İstanbul Çapa Tıp Fakültesi’nin eski Çocuk Psikiyatrisi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Süleyman Salih Zoroğlu’nun çocuk hastalarına uyuşturucu ilaç verip manipüle ederek, aileleri hakkında cinsel taciz suçlaması yapmaya teşvik ettiği iddiasıyla tutuklanmasıyla ilgili tartışmalar devam ediyor.
Türkiye Çocuk ve Genç Psikiyatrisi Derneği’nden konuyla ilgili şu açıklama yapıldı:
“Meslek örgütümüzde ve toplumda infial yaratan, çocuk, ergen ve aile ruh sağlığımızı derinden etkileyen bir suç haberi üzerine derneğimizin topluma yönelik bilgilendirmesidir:
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalındaki görevi bir terör örgütü bağlantısı nedeniyle sona erdirilen Prof. Dr. Süleyman Salih Zoroğlu’nun kendi kliniğindeki uygulamalarının yol açtığı zararların soruşturma sürecinde saptanarak, kanıtlarla adli kovuşturmanın başlatıldığını ve faillerin tutuklanarak yargılanacağını öğrenmiş bulunmaktayız. Prof. Dr. Süleyman Salih Zoroğlu’nun kendi özel kliniğine başvuran çocuk ve ergenlere ketamin isimli psikedelik (halüsinojenik) bir madde verip telkinlerde bulunarak çocuklara istismara uğradıklarına dair bir düşünce oluşturduğu ve çocuklara disosiyatif kimlik bozukluk tanısını koyduğu iddia edilmektedir.
Ketamin; bir fensiklidin türevidir, keyif verici ve halüsinojen (hayal gördürücü) etkileri nedeniyle kötüye (zararlı) kullanım riski olan bir maddedir. Hızlı etkilidir; savaş zamanında anestezi ve ağrı kesici amacıyla kullanılmıştır. 2019 yılında Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) tarafından sadece 18 yaş üzerindeki erişkin depresyon hastalarında burun yoluyla (nazal) kullanımına onay verilmiştir. Nazal ketamin spreyi ülkemizde Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu (TİTCK) tarafından 2022 yılında kötüye kullanımı riski taşıdığından renkli reçete sistemi ile ek izlem listesine ve kontrole tabi ilaç listesine dahil edilmiştir. Ketaminin, Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi alanında ne ülkemizde ne de Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) ile Avrupa Tıp Dairesi (EMA) gibi diğer ilaç idareleri tarafından ruhsatlı bir kullanımı olmadığı gibi tedavi uygulama rehberlerine giren bir kullanımı da henüz bulunmamaktadır. Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi alanındaki ketamin çalışmalarında yan etki olarak en sık halüsinasyon ve disosiasyon (bilinçte bölünme) görülmüştür. Ketamin’in onaylanmış bir kullanımının olmaması nedeniyle çocuk ve ergen psikiyatrisi alanında kullanımı endikasyon dışıdır, özel izinler kapsamındadır. Ketaminin uzun süre ve yüksek dozlarda kullanımı nörotoksiktir (sinir hücrelerini zehirleyici), psikoza (gerçeği değerlendirme bozukluğu) eğilim ve bağımlılık riski taşır.
Disosiyatif kimlik bozukluğu (bölünmüş kimlik); hayaller görme ve sesler duyma gibi psikotik bozukluk ile karışabilen belirtileri olan, ender görülen ve çocuğun yaşı küçüldükçe tanı konması çok zor olan bir psikiyatrik tanıdır. Şiddetli cinsel istismara uğramış olmak çoğu psikiyatik bozukluğun riskini arttırdığı gibi disosiyatif kimlik bozukluğu riskini de arttırır. Ancak hayaller gördüren, telkine yatkın hale getiren ketamin de kişide bu hastalığa benzer disosiasyon durumlarının ortaya çıkmasına yol açabilir.
Bu olayın faili olan Prof. Dr. Süleyman Salih Zoroğlu meslek örgütümüzün temel ilkelerinin çok dışında, bilimsel ve etik olmayan girişimlerde bulunmuştur. ‘Önce zarar verme’ ilkesi çerçevesinde bu tür girişimlerin önlenmesi için derneğimiz tarafından her türlü çalışma gerçekleştirilmektedir. Çocuk, ergen ve ailelerimizin zarar görmemesi ve adaletin yerine gelmesi için toplumsal vicdan ve bilinç ile hareket eden otoritelerin ve emek harcayan tüm bilim insanlarının ve meslektaşlarımızın arkasındayız.
Bahsi geçen iddialar çerçevesindeki süreç, derneğimiz tarafından bizzat takip edilecektir.”
Zoroğlu: “Timur Soykan’ın elindeki bilgiler eksik”
Zoroğlu’nun adıyla açılan ve ailesi tarafından yönetildiği belirtilen Twitter hesabından da şu açıklama yapıldı:
“Öncelikle basında yer alan haberlerden duyduğum rahatsızlığı dile getirmek istiyorum. Bu rahatsızlığımın asıl nedeni, eksik ve hatalı bilgilerle şahsıma ve mesleğime yapılan saldırıdan ziyade, mağdur çocukların bu haberler nedeniyle daha da mağdur olacak olmasıdır.
Timur Soykan Bey’in dün yazdığı yazıdan avukatım aracılığıyla haberdar oldum. Timur Soykan benim de yakından takip ettiğim ve takdir ettiğim bir gazetecidir. Kendisinin çocuk istismarı konusunda geçmişte yazdıklarını hep takip ettim. Elindeki bilgilerin eksik olmasından dolayı böyle yazdığını düşünüyorum. Zira olayın bütün unsurlarına vakıf olduktan sonra kendisi de suçsuzluğumu görecektir.
Ben 30 yılı aşkın süredir çocuk ve ergen psikiyatrisi alanında çalışan bir hekimim. Özellikle çoklu kişilik bozukluğu (ÇKB) konusunda ülkemizde en fazla yayın yapan ve atıf alan bilim adamıyım.
Çoklu kişilik bozukluğu 6 yaşın altında özellikle de cinsel istismara uğramış çocuklarda görülen; ancak teşhisi çok zor konabilen bir rahatsızlıktır. Bu konuda çalıştığı bilinen en tanınmış hekimlerden olduğum için, ÇKB şüphesi bulunan çocuklar sıklıkla bana yönlendirilmekte ya da kendileri beni doğrudan internetten araştırarak bulmaktadırlar. Bundan dolayı da diğer hekimlere göre daha çok ÇKB teşhisi koymuş olmam gayet doğaldır.
ÇKB, özellikle ülkemizde istatistiklere bakıldığında da görüleceği üzere %99 oranında aile içi cinsel istismar nedeniyle ortaya çıkmaktadır. Bir hasta ÇKB teşhisi aldıktan sonra, artık hekim olarak benim görevim cinsel istismarın ne şekilde ve kim tarafından yapıldığını tespit etmek ve uluslararası çapta bilinen ve uygulanan tedavileri yapmaktır. Soruşturma dosyasında bahsi geçen çocuklar da ÇKB teşhisi almışlardır.
Soruşturma dosyasında ve haberde geçen ketamin ilacı tamamen yasal olup tedavide gerekli olduğu durumlarda kullanılmıştır.
Ülkemizde hepimizin duymak bile istemekten kaçtığı maalesef acı bir çocuk istismarı gerçeği var. Bu vakalar aslında bilinenin biraz da aksine, çoğunlukla aile içinde gerçekleşmektedir. Vicdan sahibi bir hekim olarak bu gerçekler ortaya çıktıktan sonra, artık benim eylemsiz kalmam mümkün değildir. Ben de ailelerin çocukların bu çığlığını duyması için çalıştım.
Yine belirtmek isterim ki, istismar mağdurlarının -tedavi olmadıkları takdirde- ileride aynı suçun faili olmaları neredeyse kaçınılmazdır, bu tespit istatistiklerde açıktır.
Çocuk istismarının, mağdur bir çocuk tarafından hemen açıkça dümdüz ifade edilmesini beklemeyiz. Travma alanında çalışan çocuk psikiyatristlerinin de onaylayacağı üzere, böyle bir durum ancak terapi ile ortaya çıkartılabilir. Böylesi bir suçun mağduru olan bir çocuğun, bin bir zorluğu göze alarak açıkladığı bir olayı, aile baskısıyla inkâr etmesi doğal değil midir? Bunu inkar ederken de, daha önce kendisine teşhisi koyan doktoru suçlaması olağan bir durumdur.
Soruşturma dosyası ilerleyince bu çocukların gerçekten istismar edilip edilmediği ve çoklu kişilik bozukluklarının olup olmadığı araştırılacaktır. Eminim ki hakikat en geç o zaman ortaya çıkacaktır.
Ancak bu süre içinde saygın bir hekimin, ailesine ve kliniğindeki sekreterine varıncaya kadar herkesin linç edilmesi vicdanlara sığar mı? Lütfen peşin hüküm vermeden önce, çocuk psikiyatrisi konusunda uzman hekimlerle konuşulsun. Şu anda cezaevindeyken dahi kendi özgürlüğümü değil, mağdur çocukların bu haberler yüzünden yaşayacağı ek travmaları düşünmekteyim.”