Türkiye’de giderek artan şiddetin futboldan bağımsız olması düşünülemezdi. Öyle de oldu. Yıllardır her başarısızlıkta en tepeden en alt takıma kadar ‘hedef’ gösterilen olumsuzlukların tek sebebi olarak sunulan hakemlerin arenalarda yırtıcıların önüne atılmasıyla tarlalara ekilen ‘şiddet ürünü’ önceki gece hasadını verdi. Berabere biten Ankaragücü-Rizespor maçından sonra sahaya giren Ankaragücü Kulübü başkanı ve yöneticileri Türkiye’nin en elit hakemi Halil Umut Meler’i linç etmeye kalktı. Yediği yumrukla yere düşen hakemi tekmelemeye devam eden anlayışın birdenbire olduğunu söylemek büyük saflık olur. Faruk Koca’nın sahanın ortasında hakeme attığı yumruk yıllardır hakemlere karşı ekilen ‘şiddet tohumlarından’ alınan hasadın en iyi ürünüdür! Futbolu yönetenler, bunun paydaşları, eserleriyle övünebilir. Bundan daha iyisi olamazdı…
Düşüşe geçen Türkiye ekonomisiyle ters orantılı olarak, futbol kulüplerinin sürekli gelirlerinden çok daha fazla harcama yapmasının, harcanan paralara karşın oynanan futbolun sahaya yansımamasının, bir ‘ipteki cambazı’ olacaktı elbette. Bu ipteki cambaz da hep hakemler oldu. Futbol kulübü yöneticileri, başarısızlıklarını örtmek adına hakemleri tepe tepe kullandı. Bu furyaya teknik direktörler, hattâ futbolcular da katıldı. Canlı yayınlarda hakemler alenen tehdit edildi; bu tehditler ufak tefek cezalarla geçiştirildi. Kimse ‘bu kadar para’ nereye, kimlere harcanıyor sorusunu yüksek sesle soramadı; soranlar da başarısızlığın yegâne sorumlusu olarak gösterilen hakemler yaygarasının arasında kaybolup gitti. Başarısızlıkların, puan kayıplarının arkasında kulüp yöneticilerin har vurup harcamasının, basiretsiz yönetimlerinin yatıyor olabileceği yerine, hep ön planda hakem hataları ve yönetimleri konuşuldu. Böylece bir sonraki sezon daha fazla para harcamanın ve olası başarısızlıkların da suçlusu bulundu. Hakemler…
Yıllardır böyle yönetilen ve ‘Olağan Suçluları’ peşinen belirlenen bir futbol ikliminde, önceki gece yaşanan ‘linç’ girişimine şaşıranlara şaşırıyorum asıl. Hem ne demişti, bundan yaklaşık bir ay önce ağır hakem eleştirileri yaptığı bir toplantıda Ali Koç: “Bundan sonra bir federasyon yetkilisi tokatlandı haberi duyarsak şaşırmam.” Ben de şaşırmadım Ali Bey. Türkiye’nin en büyük kulübü olduğu iddiasında olan, kamuoyu desteğini arkasında hisseden Fenerbahçe Kulübü başkanı böyle bir laf ediyorsa, biz futbol fakirleri nasıl ve neye şaşıralım? Her lig başlangıcında olağan favori gösterilen ve muhtemelen şampiyon olacak birkaç takımdan biri olan Fenerbahçe Kulübü başkanı böyle laflar ederek ‘tehditler savuruyorsa,’ altta kalanlar da kendi raconunu kesiyor haliyle. Hakemi sahanın ortasında linç etmeye kalkarak!
Josef De Souza’yı hatırlamak
Önceki gece hakem Halil Umut Meler’in linç edilmekten kurtulduğu Eryaman Stadı’nda geçen yıl Beşiktaşlı futbolcular da saldırıya uğramıştı. Maç oynanırken sahaya giren bir Ankaragücülü taraftar Beşiktaşlı futbolculara ve hakeme uçar tekmeyle saldırmıştı. Bu saldırı sırasında futbolcuları ve hakemi korumak isteyen Souza attığı tekme ile saldırganı durdurmuştu. Bunun sonucunda kırmızı kart görerek cezalandırılan Souza’nın Beşiktaş performansı bir daha eskisi gibi olmadı.Beşiktaş’ın 2021 yılındaki şampiyonluğunda büyük katkısı olan ve Türkiye’ye gelen en iyi orta saha oyuncularından biri olan Souza, sezon sonunda da Beşiktaş’tan ayrılmıştı. Souza’ın giderken söylediği sözler elbette yeniden hatırlanmaya, tekrar tekrar söylenmeye değer: “Bir oyuncuyu öldürdükleri gün veya en sevdiği şeyi yapmasını engelleyerek sakat bıraktıkları gün, ya da bir hakeme saldırdıkları gün beni hatırlayacaksınız.” Önceki gece hakem Umut Meler o sahadan sağ çıktıysa, bunu biraz da Rizesporlu ve Ankaragücülü futbolculara borçluyuz. Linç kültüründen beslenen insanların ‘duralım’ demesine değil. Engellenmeselerdi durmayacaklardı…
Elit kültürlülerle alttakilerin kavgası
2023’ün en çarpıcı ve akıllarda kalan röportajını bir kadın vermişti. Ülkenin geldiği durum bundan daha iyi anlatılamazdı. Kendisine uzatılan mikrofona kadın, “ Biz eskiden hastanede koridorlarda saatlerce bekler, bir de doktorlardan azar işitirdik. Şimdi doktor dövüyoruz” dedi. Bundan daha iyi nasıl anlatılabilir ki halimiz, ahvalimiz? Aynı şey hakemler için de geçerli. Futbolun paydaşları içinde en eğitimli kesim olan hakemler, bu değişen ülke düzeninden nasibini aldı. Önceki gece linç edilmekten kurtulan Halil Umut Meler de Türk hakemliği adına dünya ve Avrupa futbolunda ikinci bir Cüneyt Çakır olma yolunda ilerliyordu. Bu vahim olaydan sonra yeniden hakemliğe döner mi, dönse de ne kadar başarılı olur, bilinmez. Özellikle üst düzey hakemlerimiz, iyi eğitimlerinin yanında, dünyaya açılabilmek için en az bir yabancı dil de biliyor. Alt yapıları sayesinde futbol paydaşlarının en eğitimli kesimi olan hakemlerin bu kadar sessiz kalması, günah keçisi ilan edilmeleri de, ülkenin artık kanıksanmaya başlanmış bir paradoksu aynı zamanda.
Bu olaya en tepeden en alt kesime kadar ‘kabul edilemez’ tepkisi geldi. Sporun insani yanından, barıştan dostluktan bahsedildi. Bunlar elbette iyi ve gösterilmesi gereken tepkiler. Fakat hakemler üzerinden yıllarca oluşturulan bu düşmanlaştırma iklimi bir gecede yok edilemez. Önceki gece yaşanan olaya bir gecede gelinmediği gibi. Halil Umut Meler’in yumruklandıktan sonra yerde alçakça tekmelenmesine ‘oh olsun’ diyenler de bir hayli fazla; hattâ belki de onlar çoğunlukta. Yine de umut etmek istiyorum; bu vahim olayın bir milat olarak kabul edilip memlekette bazı şeylerin düzelmesini görmek istiyorum. En çok da şaşırmak. Memlekette bir şeyleri kanıksamadan şaşırmaya o kadar çok ihtiyaç var ki…