivek’in dış müdahaleci olmayan, “Önce Amerika” diyen politikasını takdir etti. Zira Vivek, Ukrayna ve Ortadoğu’da askeri müdahale yapmak yerine Meksika’daki uyuşturucu kartellerini bombalamayı teklif ediyor, Amerika’nın sınırlarını etkileyen tehditler durumunda güç kullanılması gerektiğini söylüyordu.
Hedef başkanlık değil, başkan yardımcılığı
Vivek Ramaswamy, özellikle Florida Valisi Ron DeSantis’in samimiyetsiz kişiliği ve sahici olmayan tavrı nedeniyle hüsranla sonuçlanan kampanyasının da etkisiyle anketlerde yükselmeye başladı ve %7-10 puana çıktı. Bu hafta düzenlenen Cumhuriyetçi Parti başkan adaylığı münazarasında ise net çıkışlarıyla en çok dikkat çeken isim oldu. Eski ABD başkan yardımcısı Mike Pence dahi Vivek’e sataşmak zorunda kaldı.
Vivek’in kampanya ekibinin temel stratejisi her türlü medya yayınına çıkma, her türlü podcast, Youtube, televizyon programına konuk olmak. Vivek seçmenlerin kendisini tanıyınca seveceğini düşünüyor, bu nedenle ismini halka duyurmak için elinden geleni yapıyor. Yükselen trendine bakılırsa da işe de yarıyor gibi.
Fakat Vivek’in Cumhuriyetçi Parti önseçiminde ABD eski başkanı Donald Trump’ı yenme olasılığı yok. Zaten Vivek’in de böyle bir arzusu yok. Vivek, münazarada dahi 21. yüzyılın en iyi olayının Donald Trump’ın başkan seçilmesi olduğunu söyledi ve her fırsatta Trump’ı övdü. Trump’ın yargılandığı davalarda da en net destek her zaman Vivek’ten geliyor. Vivek, her ne kadar 6 Ocak Kongre Baskını’nı kınasa da sorumlunun Trump olmadığını söylüyor, sosyal medya hesaplarının kapatılmasının ifade özgürlüğü ihlali olduğunu ve Mike Pence’nin seçim sonuçlarını reddetmemesinin hata olduğunu belirtiyor. Trump da bu sadakati fark etmiş olsa gerek ki her fırsatta Vivek’i övüyor ve başkan yardımcısı adayı olabileceğini ima ediyor.
Harvard ve Yale mezunu, genç Hint bir iş adamının Trump’ın başkan yardımcısı olması durumunda, Vivek Trump’ın hedef kitlesini genişletebilir, özellikle 2020’de seçimi kaybetmesine rağmen siyah ve Hispanik erkeklerde oyunu arttıran Trump’ın 2024 seçimlerini kazanma şansını yükseltebilir.
Veya 2024 seçimlerinden sonraki 2028 seçimlerinde Vivek daha bilinen bir siyasetçi olarak Cumhuriyetçi Parti’nin önseçimlerini kazanıp Demokrat Parti’nin 2028’deki olası adayı Kamala Harris ile yarışabilir. Böyle bir durumda ABD başkanlık seçimleri iki Hint kökenli adayın arasında geçebilir.
Her ne kadar 11 Eylül saldırılarıyla ilgili Amerikalıların tepki gösterebileceği komplo teorilerine inanan, hükümetin saldırılar hakkında yalan söylediğini belirtse de Vivek, yeni siyaset tarzıyla gelecek vadeden bir Cumhuriyetçi, daha doğrusu Trumpçı.
Trump geçici, Trumpizm kalıcı
Cumhuriyetçi Parti’nin 2024 seçimleri için adayının Trump olacağı artık neredeyse kesin. Mike Pence gibi Trump karşıtı merkez sağ bir adayın önseçimde Trump’ı yenip Cumhuriyetçi Parti’nin adayı olamayacağı artık çok net. Zira Trump, tamamen partinin kontrolünü ele geçirmiş durumda. Trump’ı eleştiren isimler yuhalanıyor, Trump’ın muhalifleri en iyimser senaryoda Trump’tan daha radikal olmaları durumunda parti içinde tutunabiliyor.
Fakat Demokratlar hala Trump’ın geçici bir fenomen olduğuna inanıyor. Vivek gibi Trump’tan daha iyi Trumpçılık yapan isimlerin Cumhuriyetçi seçmende heyecan uyandırması, Trump’ı destekleyen genç, eğitimli ve daha iyi siyaset yapan isimlerin ortaya çıkması Demokratların yanıldığını net bir şekilde gösteriyor. Trump sadece karizmatik popülist bir lider değil. Trump nasıl 2016’da seçmenin nabzını, öfkesini, güvensizliğini iyi okuyup siyasete radikal bir şekilde girdiyse bugün de kendi seçmenin nabzına göre hareket ediyor, onların istediği radikalliği temsil ediyor, bu radikalliği de her fırsatta besliyor, büyütüyor. İşte Vivek de Trump ve seçmeni arasındaki bu özel bağın bir ürünü, sonucu.
Trump’ın temsil ettiği fikirler, öfke Trump hapse atılsa, ölse, siyaseti bıraksa da dinmeyecek. İçinden ismini hiçbir Amerikalının dahi düzgün söyleyemediği hatta ortalama Trumpçı bir seçmenin ten renginden dolayı ilk bakışta nefret edeceği Vivek Ramaswamy gibi bir siyasetçiyi dahi çıkarabilecek büyük ve çeşitli bir seçmen grubu var. Bu seçmenler ülkenin elitlerine, profesyonel siyasetçilerine, devlete, yıllardır siyaset arenasında olan Cumhuriyetçi ve Demokratlara güvenmiyor, göç, işsizlik, güvenlik gibi sorunlara çözüm üretemediğini düşündüğü merkez siyaseti yıkacak radikal bir siyaset talep ediyor.
Barack Obama siyasetteki bu değişim isteğini liberal demokrat değerleri savunan popülist bir kampanya ile karşılamış ve Beyaz Saray’a çıkan ilk siyah olarak tarihe geçmişti. Donald Trump ise kurulu düzen ve alışılmış Amerika’yı temsil eden Hillary Clinton’a karşı radikal değişimin yüzü olmuş, Obama’nın getirdiği değişimi tam tersine çevirmişti.
Trump yargılandığı davaların herhangi birinden hapse girebilir, hapse girmese bile halkın çoğunluğun korktuğu, nefret ettiği radikal bir figür olmasından dolayı 2024 seçimlerini kaybedebilir. Fakat Trump’ın siyaset sahnesinde çekilmesi, Trump’ı zirveye çıkaran seçmenleri ortadan kaldırmayacak.
Demokratlar Trump’ı yaratan sorunları görmedikçe ve bu sorunlara halkı ikna edici, makul çözümler bulmadıkça bir Trump gidecek, bir diğer Trump gelecek. Alper Görmüş ve Yıldıray Oğur’un Serbestiyet’te başlattıkları popülizm tartışmasında belirttikleri gibi, Trumpçılık da diğer antidemokratik popülist hareketler gibi “tu ka ka” diyince siyaset sahnesinden silinmeyecek, sayısız sefer denendiği üzere kınamak tek başına Trumpizm’in panzehri olmayacak. (Burada bilerek popülizm ifadesini kullanmıyorum, zira popülizmin liberal demokrat değerlerle bir seçim zaferi elde etmek için bir araç olabileceğini, kötü insanların elinde kötü, iyi insanların elinde iyi sonuçlara sebep vereceğini düşünüyorum.)
Şimdilik Trump’ın mirasını en iyi şekilde yaşatan isim Trump’tan daha iyi bir Trump olabilecek Hint kökenli iş insanı Vivek Ramaswamy gibi duruyor. Fakat erken konuşmayalım, zira Trump’ın yeni üst sürümlerinin sayısı kesinlikle artmaya devam edecektir.