11’inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ismini taşıyan Abdullah Gül Üniversitesi’nde düzenlenen Cumhuriyetin 100’üncü kuruluş yılı etkinliklerinde konuştu.
Gül, konuşmasında Kürt meselesi, yeni Anayasa tartışmaları ve Filistin meselesiyle ilgili mesajlar verdi.
Gül’ün konuşmasından bir bölüm şöyle:
“Önemli bir konuya daha değinmeliyim. Mustafa Kemal Paşa’nın daha 1923’lerde İzmit konuşmasında dikkati çektiği Kürt meselesinin, büyük bir özgüven içinde daha kapsamlı demokratik ve temel hak ve özgürlükler çerçevesinde çözümünü gerçekleştirebilseydik, bütün vatandaşlarımızın ülkeye aidiyet ve sadakatini pekiştirir ve meselenin bölgesel boyutlara varmasını, böylece uluslararası güçlerin oyunu haline gelmesini engelleyebilirdik.
Ne yazık ki önce Sovyetler ve Rusya’nın, ardından daAmerikan güçlerinin kendi bölgesel çıkarları ve öncelikleri doğrultusunda lojistik destek verdikleri bölücü terör, ülkemizin iç barış ve ekonomik kalkınmasında bir engel oluşturdu.
Bugün hepimiz görüyoruz ki Türkiye’ye yakışan, yeni yüzyıla modern, demokratik devlet anlayışını ruhunda ve lafzında taşıyan, yeni bir Anayasa ile girmektir.
Sayın Cumhurbaşkanı’nın bugünlerde gündeme getirdiği bu fırsat açık, önyargısız bir yaklaşımla değerlendirilmelidir.
Mevcut Anayasa, farklı zamanlarda yapılan birçok değişikliklerden sonra kendi içerisinde tutarsızlıklar ve noksanlıklar içeriyor. Bu durumda, yeni bir Anayasaya ihtiyaç duyulduğu aşikâr.
Yeni Anayasa, evrensel ilkeleri düstur edinerek, temel hak ve hürriyetleri herkes için her yönüyle eşit vatandaşlık temelinde güçlendirmeli ve teminat altına almalıdır.
Millet olarak mutabık olduğumuz, birlik ve bütünlük ile demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olan Cumhuriyetin temel ilkelerinden taviz verilmemelidir.
Şüphesiz ki modern demokrasilerin şeffaflık ve hesap verilebilirlik kavramlarını, güçler ayrılığı ilkesi ile fren ve denge sistemlerini içinde barındırmalıdır.
Böylece, Türk demokrasisini kurumsallaştıracak yeni bir Anayasaya ulaşılabilir, devirlerden, şahıslardan, iktidarlardan bağımsız, kalıcı, sürdürülebilir ve tutarlı bir adalet ve demokrasi ortamı oluşturabiliriz.”
“Gazze’de binlerce çocuğu, kadını, sivil insanı öldüren bir örgüt değil, bir devlet. Bu devlet Birleşmiş Milletler’e üye olan bir devlet ve bu devlet uluslararası hukuk tarafından kendisini bağlı hissetmesi gereken bir devlet. Bütün dünyanın gözü önünde bu katliamları yapıyor. Onun için bu hem uluslararası kuruluşlar için hem de bütün insanlık için büyük bir üzüntü kaynağı, büyük bir rezalet, büyük bir vicdansızlık.”
“İster sivil insanlar ister Müslüman, ister Yahudi, ister Türk, ister İsrailli, Arap kim olursa olsun sivil insanlar, kadınlar ve çocukları öldürmeyi tasvip etmek mümkün değil. Bunu söyledikten sonra bütün bu olaylar Orta Doğu’da Filistin’de neden oluyor? Bunun kaynağına bakmazsak her şey eksik olur. Bütün sorunların bir tane sebebi var. O da İsrail’in sorumluluklarını yerine getirmemesi, uluslararası hukukun gereklerini uygulamaması. Bu da nedir? 1967 yılından beri Filistin topraklarını Batı Şeria’yı, Gazze’yi, Kudüs’ü ve Doğu Kudüs’ü işgal altında tutuyor”
“Ben vaktiyle buraları gitmiş, görmüş, Gazze’de neler olup bittiğini, bütün o sokaklarda bilen bir insanım. Gerek eski milletvekilliğim gerekse Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi milletvekilliğim sırasında bütün oraları görmüş bir insanım. İşgalin ne olduğunu bilirim. Orada yaşayan insanlara yapılan adaletsizlik, orada yaşayan insanlara karşı uygulanan uygulama öyle ki her gün onları çıldırtan ve her gün onları çılgın hale getiren politikalardır. Dolayısıyla bu politikalar devam ettiği süre içinde ve bu politikalar sanki yeni bir normalmiş, ‘evet bunlar yanlış ama ne yapalım?’ dendiği süre içinde ve göz göre göre Filistinlilere bu katliamlar yapıldığı süre içerisinde bu tip olayların bugün de, yarın da, dün de ortaya çıkması tabii ki sürpriz değil. Bugün Gazze dünyanın en büyük nüfus yoğunluğunun olduğu yer. Abluka altında senelerdir, giriş-çıkış yasak. 2,5 milyon insan yaşıyor. Ben Gazze’ye gitmiş, orada 2 gün durmuş, değil yemek içmek, nefes almanın bile zor olduğu bir yer. Şimdi bütün dünya, herkes buna ‘yeni bir normaldir’ deyip kabul etmesine karşı bu olup biten isyandır. Onun için bütün dünyanın bu işgale son vermesi için elinden gelen her şeyi yapması gerekir”
“Bugün de Türkiye olarak bu çağrıyı Sayın Cumhurbaşkanı ve bütün yetkililer yapıyorlar ama başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere Avrupa’nın iki yüzlülükten vazgeçip, kalıcı bir şekilde ‘bir daha bu problemler ortaya çıkmasın’ deme sorumlulukları var. Onun için de iki devleti 1967 sınırlarına çekilmiş Doğu Kudüs’ün Filistin’in başkenti olduğu, bir bağımsız Filistin devletinin kurulması gerekir. Batı’da, Amerika’da İsrail’in içinde bile vicdan ve insaf sahibi insanların olduğunu görüyorum. Bu söylediklerimizi onlar da söylüyor. Ama ne yazık ki bugün İsrail’deki tarihinin en aşırı birçok kişinin ‘faşist’ dediği böyle bir koalisyon hükümeti bugünkü katliamları yapmaya devam ediyor. Umarım ki dünya buna artık ‘dur’ der.”