Sabancı soyadını taşıyan, ancak ailenin geri kalanı tarafından hiçbir zaman ailenin bir parçası olarak kabul edilmemiş üç evladından biri olan Sevgi Sabancı’nın Sabancıların bilinmeyenlerini anlatan “Adana’da Piç Olmak: Öteki Sabancılar” kitabı Köknar Kitap’tan çıktı.
Hacı Ömer Sabancı’nın en büyük oğlu, Sakıp Sabancı’nın da ağabeyi olan İhsan Sabancı’nın resmen evlenmediği diğer eşinden olan çocuklarından Sevgi Sabancı, Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı’nın da aynı babadan, farklı anneden kardeşi.
Sevgi Sabancı.
Kitap, Hacı Ömer Sabancı’nın gençlik yıllarından başlayarak ailenin 100 yıllık hikayesini anlatıyor. Bu sırada Kayseri’ye bağlı Akçakaya Köyü’nün en yoksul ailesi olan, başkalarının tarlalarında ücret karşılığında sabanla çift süren “Zabancılar”ın fakirlikten zenginliğe giden hikayesi de aşama aşama anlatılıyor. Tabii kitabın merkezindeki isimlerden İhsan Sabancı’nın hikayesi de…
İhsan Sabancı, ailesinin yönlendirmesiyle, ilk başta kendisini de istemeyen Yüksel (Sabancı) ile evliyken yoksul bir mahallede tesadüfen görerek tanıştığı Nevin Tenik ile 1961’te imam nikahıyla evlendi ve onunla birlikte yaşamaya başladı. Ardından kitabı yazan ilk çocukları Sevgi, daha sonra da Murat ve Sevilay isimli çocukları dünyaya geldi. Ancak, Sabancı ailesinin geri kalanı ne Nevin Hanım’ı gelinleri, ne de onun çocuklarını torunları olarak kabul etti.
Sabancı ailesini karşılarına alan İhsan ve Nevin çifti, maddi problemler yaşamalarının yanı sıra kısa süreli bir cezaevi ile sık sık düştükleri karakollardaki memurlar dışında ara sıra kiralık katillerle de muhatap olmak zorunda kaldı. Tüm bunlar ve bu sırada yaşanan başka kötü sürprizler Türkiye’nin en zengin ailelerinden Sabancıların büyük oğlu İhsan Sabancı’yı genç yaşta ölüme sürükledi.
Sevgi Sabancı’nın aktardığına göre, tüm bunların gerisinde “entrikacı kardeş” diye tanımladığı Sakıp Sabancı’nın, ağabeyi İhsan Sabancı’ya karşı çocukluk çağlarına kadar giden çekememezliği yatıyor.
Nevin Tenik ile İhsan Sabancı.
Güler Sabancı: “Bunu buraya neden getirdiniz?”
Kitabın birinci bölümde “dinlediklerini”, ikinci bölümünde ise “gördüklerini” anlatan Sevgi Sabancı, ailesinin geri kalanıyla karşı karşıya geldiği birçok anekdot aktarıyor.
Bu anekdotlar arasında, Sevgi Sabancı ile ablası Güler Sabancı’nın Frankfurt’taki bir karşılaşması da yer alıyor.
Sevgi Sabancı, aileden kendisine yardımcı olan tek kişi olarak bahsettiği amcası Hacı Sabancı’nın desteğiyle 1980’lerde Sabancı Holding bünyesindeki EXSA’da çalışmaya başlıyor. Sevgi Sabancı, EXSA’nın katıldığı Frankfurt’taki bir fuarda şirketin ofisinde diğer çalışanlarla birlikteyken Güler Sabancı içeri giriyor. Hiçbir diyaloğu olmadığı kardeşi Sevgi Sabancı’nın orada olmasını beklemeyen Güler Sabancı, birden “Bunun burada ne işi var? Bunu buraya neden getirdiniz” diye bağırmaya başlıyor.
Sevgi Sabancı, bu karşılaşmayı şöyle anlatılıyor:
“Babamın Yüksel Hanım’dan olan kızı, ablam Güler büroya uğradı. Hay uğramaz olaydı. Beni görünce çıldırdı, deliye döndü. Bir oda dolusu çalışan insanın içinde boğazını yırtarcasına, ‘Bunun burada ne işi var? Bunu buraya neden getirdiniz’ diye bağırmaya başladı ve aynı hiddetle yan odaya geçip cam kapıyı çok sert bir şekilde çarptı. Cam kapı kırıldı, darmadağın olup etrafa saçıldı. Bu söyledikleri ve yaptıkları hırsını, öfkesini kesmemiş olmalı ki hemen odadaki telefona sarıldı ve Sakıp amcasını aradı, odadaki herkesin duyduğunu ben de duydum: ‘Bu kızı Adana’dan çıkarmayın. Ne işi var fuarlarda? Buna neden bu kadar yüz veriyorsunuz?’
Bu olay üzerine, bulunduğum yerden utanç içinde, boğazımda düğümlenen hıçkırıkları tutarak küçük mutfağa geçtim. Saldım gözyaşlarımı, koyverdim hıçkırıklarımı. Bu kadın benim ablamdı, biz kardeştik. Üstelik artık duygularıyla hareket eden bir çocuk değil olgun bir kadındı. Babamızın günahını benim sırtıma yüklemeye ne hakkı vardı? Bakışlarındaki nefret, sesindeki aşağılayıcı ton yenilir yutulur değildi. Aslında o gözlerimden dökülen bir tek damla yaşa değmezdi ama çalışma arkadaşlarımın yanında ezilmeye ve aşağılanmaya dayanamamıştım. Ağlamam ondandı.”
Güler Sabancı.
“Yakup Sabancı, beni görünce doğa üstü korkunç bir yaratık görmüş gibi eliyle gözlerini kapatarak geri gitmeye başladı”
Hemen biraz sonra ise bu sefer Güler Sabancı’nın kardeşi Yakup Sabancı ile karşılaşmasını da şöyle anlatıyor:
“Tam sakinleştim derken ikinci bomba patladı. Bu sefer de paralı askerlikten faydalanmak için Frankfurt’ta yaşayan ağabeyim Yakup girdi bulunduğum küçük mutfağa. Beni görünce doğa üstü korkunç bir yaratık görmüş gibi sağ elinin tersini beni görmemek için gözlerine tuttu ve geri geri gitmeye başladı.
Geri geri giderken de, ‘Çekil, çekil’ diye korku içinde bağırmaya başladı. Ne diyordu bu böyle? Ona bir şey diyen mi oldu? Hareket etmesine engel olan biri mi vardı? Hayır. Daracık mutfaktaki herkes gibi ben de şaşkınlık içinde izledim olup biteni. Gülsem mi, ağlasam mı bilemedim. Oturduğum sandalyede kalakaldım. Artık koskocaman bir adam olmuş olan bu adam benim abimdi. Babamızın günahlarının, kabahatlerinin ve suçlarının bedelini bana ödetemeyeceğini bilecek eğitim, yaş ve olgunluktaydı, ama ne gezer.
Adana’ya geldiğimde Hacı amcam hemen beni çağırttı yanına. Gittiğimde, “Cam kapıyı neden kırdın?” diye sorunca, her şeyin çarpıtılarak ona aktarıldığını anladım. Ona olup biteni olduğu gibi anlattım.”
Yakup Sabancı.
Özal: “Sabancıların huylarını, davranışlarını sevmem işin çok zor be Sevgi kızım”
Sevgi Sabancı’nın ilginç anılardan bir tanesi de başbakanlığı döneminde Turgut Özal ile. Ailenin kendisi ve Sabancı soyadını taşıyan diğer iki kardeşiyle ilgili miras konusunda çıkarttıkları problemler için konuşmak isteyen Sevgi Sabancı kendisini tanıtınca Özal şunları söylüyor:
“Kızım senin hakkında her şeyi biliyorum. Ben Sabancı ailesi yanında üst düzey yönetici olarak çalıştım. Ama maalesef huylarını, davranışlarını ve çalışma yöntemlerini sevmediğimden yollarımızı ayırdık. İşin çok zor be Sevgi kızım.”
Sakıp Sabancı ve Turgut Özal.